kuranı kerim mealinden hz isa ile ilgili iki ayet

Allah bunu Hz. Peygamber'e vahiy ile bildirdiğini söylüyor (66/3). Ama bunu bildiren vahiy Kuranı Kerim'de yer almaz. Demek ki bu onun dışında bir vahiydir. Bir Yahudi grubun hıyaneti Kur'an'ın şahitliği ile ilgili ise hiçbir ayet yoktur. İlk cümlenin -cümle yapısı olarak veya ayetlerin ardarda gelişi açısından herhangi bir delil bulunmamasına rağmen- "Kuran"ı ifade ettiği kabul edilirse, ikinci cümlede yer alan "o" zamirinin de Kur'an'a işaret ettiği iddia edilmiş olur. Buayet Diyanet mealinden ve Ademin yaratılması ile ilgilidir. Allah bir gün (hangi gün olduğunu bilmiyoruz) yeryüzünde bir halife yaratmak istediğinden bahseder. Melekler Allaha sitem ederler, biz zaten seni yüceltiyoruz diyerek aslında yeryüzünde bir halife yaratmanın ne anlamı var demeye getirirler. Bunlardan bazılarıda, Mübin, Kerim, Nur, Hüda, Rahmet, Şifa, Mev’ize, Büşra, Beşir, Nezir ve Aziz’dir. Bu isim ve sıfatlara göre Kur’an’ı Kerim’in dikkat çeken beş hususu vardır. 1- Tedricen, ayet ayet, sure sure inmiştir. 2- Vahiy ile Cebrail vasıtasıyla. getirilmiş olması. 3- Hem lafzı hem de manasıyla mucize Hz Meryem Kur’an’ı Kerim’deki merkez figürlerden biridir. İffet, sadakat ve taat timsali olarak tasvir edilen kişiliği yanında haya-tının önemli olayları ile de Hz. Meryem kendisine Kur’an’da geniş yer bulur. Hayatının en ilginç olayı Hz. İsa’ya babasız şekilde ha-mile kalışıdır. nama nama habib di indonesia beserta fotonya. Kur’an-ı Kerim mealinden melekleri konu alan üç ayet bularak defterinize yazınız. Kuran’da melekler ile ilgili 93 tane tahmini ayet vardır. Meleklere inanmak İslam’ın iman esaslarındandır. Melek kelime anlamı olarak haberci, elçi, güç gibi manalar verilir. Allah tarafından yaratılmış insan gözü ile görmenin mümkün olmadığı varlıklardır. ”Bir zamanlar Rabb’in meleklere “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Melekler “A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz” dediler. Rabb’in “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.” dedi.” Bakara suresi 30. ayet ”Ve Âdem’e isimlerin hepsini öğretti, sonra onları meleklere gösterip “Haydi davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin.” dedi.” Bakara suresi 31. ayet ”Ve o zaman meleklere “Âdem’e secde edin!” dedik, hemen secde ettiler. Yalnız İblis dayattı, kibrine yediremedi, inkârcılardan oldu”. Bakara suresi 34. ayet ”Her kim Allah’a, Allah’ın meleklerine, peygamberlerine, Cebrail ile Mîkâil’e düşman olursa, iyi bilsin ki, Allah da o kâfirlerin düşmanıdır.” Bakara suresi 98. ayet ”Ama âyetlerimizi inkar etmiş ve kâfir olarak can vermiş olanlara gelince, işte Allah’ın laneti, meleklerin laneti ve insanların laneti hep onların üzerine olsun.” Bakara suresi 161. ayet Updated 17 Eylül 2014 at 1907 “Kur’an-ı Kerim mealinden, Hz. İsa ile ilgili iki ayet bularak defterinize yazınız.” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka Kerim mealinden, Hz. İsa ile ilgili iki ayet bularak defterinize Ali İmran Suresi 45. ayet, Hani melekler şöyle demişti “Ey Meryem! Allah seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki, adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. Dünyada da ahirette de itibarlı ve Allah’a çok yakın olanlardandır.” … Maide Suresi 112. ayet, Hani havariler de; “Ey Meryem oğlu İsa!“7. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Ders Kitabı Gün Yayınları Sayfa 9 Cevapları” ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz. 2023 Ders Kitabı Cevapları ☺️ BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER! Bir Kur’an mealinden, melekleri konu alan iki ayet araştırıp bunları defterinize yazınız. sorusunun cevabını kısaca yazdık. Kur’an mealinde yer alan bütün melek ile ilgili ayetleri yazdık. İki adet ayeti seçip İmran Suresi, 18. ayet Allah, gerçekten Kendisi’nden başka İlah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O’ndan başka İlah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O’ndan başka İlah Suresi, 13. ayet Gök gürültüsü O’nu hamd ile, melekler de O’na olan korkularından tesbih ederler.. O, yıldırımları gönderip bununla dilediğine çarpar; onlar ise Allah hakkında çekişip-tartışırlar. O, gücü ve cezası pek çetin Suresi, 28. ayet Ki melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında, “Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk” diye teslim olurlar. Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı Suresi, 40. ayet Rabbiniz size erkekleri seçti de meleklerden dişileri mi Kendine edindi? Gerçekten siz büyük bir söz Suresi, 92. ayet “Veya öne sürdüğün gibi, gökyüzünü üstümüze parça parça düşürmeli ya da Allah’ı ve melekleri karşımıza şahid olarak getirmelisin.”İsra Suresi, 95. ayet De ki “Eğer yeryüzünde insan değil de tatmin bulmuş yürüyen melekler olsaydı, Biz de onlara gökten elçi olarak elbette melek gönderirdik.”Sebe Suresi, 40. ayet O gün, onların hepsini birarada toplayacak haşredecek, sonra meleklere diyecek ki “Size tapanlar bunlar mıydı?”Sebe Suresi, 41. ayet Melekler Derler ki “Sen Yücesin, bizim velimiz Sensin, onlar değil. Hayır, onlar cinlere tapıyordu ve çoğu onlara iman etmişlerdi.”Necm Suresi, 27. ayet Gerçek şu ki, ahirete iman etmeyenler, melekleri dişi isimlerle Suresi, 4. ayet Melekler ve ruh, onda Rablerinin izniyle her bir iş için İmran Suresi, 42. ayet Hani melekler “Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı,” İmran Suresi, 125. ayet Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım Suresi, 111. ayet Gerçek şu ki, Biz onlara melekler indirseydik, onlarla ölüler konuşsaydı ve herşeyi karşılarına toplasaydık, -Allah’ın dilediği dışında- yine onlar inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik Suresi, 158. ayet Onlar, kendilerine meleklerin gelmesini mi, ya da Rabbinin gelmesini mi veya Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin ayetlerinden bazılarının geleceği gün, daha önce iman etmemişse veya imanıyla bir hayır kazanmamışsa hiç kimseye imanı yarar sağlamaz. De ki “Bekleyin, Biz de şüphesiz beklemekteyiz.”Nahl Suresi, 49. ayet Göklerde ve yerde olan ne varsa, canlılar ve melekler Allah’a secde ederler ve onlar büyüklük Suresi, 116. ayet Hani Biz meleklere “Adem’e secde edin” demiştik, İblis’in dışında diğerleri secde etmişlerdi, o, ayak Suresi, 103. ayet Onları, o en büyük korku hüzne kaptırmaz ve “İşte bu sizin gününüzdür, size va’dedilmişti” diye melekler onları Suresi, 75. ayet Allah, meleklerden elçiler seçer ve insanlardan da. Şüphesiz Allah, işitendir, Suresi, 25. ayet Göğün bulutlarla parçalanacağı ve meleklerin bir indirilme ile indirileceği gün;Zümer Suresi, 75. ayet Melekleri de arşın etrafını çevirmişler olarak Rablerini hamd ile tesbih ettiklerini görürsün. Aralarında hak ile hüküm verilmiştir ve “Alemlerin Rabbine hamd olsun” Suresi, 4. ayet Melekler ve Ruh Cebrail, ona, süresi elli bin yıl olan bir günde Suresi, 38. ayet Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün; Rahman’ın kendilerine izin verdikleri dışında olanlar konuşmazlar. Konuşacak olan da, Doğruyu Suresi, 30. ayet Hani Rabbin meleklere “Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim” demişti. Onlar da “Biz Seni şükrünle yüceltir ve sürekli takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?” dediler. Allah “Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim” Suresi, 31. ayet Ve Adem’e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip “Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin” Suresi, 98. ayet Her kim Allah’a, meleklerine, elçilerine, Cibril’e ve Mikail’e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır.”Bakara Suresi, 285. ayet Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü’minler de. Tümü, Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inandı. “O’nun elçileri arasında hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı dileriz. Varış ancak Sanadır” İmran Suresi, 39. ayet O mihrapta namaz kılarken, melekler ona seslendi “Allah, sana Yahya’yı müjdeler. O, Allah’tan olan bir kelimeyi İsa’yı doğrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamberdir.”Al-i İmran Suresi, 45. ayet Hani melekler, dediler ki “Meryem, doğrusu Allah Kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. O, dünyada ve ahirette seçkin, onurlu, saygındır’ ve Allah’a yakın kılınanlardandır.”Nisa Suresi, 136. ayet Ey iman edenler, Allah’a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkar ederse, şüphesiz uzak bir sapıklıkla Suresi, 166. ayet Fakat Allah, sana indirdiğiyle şahidlik eder ki, O, bunu kendi ilmiyle indirmiştir. Melekler de şahittirler. Şahid olarak Allah Suresi, 11. ayet Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size suret biçim-şekil verdik, sonra meleklere “Adem’e secde edin” dedik. Onlar da İblis’in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden Suresi, 12. ayet Rabbin meleklere vahyetmişti ki “Şüphesiz Ben sizinleyim, iman edenlere sağlamlık katın, inkar edenlerin kalplerine amansız bir korku salacağım. Öyleyse ey Müslümanlar, vurun boyunlarının üstüne, vurun onların bütün parmaklarına.”Ra’d Suresi, 23. ayet Onlar, Adn cennetlerine girerler. Babalarından, eşlerinden ve soylarından salih davranışlarda’ bulunanlar da Adn cennetlerine girer. Melekler onlara her bir kapıdan girip şöyle derlerHicr Suresi, 7. ayet “Eğer doğruyu söylüyor isen, bizlere melekleri getirmeli değil miydin?”Hicr Suresi, 8. ayet Hak olmaksızın Biz melekleri indirmeyiz. O zaman da onlara göz Suresi, 2. ayet Kullarından dilediklerine, melekleri emrinden olan ruh ile indirir Benden başka İlah yoktur, şu halde Benden korkup-sakının, diye uyarın.”İsra Suresi, 61. ayet Hani, meleklere “Adem’e secde edin” demiştik. İblis’in dışında hepsi secde etmişlerdi. Demişti ki “Bir çamur olarak yarattığın kimseye ben secde eder miyim?”Enbiya Suresi, 26. ayet “Rahman olan Allah çocuk edindi” dediler. O, bu yakıştırmadan Yücedir. Hayır, onlar melekler ikrama layık görülmüş Suresi, 56. ayet Şüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler, siz de O’na salat edin ve tam bir teslimiyetle O’na selam Suresi, 1. ayet Hamd, gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Allah’ındır; O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, herşeye güç Suresi, 164. ayet Melekler der ki “Bizden her birimiz için belli bir makam vardır.”Sad Suresi, 71. ayet Hani Rabbin meleklere “Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım” Suresi, 14. ayet Onlara “Yalnızca Allah’a kulluk edin” diye önlerinden ve arkalarından elçiler gelince, dediler ki “Eğer dileseydi Rabbimiz melekler indirirdi. Bundan dolayı biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkar edicileriz.”Fussilet Suresi, 30. ayet Şüphesiz “Bizim Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar yok mu; onların üzerine melekler iner ve der ki “Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vadolunan cennetle sevinin.”Muhammed Suresi, 27. ayet Öyleyse melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını aldıkları zaman nasıl olacak?Tahrim Suresi, 4. ayet Eğer sizler Peygamberin iki eşi Allah’a tevbe ederseniz ne güzel; çünkü kalpleriniz eğrilik gösterdi. Yok eğer ona karşı birbirinize destekçi olmaya kalkışırsanız, artık Allah, onun mevlasıdır; Cibril ve mü’minlerin salih olanları da. Bunların arkasından melekler de onun Suresi, 6. ayet Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır; üzerinde oldukça sert, güçlü melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse ona isyan etmezler ve emredildiklerini yerine Suresi, 161. ayet Şüphesiz, inkar edip kafir olarak ölenler, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti bunların Suresi, 177. ayet Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere özgürlükleri için veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da Suresi, 248. ayet Peygamberleri, onlara şöyle dedi “Onun hükümdarlığının belgesi, size Tabut’un gelmesi olacaktır ki onda Rabbinizden bir güven duygusu ve huzur’ ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden arta kalanlar var; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır.”Al-i İmran Suresi, 124. ayet Sen mü’minlere “Rabbinizin size meleklerden indirilmiş üç bin kişiyle yardım-iletmesi size yetmez mi?” Suresi, 97. ayet Melekler kendi nefislerine zulmedenlerin hayatına son verecekleri zaman derler ki “Nerede idiniz?” Onlar “Biz, yeryüzünde zayıf bırakılmışlar müstaz’aflar idik.” derler. Melekler de “Hicret etmeniz için Allah’ın arzı geniş değil miydi?” derler. İşte onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü yataktır o?En’am Suresi, 93. ayet Allah’a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken “Bana da vahy geldi” diyen ve “Allah’ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim” diyenden daha zalim kimdir? Sen bu zalimleri, ölümün şiddetli sarsıntıları’ sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara “Canlarınızı bu kıskıvrak yakalanıştan çıkarın, bugün Allah’a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O’nun ayetlerinden büyüklenerek yüz çevirmeniz dolayısıyla alçaltıcı bir azapla karşılık göreceksiniz” dediklerinde bir görsen…Enfal Suresi, 50. ayet Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak “Yakıcı azabı tadın” diye o inkar edenlerin canlarını alırken Suresi, 33. ayet Küfre sapanlar Kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabbinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi gözlüyorlar? Onlardan öncekiler de öyle yapmıştı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine Suresi, 24. ayet Bunun üzerine, kavminden inkara sapmış önde gelenler dediler ki “Bu, sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde etmek istiyor. Eğer Allah öne sürdüklerini dilemiş olsaydı, muhakkak melekler indirirdi. Hem biz geçmiş atalarımızdan da bunu işitmiş değiliz.”Furkan Suresi, 21. ayet Bize kavuşmayı ummayanlar, dediler ki “Bize meleklerin indirilmesi ya da Rabbimiz’i görmemiz gerekmez miydi?” Andolsun, onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş Suresi, 22. ayet Melekleri görecekleri gün, suçlu-günahkarlara bir müjde yoktur. Ve o gün melekler onlara derler ki “Size sevinçli haber Yasaktır, yasak.”Ahzab Suresi, 43. ayet O’dur ki, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için size rahmet etmekte; melekleri de size dua etmektedir. O, mü’minleri çok Suresi, 53. ayet “Bu durumda eğer doğruysa, üzerine altından bilezikler atılmalı ya da yakınında yer almış vaziyette onunla birlikte melekler gelmeli değil miydi?”Zuhruf Suresi, 60. ayet Eğer Biz dilemiş olsaydık, elbette sizden melekler kılardık; yeryüzünde size halef yerinize geçenler Suresi, 26. ayet Göklerde nice melekler vardır ki, onların şefaatleri hiçbir şeyle yarar sağlamaz; ancak Allah’ın dileyip razı olduğu kimseye izin verdikten sonra Suresi, 34. ayet Ve meleklere “Adem’e secde edin” dedik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, böylece kafirlerden Suresi, 210. ayet Onlar, bulut gölgeleri içinde Allah’ın azabının meleklerle onlara gelmesini ve azap emrinin gerçekleşmesini mi gözlüyorlar? Oysa bütün işler Allah’a İmran Suresi, 80. ayet O, melekleri ve peygamberleri Rabler edinmenizi emretmez. Siz, Müslüman olduktan sonra, size küfrü mü emredecek?Al-i İmran Suresi, 87. ayet İşte bunların cezası, Allah’ın meleklerin ve bütün insanların lanetlerinin üzerine Suresi, 172. ayet Mesih ve yakınlaştırılmış yüksek derece sahibi melekler, Allah’a kul olmaktan kesinlikle çekimser kalmazlar. Kim O’na ibadet etmeye karşı çekimser’ davranırsa ve büyüklenme gösterirse bilmeli ki, onların tümünü huzurunda Suresi, 28. ayet Hani Rabbin meleklere demişti “Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım.”Hicr Suresi, 30. ayet Böylece meleklerin tümü, topluca secde Suresi, 32. ayet Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında “Selam size” derler. “Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin.”Kehf Suresi, 50. ayet Hani meleklere “Adem’e secde edin” demiştik; İblis’in dışında diğerleri secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. Bu, Zalimler için ne kadar kötü bir tercih Suresi, 150. ayet Yoksa onlar, şahidlik etmekteyken Biz melekleri dişiler olarak mı yarattık?Sad Suresi, 73. ayet Meleklerin hepsi topluca secde etti;Şura Suresi, 5. ayet Gökler, neredeyse üstlerinden çatlayıp-parçalanacaklar; melekler de Rablerini hamd ile tesbih ederler ve yerde olanlara mağfiret dilerler. Haberiniz olsun; gerçekten Allah, bağışlayan ve esirgeyen O’ Suresi, 19. ayet Onlar, ki Rahmanın kulları olan melekleri dişiler kıldılar. Kendileri yaratılışlarına şahit mi oldular? Onların şahitlikleri yazılacak ve bundan dolayı sorumlu Suresi, 24. ayet Siz ikiniz ey melekler, her inatçı nankörü atın cehennemin içine,Müddesir Suresi, 31. ayet Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını inkar edenler için yalnızca bir fitne konusu yaptık ki, kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler böylece kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin “Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?” İşte Allah, dilediğini böyle şaşırtıp-saptırır, dilediğini böyle hidayete erdirir. Rabbinin ordularını Kendisi’nden başka hiç kimse bilmez. Bu ise, beşer insan için yalnızca bir Suresi, 22. ayet Rabbinin buyruğu geldiği ve melekler dizi dizi durduğu zaman; Melekler ile ilgili ayetler 128 kayıt Bakara / 30. Ayet وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ي جَاعِلٌ فِي الْاَرْضِ خَل۪يفَةًۜ قَالُٓوا اَتَجْعَلُ ف۪يهَا مَنْ يُفْسِدُ ف۪يهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَٓاءَۚ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَۜ قَالَ اِنّ۪ٓي اَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ Hani Rabbin meleklere “Ben yeryüzünde bir halîfe yaratacağım” dediğinde onlar “Orada fesat çıkaracak ve kanlar dökecek birini mi yaratacaksın? Halbuki biz, seni övgüyle tesbih ve takdîs ediyoruz” demişlerdi. Allah da onlara “Ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim” buyurmuştu. Bakara / 31. Ayet وَعَلَّمَ اٰدَمَ الْاَسْمَٓاءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلٰٓئِكَةِ فَقَالَ اَنْبِؤُ۫ن۪ي بِاَسْمَٓاءِ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ Allah Âdem’e isimlerin tamamını öğretti, sonra da onları meleklere gösterip “Haydi, doğru söylüyorsanız bunların isimlerini bana haber verin” buyurdu. Bakara / 32. Ayet قَالُوا سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَاۜ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ Melekler “Seni tesbih ve her türlü noksanlıktan tenzîh ederiz! Senin öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur. Elbette her şeyi hakkıyla bilen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olan ancak sensin!” dediler. Bakara / 33. Ayet قَالَ يَٓا اٰدَمُ اَنْبِئْهُمْ بِاَسْمَٓائِهِمْۚ فَلَمَّٓا اَنْبَاَهُمْ بِاَسْمَٓائِهِمْۙ قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ اِنّ۪ٓي اَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ Allah “Ey Âdem, bunların isimlerini onlara söyle” dedi. Âdem isimleri onlara bildirince, Hak Teâlâ “Size, Göklerin ve yerin gaybını ben bilirim; ayrıca sizin açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilirim» dememiş miydim?” buyurdu. Bakara / 34. Ayet وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰى وَاسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ Meleklere “Âdem’e secde edin!” dediğimizde İblîs dışındaki­ler derhal secdeye kapandı. İblîs ise direnerek bundan kaçındı, kibir­lendi ve kâfirlerden oldu. Bakara / 98. Ayet مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِلّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَرُسُلِه۪ وَجِبْر۪يلَ وَم۪يكَالَ فَاِنَّ اللّٰهَ عَدُوٌّ لِلْكَافِر۪ينَ Kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrâil’e ve Mikâil’e düşmansa, Allah da o kâfirlerin düşmanıdır. Bakara / 102. Ayet وَاتَّبَعُوا مَا تَتْلُوا الشَّيَاط۪ينُ عَلٰى مُلْكِ سُلَيْمٰنَۚ وَمَا كَفَرَ سُلَيْمٰنُ وَلٰكِنَّ الشَّيَاط۪ينَ كَفَرُوا يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَۗ وَمَٓا اُنْزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَۜ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ اَحَدٍ حَتّٰى يَقُولَٓا اِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلَا تَكْفُرْۜ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِه۪ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِه۪ۜ وَمَا هُمْ بِضَٓارّ۪ينَ بِه۪ مِنْ اَحَدٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْۜ وَلَقَدْ عَلِمُوا لَمَنِ اشْتَرٰيهُ مَا لَهُ فِي الْاٰخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ۠ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْا بِه۪ٓ اَنْفُسَهُمْۜ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ Onlar, Süleyman’ın saltanatı aleyhinde şeytanların uydurduğu yalanlara uydular. Oysa Süleyman hiçbir zaman kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü onlar, insanlara büyü yapmayı ve Bâbil’de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirilen bilgileri öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek “Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın öğrettiğimiz bilgileri büyü yapmada kullanıp da kâfir olma!” demeden hiç kimseye bir şey öğretmezlerdi. Onlar ise bu iki melekten, karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Onlar, Allah’ın izni olmadıkça o büyü ile hiç kimseye zarar veremezler. Fakat onlar kendilerine fayda değil zarar verecek şeyi belliyorlardı. Elbette onlar, büyüyü satın alan kimselerin âhirette hiçbir nasibi olmadığını da çok iyi biliyorlardı. Karşılığında kendilerini sattıkları şey, ne kötüdür! Keşke bunu bilselerdi! Bakara / 161. Ayet اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ اُو۬لٰٓئِكَ عَلَيْهِمْ لَعْنَةُ اللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَۙ Dinî gerçekleri inkâr eden ve kâfir olarak ölenlere gelince, işte Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üzerinedir. Bakara / 176. Ayet ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ نَزَّلَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّۜ وَاِنَّ الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا فِي الْكِتَابِ لَف۪ي شِقَاقٍ بَع۪يدٍ۟ Bu azabın sebebi, inkâr ettikleri kitabı Allah’ın gerçeği ortaya koymak üzere indirmesidir. Bu kitap hakkında anlaşmazlığa düşenler ise elbette haktan ve sevaptan büsbütün uzaklaşmışlardır. Bakara / 177. Ayet لَيْسَ الْبِرَّ اَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلٰكِنَّ الْبِرَّ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيّ۪نَۚ وَاٰتَى الْمَالَ عَلٰى حُبِّه۪ ذَوِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِ وَالسَّٓائِل۪ينَ وَفِي الرِّقَابِۚ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَۚ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ اِذَا عَاهَدُواۚ وَالصَّابِر۪ينَ فِي الْبَأْسَٓاءِ وَالضَّرَّٓاءِ وَح۪ينَ الْبَأْسِۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ صَدَقُواۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ Yüzlerinizi doğu ya da batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir. Asıl iyilik; Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanan; malını sevdiği halde akrabasına, yetimlere, yoksullara, yolda kalan gariplere, dilenenlere, hürriyetine kavuşmak isteyen köle ve esirlere veren; namazı dosdoğru kılıp zekâtı ödeyen; antlaşma yaptığında sözünde duran; sıkıntı, darlık, hastalık ve şiddetli savaş zamanlarında sabredenlerin yaptığıdır. Kulluklarında samimi ve dürüst olanlar işte bunlardır; gerçek takvâ sahipleri de yine bunlardır. Bakara / 210. Ayet هَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّٓا اَنْ يَأْتِيَهُمُ اللّٰهُ ف۪ي ظُلَلٍ مِنَ الْغَمَامِ وَالْمَلٰٓئِكَةُ وَقُضِيَ الْاَمْرُۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ۟ Yoksa İslâm’a girmeyen bu akılsızlar, Allah’ın meleklerle birlikte bulutların gölgeleri arasından çıkıp yanlarına gelmesini ve böylece defterlerinin dürülmesini mi bekliyorlar? Zâten sonunda bütün işler Allah’a dönecektir. Bakara / 248. Ayet وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ اِنَّ اٰيَةَ مُلْكِه۪ٓ اَنْ يَأْتِيَكُمُ التَّابُوتُ ف۪يهِ سَك۪ينَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَبَقِيَّةٌ مِمَّا تَرَكَ اٰلُ مُوسٰى وَاٰلُ هٰرُونَ تَحْمِلُهُ الْمَلٰٓئِكَةُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ۟ Peygamberleri devamla şunu söyledi “Tâlût’un hükümdar olduğunun alâmeti, size meleklerin taşıdığı sandığın gelmesidir. O sandığın içinde Rabbinizin size bağışladığı bir gönül huzuru ile Mûsâ ve Hârûn ailesinden kalan şeyler bulunmaktadır. Eğer gerçekten mü’min iseniz bunda sizin için kesin bir delil, bir işaret vardır.” Bakara / 285. Ayet اٰمَنَ الرَّسُولُ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مِنْ رَبِّه۪ وَالْمُؤْمِنُونَۜ كُلٌّ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَكُتُبِه۪ وَرُسُلِه۪ۜ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْ رُسُلِه۪۠ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَاِلَيْكَ الْمَص۪يرُ Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti ve mü’minler de iman ettiler. Hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inandılar da; “O’nun peygamberleri arasında hiçbir ayırım yapmayız” dediler. Sonra da “İşittik, itaat ettik, ey Rabbimiz bizi bağışlamanı isteriz, dönüşümüz ancak sanadır” diye niyazda bulundular. Âl-i İmrân / 18. Ayet شَهِدَ اللّٰهُ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۙ وَالْمَلٰٓئِكَةُ وَاُو۬لُوا الْعِلْمِ قَٓائِمًا بِالْقِسْطِۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُۜ Allah, adâleti ayakta tutarak, kendisinden başka hiçbir ilâhın olmadığına bizzat şâhittir. Ayrıca bütün melekler ve kendilerine ilim verilmiş olanlar da tam bir doğruluk, adâlet ve hakkâniyet içinde aynı gerçeğe şâhittirler. Evet, O’ndan başka bir ilâh yoktur. O, kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır. Âl-i İmrân / 42. Ayet وَاِذْ قَالَتِ الْمَلٰٓئِكَةُ يَا مَرْيَمُ اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰيكِ وَطَهَّرَكِ وَاصْطَفٰيكِ عَلٰى نِسَٓاءِ الْعَالَم۪ينَ Bir vakit melekler şöyle demişti “Meryem! Şüphesiz ki Allah seni seçti, tertemiz yaptı ve seni dünyadaki bütün kadınlara üstün kıldı.” Âl-i İmrân / 45. Ayet اِذْ قَالَتِ الْمَلٰٓئِكَةُ يَا مَرْيَمُ اِنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِنْهُۗ اِسْمُهُ الْمَس۪يحُ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَج۪يهًا فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ Hani melekler demişti ki “Meryem! Şüphesiz Allah sana, kendisinden bir kelimeyi müjdeliyor. Onun ismi, Meryem oğlu İsa Mesih’tir. O dünyada da âhirette de şerefli, itibarlı ve Allah’a yakın kullardan olacaktır.” Âl-i İmrân / 80. Ayet وَلَا يَأْمُرَكُمْ اَنْ تَتَّخِذُوا الْمَلٰٓئِكَةَ وَالنَّبِيّ۪نَ اَرْبَابًاۜ اَيَأْمُرُكُمْ بِالْكُفْرِ بَعْدَ اِذْ اَنْتُمْ مُسْلِمُونَ۟ O size, “Melekleri ve peygamberleri rab edinin” diye de emretmez. Siz müslüman olduktan sonra, hiç o size kalkıp da kâfir olmayı emreder mi? Âl-i İmrân / 87. Ayet اُو۬لٰٓئِكَ جَزَٓاؤُ۬هُمْ اَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَۙ Onların cezası, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lânetine uğramaktır. Âl-i İmrân / 99. Ayet قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ تَبْغُونَهَا عِوَجًا وَاَنْتُمْ شُهَدَٓاءُۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ De ki “Ey Ehl-i kitap! Allah yolunun doğru olduğunu bile bile, onu eğri göstermeye yeltenerek, mü’minleri ondan niçin çeviriyorsunuz? Oysa Allah, yaptıklarınızdan asla habersiz değildir. Âl-i İmrân / 123. Ayet وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّٰهُ بِبَدْرٍ وَاَنْتُمْ اَذِلَّةٌۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ Düşmana göre sayı ve silahça çok zayıf durumda iken şüphesiz Allah size Bedir savaşında yardım etmiş, sizi muzaffer kılmıştı. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının ki şükretmiş olasınız. Âl-i İmrân / 124. Ayet اِذْ تَقُولُ لِلْمُؤْمِن۪ينَ اَلَنْ يَكْفِيَكُمْ اَنْ يُمِدَّكُمْ رَبُّكُمْ بِثَلٰثَةِ اٰلَافٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُنْزَل۪ينَۜ O vakit mü’minlere “Rabbinizin, indirilmiş üç bin melekle size yardım etmesi yetmez mi?” diyordun. Âl-i İmrân / 125. Ayet بَلٰٓىۙ اِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا وَيَأْتُوكُمْ مِنْ فَوْرِهِمْ هٰذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُمْ بِخَمْسَةِ اٰلَافٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُسَوِّم۪ينَ Evet yeter. Eğer siz sabredip Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, o anda düşmanlarınız ansızın üstünüze geliverseler bile, Rabbiniz özel nişanlı, formalı beş bin melekle size yardım edecektir. Nisâ / 97. Ayet اِنَّ الَّذ۪ينَ تَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ظَالِم۪ٓي اَنْفُسِهِمْ قَالُوا ف۪يمَ كُنْتُمْۜ قَالُوا كُنَّا مُسْتَضْعَف۪ينَ فِي الْاَرْضِۜ قَالُٓوا اَلَمْ تَكُنْ اَرْضُ اللّٰهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُوا ف۪يهَاۜ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يرًاۙ Melekler, dininin emirlerini yerine getirmeyerek kendilerine yazık ederken canlarını aldıkları kimselere “Sizler ne işle meşguldünüz?” diye sorarlar. Onlar “Biz düşman yurdunda dinimizi yaşamaktan âciz bırakılmış, gerçekten zayıf kimselerdik” derler. Melekler de onlara “Allah’ın arzı geniş değil miydi? Orada uygun bir yere hicret etseydiniz ya!” derler. Onların varacağı yer cehennemdir. Orası, son durak olarak ne fenâ bir yerdir. Nisâ / 166. Ayet لٰكِنِ اللّٰهُ يَشْهَدُ بِمَٓا اَنْزَلَ اِلَيْكَ اَنْزَلَهُ بِعِلْمِه۪ۚ وَالْمَلٰٓئِكَةُ يَشْهَدُونَۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يدًا Allah, sana indirdiğini bizzat kendi ilmine dayalı olarak ve kendi ilmi dâhilinde indirdiğine şâhitlik etmektedir. Melekler de buna şâhitlik ederler. Aslında şâhit olarak Allah yeter. Nisâ / 172. Ayet لَنْ يَسْتَنْكِفَ الْمَس۪يحُ اَنْ يَكُونَ عَبْدًا لِلّٰهِ وَلَا الْمَلٰٓئِكَةُ الْمُقَرَّبُونَۜ وَمَنْ يَسْتَنْكِفْ عَنْ عِبَادَتِه۪ وَيَسْتَكْبِرْ فَسَيَحْشُرُهُمْ اِلَيْهِ جَم۪يعًا Ne İsa Mesîh, ne de Allah’a yakın melekler Allah’a kul olmaktan asla kaçınmazlar. Kim Allah’a kulluktan kaçınır ve bunu kibrine yediremezse, bilsin ki Allah, öylelerinin hepsini kendi huzurunda toplayacaktır. En'âm / 8. Ayet وَقَالُوا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ مَلَكٌۜ وَلَوْ اَنْزَلْنَا مَلَكًا لَقُضِيَ الْاَمْرُ ثُمَّ لَا يُنْظَرُونَ Bir de “Ona, bizim de görebileceğimiz bir melek indirilmeli değil miydi” dediler. Eğer biz bir melek indirseydik, elbette iş bitirilir, kendilerine göz açtırılmaz, bir an bile yaşama fırsatı verilmezdi. En'âm / 9. Ayet وَلَوْ جَعَلْنَاهُ مَلَكًا لَجَعَلْنَاهُ رَجُلًا وَلَلَبَسْنَا عَلَيْهِمْ مَا يَلْبِسُونَ Eğer peygamberi melek olarak gönderseydik, onu yine bir insan suretinde gönderir de onları içine düştükleri şüpheye yine düşürürdük. En'âm / 50. Ayet قُلْ لَٓا اَقُولُ لَكُمْ عِنْد۪ي خَزَٓائِنُ اللّٰهِ وَلَٓا اَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلَٓا اَقُولُ لَكُمْ اِنّ۪ي مَلَكٌۚ اِنْ اَتَّبِعُ اِلَّا مَا يُوحٰٓى اِلَيَّۜ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الْاَعْمٰى وَالْبَص۪يرُۜ اَفَلَا تَتَفَكَّرُونَ۟ Rasûlüm! De ki “Size Allah’ın hazîneleri yanımda» demiyorum, gaybı da bilmiyorum. Yine size ben bir meleğim» de demiyorum. Ben ancak bana vahyedilene tâbi oluyorum.” De ki “Kör ile gören bir olur mu? Hiç düşünmüyor musunuz?” En'âm / 92. Ayet وَهٰذَا كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ مُصَدِّقُ الَّذ۪ي بَيْنَ يَدَيْهِ وَلِتُنْذِرَ اُمَّ الْقُرٰى وَمَنْ حَوْلَهَاۜ وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ يُؤْمِنُونَ بِه۪ وَهُمْ عَلٰى صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ İşte bu Kur’an, kendinden önceki kitapları doğrulayan, şehirlerin anası olan Mekke halkını ve çevresinde bulunan herkesi uyarman için indirdiğimiz feyiz ve bereket kaynağı bir kitaptır. Âhirete inananlar ona da inanır ve namazlarını vaktinde dosdoğru kılmaya devam ederler. En'âm / 111. Ayet وَلَوْ اَنَّنَا نَزَّلْنَٓا اِلَيْهِمُ الْمَلٰٓئِكَةَ وَكَلَّمَهُمُ الْمَوْتٰى وَحَشَرْنَا عَلَيْهِمْ كُلَّ شَيْءٍ قُبُلًا مَا كَانُوا لِيُؤْمِنُٓوا اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ يَجْهَلُونَ Eğer onlara istedikleri gibi melekleri indirseydik, ölüler dile gelip kendileriyle konuşsaydı ve her şeyi toplayıp şâhit olarak karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe yine de onlar iman edecek değillerdi; fakat onların çoğu bilmezler. En'âm / 158. Ayet هَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّٓا اَنْ تَأْتِيَهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ اَوْ يَأْتِيَ رَبُّكَ اَوْ يَأْتِيَ بَعْضُ اٰيَاتِ رَبِّكَۜ يَوْمَ يَأْت۪ي بَعْضُ اٰيَاتِ رَبِّكَ لَا يَنْفَعُ نَفْسًا ا۪يمَانُهَا لَمْ تَكُنْ اٰمَنَتْ مِنْ قَبْلُ اَوْ كَسَبَتْ ف۪ٓي ا۪يمَانِهَا خَيْرًاۜ قُلِ انْتَظِرُٓوا اِنَّا مُنْتَظِرُونَ Onlar iman etmek için neyi beliyorlar? Ölüm veya azap meleklerinin gelmesini mi? Haklarında Rabbinin azap hükmünü verip bunu icraya koymasını mı? Yahut Rabbinin kıyâmetle ilgili bazı alâmetlerinin ortaya çıkmasını mı? Fakat Rabbinin bunlar türünde bir âyetinin geldiği gün, eğer kişi daha önce iman etmemiş veya imanı bir iddiadan ibaret kalıp onunla hayırlı bir iş yapmamış ise, artık o gün inanması kendisine bir fayda sağlamaz. Onlara “Bekleyin bakalım, şüphesiz biz de bekliyoruz” de! A'râf / 11. Ayet وَلَقَدْ خَلَقْنَاكُمْ ثُمَّ صَوَّرْنَاكُمْ ثُمَّ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَۗ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ لَمْ يَكُنْ مِنَ السَّاجِد۪ينَ Sizi yarattık, sonra size şekil ve biçim verdik, sonra da meleklere “Âdem’e secde edin!” buyurduk. Hepsi hemen secde etti. İblîs müstesnâ; o, secde edenlerden olmadı. A'râf / 20. Ayet فَوَسْوَسَ لَهُمَا الشَّيْطَانُ لِيُبْدِيَ لَهُمَا مَا وُ۫رِيَ عَنْهُمَا مِنْ سَوْاٰتِهِمَا وَقَالَ مَا نَهٰيكُمَا رَبُّكُمَا عَنْ هٰذِهِ الشَّجَرَةِ اِلَّٓا اَنْ تَكُونَا مَلَكَيْنِ اَوْ تَكُونَا مِنَ الْخَالِد۪ينَ Derken şeytan, gözlerinden gizlenmiş edep yerlerini açığa çıkarmak ve fıtratlarında yer alıp da o ana kadar farkında olmadıkları şehvet duygularını kamçılayıp onları isyana sürüklemek için her ikisine de fısıldayarak şu telkinde bulundu “Rabbiniz size bu ağacı, sırf melek olmamanız veya burada ebediyen kalmamanız için yasakladı.” Enfâl / 9. Ayet اِذْ تَسْتَغ۪يثُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ اَنّ۪ي مُمِدُّكُمْ بِاَلْفٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُرْدِف۪ينَ Siz o demde Rabbinize dua edip yardım istiyordunuz. O da “Birbiri ardından gelecek bin melekle size yardım edeceğim” diyerek duanızı kabul etmişti. Enfâl / 12. Ayet اِذْ يُوح۪ي رَبُّكَ اِلَى الْمَلٰٓئِكَةِ اَنّ۪ي مَعَكُمْ فَثَبِّتُوا الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ سَاُلْق۪ي ف۪ي قُلُوبِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ فَاضْرِبُوا فَوْقَ الْاَعْنَاقِ وَاضْرِبُوا مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍۜ Rabbin bir taraftan da meleklere şunları vahyediyordu “Ben elbette sizinle beraberim; siz de mü’minlerin sarsılmamalarını sağlayın! Ben kâfirlerin yüreğine korku salacağım, siz de onların boyunlarının üzerine vurun; onların yay ve kılıç tutan bütün parmak uçlarını doğrayın!” Enfâl / 50. Ayet وَلَوْ تَرٰٓى اِذْ يَتَوَفَّى الَّذ۪ينَ كَفَرُواۙ الْمَلٰٓئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَاَدْبَارَهُمْۚ وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَر۪يقِ Melekler, o kâfirlerin yüzlerine ve arkalarına vurarak ve “Tadın bakalım şimdi cayır cayır yanmanın acısını!” diyerek canlarını alırken onların hâlini bir görsen! Hûd / 12. Ayet فَلَعَلَّكَ تَارِكٌ بَعْضَ مَا يُوحٰٓى اِلَيْكَ وَضَٓائِقٌ بِه۪ صَدْرُكَ اَنْ يَقُولُوا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ كَنْزٌ اَوْ جَٓاءَ مَعَهُ مَلَكٌۜ اِنَّمَٓا اَنْتَ نَذ۪يرٌۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ وَك۪يلٌۜ İnanmayanların “Ona bir hazine indirilmeli, yahut onunla beraber bir de bir melek gelmeli değil miydi?” demeleri yüzünden göğsün daralarak sana vahyedilen şeylerin bir kısmını onlara tebliğden geri duracak gibisin. Unutma ki sen ancak bir uyarıcısın. Her işi düzenleyen ve her hususta kendisine güvenilip dayanılacak olan ise Allah’tır. Hûd / 31. Ayet وَلَٓا اَقُولُ لَكُمْ عِنْد۪ي خَزَٓائِنُ اللّٰهِ وَلَٓا اَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلَٓا اَقُولُ اِنّ۪ي مَلَكٌ وَلَٓا اَقُولُ لِلَّذ۪ينَ تَزْدَر۪ٓي اَعْيُنُكُمْ لَنْ يُؤْتِيَهُمُ اللّٰهُ خَيْرًاۜ اَللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْۚ اِنّ۪ٓي اِذًا لَمِنَ الظَّالِم۪ينَ “Ben size Allah’ın hazîneleri benim yanımda» demiyorum, gaybı da bilmiyorum, şüphesiz ben bir meleğim» de demiyorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için Allah onlara asla hiçbir iyilik nasip etmeyecek» de diyemem. Onların kalplerinde olan şeyleri Allah daha iyi bilir. Şâyet bunların aksini yaparsam, elbette o zaman ben de zâlimlerden biri olurum.” Yusuf / 31. Ayet فَلَمَّا سَمِعَتْ بِمَكْرِهِنَّ اَرْسَلَتْ اِلَيْهِنَّ وَاَعْتَدَتْ لَهُنَّ مُتَّكَـًٔا وَاٰتَتْ كُلَّ وَاحِدَةٍ مِنْهُنَّ سِكّ۪ينًا وَقَالَتِ اخْرُجْ عَلَيْهِنَّۚ فَلَمَّا رَاَيْنَهُٓ اَكْبَرْنَهُ وَقَطَّعْنَ اَيْدِيَهُنَّ وَقُلْنَ حَاشَ لِلّٰهِ مَا هٰذَا بَشَرًاۜ اِنْ هٰذَٓا اِلَّا مَلَكٌ كَر۪يمٌ Aziz’in hanımı, kadınların dedikodularını duyunca onları konağına dâvet etti. Onlar için şöyle koltuklara yaslanıp oturacakları bir ortamda mükellef bir sofra hazırladı. Ayrıca her birinin önüne, sunulan meyveleri soymak için birer bıçak koydu. Kadınlar meyvelerini soyarken Yûsuf’a, “Karşılarına çık” diye emretti. Kadınlar onu âniden karşılarında görünce güzelliği karşısında şaşırıp kaldılar, farkına varmadan, meyve yerine ellerini doğradılar ve şaşkınlıkla “Allah’ı tenzih ederiz! Bu bir insan değil; bu olsa olsa ancak değerli bir melektir” dediler. Ra'd / 13. Ayet وَيُسَبِّحُ الرَّعْدُ بِحَمْدِه۪ وَالْمَلٰٓئِكَةُ مِنْ خ۪يفَتِه۪ۚ وَيُرْسِلُ الصَّوَاعِقَ فَيُص۪يبُ بِهَا مَنْ يَشَٓاءُ وَهُمْ يُجَادِلُونَ فِي اللّٰهِۚ وَهُوَ شَد۪يدُ الْمِحَالِۜ Gök gürültüsü Allah’ı överek O’nun yüceliğini haykırır. Melekler de O’nu korku ve saygıyla tesbih ederler. O, yıldırımları gönderip, bunlarla dilediğini çarpar öldürür. Hal böyleyken hâlâ kâfirler, Allah’ın birliği hakkında tartışıp durmaktadırlar. Oysa Allah, zâlimlerin hilelerini başlarına geçirip onları cezalandırmada şiddetli bir kudrete ve kuvvete sahiptir. Ra'd / 23. Ayet جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ اٰبَٓائِهِمْ وَاَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَالْمَلٰٓئِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِمْ مِنْ كُلِّ بَابٍۚ Bu güzel hayat, onların babalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden iyi olanlarla beraber girecekleri Adn cennetleridir. Melekler de her kapıdan yanlarına varıp onlara şöyle derler Hicr / 7. Ayet لَوْ مَا تَأْت۪ينَا بِالْمَلٰٓئِكَةِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ “Eğer doğru söylüyorsan, bize melekleri getirip göstersene!” Hicr / 8. Ayet مَا نُنَزِّلُ الْمَلٰٓئِكَةَ اِلَّا بِالْحَقِّ وَمَا كَانُٓوا اِذًا مُنْظَر۪ينَ Oysa biz melekleri ancak gerçek bir sebep ve hikmetle indiririz. Melekler indiğinde ise artık onlara hiç mühlet verilmez, hemen helâk edilirler. Hicr / 28. Ayet وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ي خَالِقٌ بَشَرًا مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَإٍ مَسْنُونٍ Hani Rabbin meleklere şöyle demişti “Ben pişmemiş kuru çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım.” Hicr / 30. Ayet فَسَجَدَ الْمَلٰٓئِكَةُ كُلُّهُمْ اَجْمَعُونَۙ Bunun üzerine bütün melekler hep birlikte secdeye kapandılar. Hicr / 43. Ayet وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ “Hiç şüphesiz cehennem de, o azgınların hepsi için kararlaştırılmış ve onlara vadedilmiş bir yerdir.” Nahl / 2. Ayet يُنَزِّلُ الْمَلٰٓئِكَةَ بِالرُّوحِ مِنْ اَمْرِه۪ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ٓ اَنْ اَنْذِرُٓوا اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاتَّقُونِ Allah, melekleri kendi tarafından bir vahiyle kullarından dilediğine indirir ve peygamberlerine insanları şöyle uyarmalarını emreder “Benden başka ilâh yoktur; bana karşı gelmekten sakının!” Nahl / 28. Ayet اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ظَالِم۪ٓي اَنْفُسِهِمْۖ فَاَلْقَوُا السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِنْ سُٓوءٍۜ بَلٰٓى اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ Melekler, böylesi kâfirlerin canlarını onlar küfür ve günah içinde bizzat kendilerine yazık ederken alırlar. Onlar, azabı görünce teslim bayrağını çeker ve mazeret bulma gayreti içinde “Biz hiçbir kötülük işlemiyorduk” derler. Kendilerine şöyle denilir “Hayır, hayır! Şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı çok iyi bilmektedir.” Nahl / 32. Ayet اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ طَيِّب۪ينَۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُۙ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ Onlar ki, tertemiz bir hayat yaşarlarken melekler gelip incitmeden canlarını alırlar; bir taraftan da kendilerini “Selam olsun size! Yaptığınız güzel amellere karşılık girin cennete!” diye müjdelerler. İsrâ / 40. Ayet اَفَاَصْفٰيكُمْ رَبُّكُمْ بِالْبَن۪ينَ وَاتَّخَذَ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ اِنَاثًاۜ اِنَّكُمْ لَتَقُولُونَ قَوْلًا عَظ۪يمًا۟ Ey müşrikler! Demek Rabbiniz sizi erkek çocuklarla şereflendirdi, kendisi de meleklerden kızlar edindi öyle mi? Gerçekten siz çok büyük, vebâli çok ağır bir söz söylüyorsunuz. İsrâ / 61. Ayet وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ قَالَ ءَاَسْجُدُ لِمَنْ خَلَقْتَ ط۪ينًاۚ Bir zamanlar meleklere “Âdem’e secde edin!” diye emretmiştik de İblîs dışında hepsi derhal secdeye kapanmıştı. İblîs ise şunları söyledi “Çamurdan yarattığın şu kimseye mi secde edeceğim?” İsrâ / 62. Ayet قَالَ اَرَاَيْتَكَ هٰذَا الَّذ۪ي كَرَّمْتَ عَلَيَّۘ لَئِنْ اَخَّرْتَنِ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ لَاَحْتَنِكَنَّ ذُرِّيَّتَهُٓ اِلَّا قَل۪يلًا “Bak hele! Benden şerefli ve üstün kıldığın bu mu? Eğer bana kıyâmet gününe kadar mühlet verirsen, yemin olsun ki pek azı hariç, onun bütün zürriyetini hâkimiyetim altına alacağım.” İsrâ / 63. Ayet قَالَ اذْهَبْ فَمَنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ فَاِنَّ جَهَنَّمَ جَزَٓاؤُ۬كُمْ جَزَٓاءً مَوْفُورًا Allah şöyle buyurdu “Haydi defol! Artık onlardan kim sana uyarsa, hepinizin cezası elbette yaptıklarınızın tam karşılığı olmak üzere cehennemdir.” İsrâ / 64. Ayet وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُمْ بِصَوْتِكَ وَاَجْلِبْ عَلَيْهِمْ بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِي الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِ وَعِدْهُمْۜ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلَّا غُرُورًا “Onlardan gücünün yettiği kimseleri o kandırıcı sesinle yerinden oynat, baştan çıkar; süvâri ve yaya birliklerini toplayıp üzerlerine yürü; mallarına ve çocuklarına ortak ol ve onlara bol bol vaatlerde bulun.” Gerçek şu ki, şeytanın onlara verdiği sözler aldatmacadan başka bir şey değildir. İsrâ / 65. Ayet اِنَّ عِبَاد۪ي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌۜ وَكَفٰى بِرَبِّكَ وَك۪يلًا “Elbette benim ihlaslı kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimi­yetin ve zorlayıcı gücün yoktur. Onların koruyucusu ve işlerine vekîl olarak Rabbin yeter!” Enbiyâ / 26. Ayet وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمٰنُ وَلَدًا سُبْحَانَهُۜ بَلْ عِبَادٌ مُكْرَمُونَۙ Bazıları da kalkıp “Rahmân bir çocuk edindi” dediler. Hâşâ! O, bütün noksanlıklardan temiz ve uzaktır! Bilakis onların çocuk diye nitelendirdikleri melekler, Allah’ın ikram ve takdirine mazhar olmuş kullarıdır. Enbiyâ / 27. Ayet لَا يَسْبِقُونَهُ بِالْقَوْلِ وَهُمْ بِاَمْرِه۪ يَعْمَلُونَ Onlar, Allah izin vermeden konuşmazlar ve sadece O’nun emrine göre hareket ederler. Enbiyâ / 28. Ayet يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَۙ اِلَّا لِمَنِ ارْتَضٰى وَهُمْ مِنْ خَشْيَتِه۪ مُشْفِقُونَ Allah, onların geleceğini de, geçmişini de bilir. Onlar ancak Allah’ın râzı olduğu kimselere şefaat edebilirler. Hepsi de O’na duydukları derin korku ve saygı sebebiyle tir tir titrerler. Furkan / 7. Ayet وَقَالُوا مَا لِ‌هٰذَا الرَّسُولِ يَأْكُلُ الطَّعَامَ وَيَمْش۪ي فِي الْاَسْوَاقِۜ لَوْلَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مَلَكٌ فَيَكُونَ مَعَهُ نَذ۪يرًاۙ Bir de şöyle dediler “Bu nasıl Peygamber böyle? Bizim gibi yiyip içiyor, çarşı pazarda dolaşıyor. Bari, yanısıra bir melek indirilmiş olsaydı da, kendisiyle birlikte gezip hem onun peygamberliğini doğrulasa hem de bizi Allah’ın azabına karşı uyarsaydı ya?” Secde / 11. Ayet قُلْ يَتَوَفّٰيكُمْ مَلَكُ الْمَوْتِ الَّذ۪ي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ۟ De ki “Sizin için tâyin edilen ölüm meleği sizi öldürecek, sonra da Rabbinizin huzuruna çıkarılacaksınız.” Ahzâb / 43. Ayet هُوَ الَّذ۪ي يُصَلّ۪ي عَلَيْكُمْ وَمَلٰٓئِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَكَانَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَح۪يمًا O Allah ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize feyiz ve rahmetini indirir; melekleri de sizin için duâ edip bağışlanma dilerler. Gerçekten Allah, mü’minlere karşı pek merhametlidir. Fâtır / 1. Ayet اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ فَاطِرِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ جَاعِلِ الْمَلٰٓئِكَةِ رُسُلًا اُو۬ل۪ٓي اَجْنِحَةٍ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۜ يَز۪يدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَٓاءُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ Bütün övgüler, gökleri ve yeri herhangi bir örneği olmaksızın yoktan yaratan, ikişer, üçer, dörder kanatlı melekleri emirlerini yerlerine ileten elçiler yapan Allah’a mahsustur! O, yaratmada dilediği ölçüde artırmaya gider ve yaratıklarına dilediği kadar fazla özellikler de verir. Çünkü Allah’ın her şeye gücü yeter. Sâd / 1. Ayet صٓ وَالْقُرْاٰنِ ذِي الذِّكْرِۜ Sãd. Öğüt ve uyarı dolu o şerefli Kur’an’a yemin olsun ki, tek kurtuluş yolu İslâm yoludur! Sâd / 2. Ayet بَلِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ف۪ي عِزَّةٍ وَشِقَاقٍ Ne var ki, inkâra saplananlar, bu uyarıya kulak verecek yerde büyük bir gurur, kibir içinde ve Peygamber’e sürekli muhâlefet hâlindedirler. Sâd / 3. Ayet كَمْ اَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ قَرْنٍ فَنَادَوْا وَلَاتَ ح۪ينَ مَنَاصٍ Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Azabımız başlarına inince pişmanlık içinde ne çığlıklar, ne feryatlar kopardılar. Oysa artık zaman, kaçış ve kurtuluş zamanı değildi. Sâd / 4. Ayet وَعَجِبُٓوا اَنْ جَٓاءَهُمْ مُنْذِرٌ مِنْهُمْۘ وَقَالَ الْكَافِرُونَ هٰذَا سَاحِرٌ كَذَّابٌۚ Kendilerine aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da o kâfirler şöyle dediler “Bu bir sihirbâz, Allah’a iftirâ atan büyük bir yalancı!” Sâd / 71. Ayet اِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ي خَالِقٌ بَشَرًا مِنْ ط۪ينٍ Hani Rabbin meleklere demişti ki “Ben çamurdan bir insan yaratacağım.” Sâd / 85. Ayet لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنْكَ وَمِمَّنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ اَجْمَع۪ينَ “Hiç şüphesiz cehennemi seninle ve sana uyanların tamamıyla dolduracağım!” Fussilet / 30. Ayet اِنَّ الَّذ۪ينَ قَالُوا رَبُّنَا اللّٰهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلٰٓئِكَةُ اَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَاَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّت۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ “Rabbimiz Allah’tır!” diye ikrarda bulunup, sonra da özde ve sözde dosdoğru olarak inanç, amel ve ahlâkta sapmadan doğru yolu tâkip edenlerin üzerine melekler iner ve şöyle derler “Korkmayın ve üzülmeyin! Size vadolunan cennetle sevinin!” Fussilet / 31. Ayet نَحْنُ اَوْلِيَٓاؤُ۬كُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَفِي الْاٰخِرَةِۚ وَلَكُمْ ف۪يهَا مَا تَشْتَه۪ٓي اَنْفُسُكُمْ وَلَكُمْ ف۪يهَا مَا تَدَّعُونَۜ “Biz dünya hayatında da, âhirette de size dostuz. Cennet­te canınızın çektiği her şey vardır; orada istediğiniz her şey sizindir.” Fussilet / 32. Ayet نُزُلًا مِنْ غَفُورٍ رَح۪يمٍ۟ “Çok bağışlayıcı, sonsuz merhamet sahibi Allah’tan bir ikram olarak!” Şûrâ / 5. Ayet تَكَادُ السَّمٰوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْ فَوْقِهِنَّ وَالْمَلٰٓئِكَةُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِمَنْ فِي الْاَرْضِۜ اَلَٓا اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ Allah’ın yüceliğinden, gökler neredeyse yukarıdan aşağı çatlayıp paramparça olacak! Melekler de Rablerini her türlü övgülerle yücelterek tesbih ediyor ve yeryüzünde bulunanlar için bağışlanma diliyorlar. İyi bilin ki Allah, çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir. Zuhruf / 16. Ayet اَمِ اتَّخَذَ مِمَّا يَخْلُقُ بَنَاتٍ وَاَصْفٰيكُمْ بِالْبَن۪ينَ۟ Demek Allah, yarattığı varlıklar arasından kendisine kız çocuklar edindi de, erkek çocukları size ayırdı, öyle mi? Zuhruf / 17. Ayet وَاِذَا بُشِّرَ اَحَدُهُمْ بِمَا ضَرَبَ لِلرَّحْمٰنِ مَثَلًا ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَدًّا وَهُوَ كَظ۪يمٌ Oysa onlardan birine, Rahmân’a yakıştırdığı kız çocuğunun dünyaya geldiği haberi verilince, utancından yüzü simsiyah kesilir, öfke ve kederinden yutkunur durur. Zuhruf / 18. Ayet اَوَمَنْ يُنَشَّؤُ۬ا فِي الْحِلْيَةِ وَهُوَ فِي الْخِصَامِ غَيْرُ مُب۪ينٍ “Ömrünü süslenmekle geçirecek ve düşmanla mücâdelede başarısız olacak biri bana lâyık görüldü, öyle mi?” diye hayıflanır. Zuhruf / 19. Ayet وَجَعَلُوا الْمَلٰٓئِكَةَ الَّذ۪ينَ هُمْ عِبَادُ الرَّحْمٰنِ اِنَاثًاۜ اَشَهِدُوا خَلْقَهُمْۜ سَتُكْتَبُ شَهَادَتُهُمْ وَيُسْـَٔلُونَ Müşrikler, Rahmân’ın kulları olup herhangi bir cinsiyet taşımayan meleklerin dişi olduğunu iddia ediyorlar. Ne o, yoksa onlar meleklerin yaratılışına şâhit mi oldular? Elbette, hayır! Onların bu küstahça iddiaları yazılacak ve bunun hesâbını kesinlikle vereceklerdir. Zuhruf / 20. Ayet وَقَالُوا لَوْ شَٓاءَ الرَّحْمٰنُ مَا عَبَدْنَاهُمْۜ مَا لَهُمْ بِذٰلِكَ مِنْ عِلْمٍۗ اِنْ هُمْ اِلَّا يَخْرُصُونَۜ Bir de dediler ki “Rahmân dileseydi biz bunlara tapmazdık!” Oysa onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar. Zuhruf / 21. Ayet اَمْ اٰتَيْنَاهُمْ كِتَابًا مِنْ قَبْلِه۪ فَهُمْ بِه۪ مُسْتَمْسِكُونَ Yoksa biz onlara Kur’an’dan önce, iddialarını destekleyen bir kitap gönderdik de, ona mı tutunuyorlar? Zuhruf / 22. Ayet بَلْ قَالُٓوا اِنَّا وَجَدْنَٓا اٰبَٓاءَنَا عَلٰٓى اُمَّةٍ وَاِنَّا عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ مُهْتَدُونَ Hayır! Ne bilgileri var, ne de kitapları! Sadece şunu diyorlar “Biz atalarımızı böyle bir inanç ve uygulama üzerinde toplanmış bulduk; biz de onların izinden gidiyoruz.” Zuhruf / 60. Ayet وَلَوْ نَشَٓاءُ لَجَعَلْنَا مِنْكُمْ مَلٰٓئِكَةً فِي الْاَرْضِ يَخْلُفُونَ Dileseydik sizin yerinize melekler yaratırdık da yeryüzünde sizin yerinizi onlar alır, sizin gibi nesil be nesil yaşamaya devam ederlerdi. Zuhruf / 77. Ayet وَنَادَوْا يَا مَالِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَۜ قَالَ اِنَّكُمْ مَاكِثُونَ Onlar cehennem bekçisine “Ey Mâlik! Ne olur, Rabbine yalvar da canımızı alsın, işimizi bitirsin!” diye feryat edecekler. O da “Hayır, siz burada devamlı kalacaksınız!” diye karşılık verecek. Muhammed / 27. Ayet فَكَيْفَ اِذَا تَوَفَّتْهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَاَدْبَارَهُمْ Peki melekler, yüzlerine ve sırtlarına vura vura canlarını alırken onların halleri nice olacak! Kaf / 17. Ayet اِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَم۪ينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَع۪يدٌ Onun sağında ve solunda oturmuş iki kayıtçı melek, onun her söz ve davranışını yazmaktadır. Kaf / 18. Ayet مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ اِلَّا لَدَيْهِ رَق۪يبٌ عَت۪يدٌ Ayrıca yanında onu gözetleyip duran ve ağzından çıkan her bir sözü anında kaydeden bir melek vardır. Kaf / 19. Ayet وَجَٓاءَتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّۜ ذٰلِكَ مَا كُنْتَ مِنْهُ تَح۪يدُ Derken ölüm sarhoşluğu tüm gerçekliği ile gelip çatacak “Ey insan! İşte bir ömür boyu kendisinden nefret edip kaçtığın şey budur!” denecek. Necm / 26. Ayet وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِي السَّمٰوَاتِ لَا تُغْن۪ي شَفَاعَتُهُمْ شَيْـًٔا اِلَّا مِنْ بَعْدِ اَنْ يَأْذَنَ اللّٰهُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَرْضٰى Göklerde nice melekler vardır ki; onların şefaatleri, Allah’ın şefaat edilmesini dilediği ve râzı olduğu kullarının hâricinde kimseye fayda sağlamaz. Hâkka / 17. Ayet وَالْمَلَكُ عَلٰٓى اَرْجَٓائِهَاۜ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌۜ Melekler de göğün etrafında bulunurlar. Rabbinin arşını o gün, başlarının üstünde sekiz melek yüklenir. Meâric / 1. Ayet سَاَلَ سَٓائِلٌ بِعَذَابٍ وَاقِعٍۙ Birisi kalkıp gerçekleşeceği kesin olan bir azabın hemen gelmesini istedi. Meâric / 2. Ayet لِلْكَافِر۪ينَ لَيْسَ لَهُ دَافِعٌۙ Kâfirler için bir azap ki, geldiğinde onu önleyecek hiçbir güç yoktur. Meâric / 3. Ayet مِنَ اللّٰهِ ذِي الْمَعَارِجِۜ Çünkü o, yükselme derecelerinin sahibi olan Allah’tandır. Meâric / 4. Ayet تَعْرُجُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَالرُّوحُ اِلَيْهِ ف۪ي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْس۪ينَ اَلْفَ سَنَةٍۚ Melekler ve Ruh, miktarı dünya senesiyle elli bin yıl uzunluğundaki bir günde O’na yükselirler. Müddessir / 31. Ayet وَمَا جَعَلْنَٓا اَصْحَابَ النَّارِ اِلَّا مَلٰٓئِكَةًۖ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ اِلَّا فِتْنَةً لِلَّذ۪ينَ كَفَرُواۙ لِيَسْتَيْقِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا ا۪يمَانًا وَلَا يَرْتَابَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَۙ وَلِيَقُولَ الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلًاۜ كَذٰلِكَ يُضِلُّ اللّٰهُ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ اِلَّا هُوَۜ وَمَا هِيَ اِلَّا ذِكْرٰى لِلْبَشَرِ۟ Biz cehennem bekçilerini meleklerden seçtik. Onların sayısını da kâfirler için bir imtihan sebebi yaptık. Böylelikle istedik ki, kendilerine kitap verilenler iyice inansın; mü’minler de imanlarında daha da derinleşsin. Ehl-i kitap ve mü’minler şüpheye düşmesin. Kalplerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler ise “Acaba sizin inandığınız Allah bu misâlle ne anlatmak istiyor?” diye sorsun. Allah dilediğini böyle saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını kendisinden başka kimse bilemez. Haber verilen bu korkunç cehennem ateşi, insanlık için bir uyarı ve hatırlatmadan ibarettir. Nebe' / 38. Ayet يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلٰٓئِكَةُ صَفًّاۜ لَا يَتَكَلَّمُونَ اِلَّا مَنْ اَذِنَ لَهُ الرَّحْمٰنُ وَقَالَ صَوَابًا O gün Rûh ve melekler saf saf dizilir. Rahmân’ın izin verdiklerinden başkası konuşamaz. Konuşan da ancak doğru ve uygun olanı söyler. Fecr / 22. Ayet وَجَٓاءَ رَبُّكَ وَالْمَلَكُ صَفًّا صَفًّاۚ Rabbinin emri gelip melekler sıra sıra dizildiği zaman! Fecr / 23. Ayet وَج۪ٓيءَ يَوْمَئِذٍ بِجَهَنَّمَ يَوْمَئِذٍ يَتَذَكَّرُ الْاِنْسَانُ وَاَنّٰى لَهُ الذِّكْرٰىۜ O gün cehennem de bütün dehşetiyle getirilir. İnsan o gün, tüm yaptıklarını birer birer hatırlar; ama bu hatırlamanın ona ne faydası olur ki? Âl-i İmrân / 39. Ayet فَنَادَتْهُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَهُوَ قَٓائِمٌ يُصَلّ۪ي فِي الْمِحْرَابِۙ اَنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيٰى مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَسَيِّدًا وَحَصُورًا وَنَبِيًّا مِنَ الصَّالِح۪ينَ Zekeriya, mâbette durmuş namaz kılarken melekler ona şöyle seslendi “Allah sana Yahya isminde bir evladın olacağını müjdeliyor. O, Allah’tan bir kelime olan İsa’yı doğrulayacak, hem kavminin efendisi olacak, dünya zevklerinden uzak bir hayat sürecek, hem de sâlih kullar arasından seçilmiş bir peygamber olacaktır.” Nisâ / 136. Ayet يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّذ۪ي نَزَّلَ عَلٰى رَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنْ قَبْلُۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَكُتُبِه۪ وَرُسُلِه۪ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا بَع۪يدًا Ey iman edenler! Allah’a, Rasûlü’ne, Rasûlü’ne indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaplara imanda sebât edin! Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhireti inkâr ederse, koyu bir sapıklığa sapmış, haktan tamâmen uzaklaşmış olur. En'âm / 75. Ayet وَكَذٰلِكَ نُر۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ مَلَكُوتَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَلِيَكُونَ مِنَ الْمُوقِن۪ينَ Biz İbrâhim’e delille akıl yürütmesi, kesin bir ilme ve imana sahip olması için göklerin ve yerin muhteşem saltanatını öylece gösteriyorduk. En'âm / 93. Ayet وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا اَوْ قَالَ اُو۫حِيَ اِلَيَّ وَلَمْ يُوحَ اِلَيْهِ شَيْءٌ وَمَنْ قَالَ سَاُنْزِلُ مِثْلَ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُۜ وَلَوْ تَرٰٓى اِذِ الظَّالِمُونَ ف۪ي غَمَرَاتِ الْمَوْتِ وَالْمَلٰٓئِكَةُ بَاسِطُٓوا اَيْد۪يهِمْۚ اَخْرِجُٓوا اَنْفُسَكُمْۜ اَلْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنْتُمْ تَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ غَيْرَ الْحَقِّ وَكُنْتُمْ عَنْ اٰيَاتِه۪ تَسْتَكْبِرُونَ Allah hakkında yalan uyduran veya kendisine hiçbir şey vahyedilmediği halde “Bana vahiy geliyor” iddiasında bulunan kimseden, bir de “Allah’ın indirdiğinin benzerini ben de indiririm” diyenden daha zâlim kim olabilir? Sen o zâlimlerin ölümün şiddetli sıkıntıları içinde can çekiştikleri ve meleklerin onlara pençelerini uzatarak “Haydi çıkarın canlarınızı! Allah hakkında gerçek dışı sözleriniz ve O’nun âyetlerini büyüklük taslayıp kabul etmeyişiniz yüzünden bugün aşağılayıcı bir azapla cezalandırılacaksınız” dedikleri zaman onların hâlini bir görsen. Nahl / 33. Ayet هَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّٓا اَنْ تَأْتِيَهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ اَوْ يَأْتِيَ اَمْرُ رَبِّكَۜ كَذٰلِكَ فَعَلَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللّٰهُ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ O inkârcılar, illâ kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin azab emrinin gelip çatmasını mı bekliyorlar? Daha önceki kâfirler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmedip duruyorlardı. Nahl / 49. Ayet وَلِلّٰهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ مِنْ دَٓابَّةٍ وَالْمَلٰٓئِكَةُ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ ۩ Göklerde ve yerde bulunan bütün canlılar ve melekler, hiçbir büyüklenme duygusuna kapılmaksızın Allah’a secde ederler. İsrâ / 92. Ayet اَوْ تُسْقِطَ السَّمَٓاءَ كَمَا زَعَمْتَ عَلَيْنَا كِسَفًا اَوْ تَأْتِيَ بِاللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ قَب۪يلًاۙ “Yahut iddia ettiğin gibi göğü üzerimize parça parça düşürmelisin. Ya da Allah ve meleklerini karşımıza getirmelisin, onlar da senin doğruluğuna şâhitlik etmelidir.” İsrâ / 95. Ayet قُلْ لَوْ كَانَ فِي الْاَرْضِ مَلٰٓئِكَةٌ يَمْشُونَ مُطْمَئِنّ۪ينَ لَنَزَّلْنَا عَلَيْهِمْ مِنَ السَّمَٓاءِ مَلَكًا رَسُولًا Onlara şöyle de “Eğer yeryüzünde yerleşen, gezip dolaşanlar meleklerden ibaret olsaydı, elbette biz de onlara elçi olarak gökten bir melek gönderirdik.” Kehf / 50. Ayet وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ كَانَ مِنَ الْجِنِّ فَفَسَقَ عَنْ اَمْرِ رَبِّه۪ۜ اَفَتَتَّخِذُونَهُ وَذُرِّيَّتَهُٓ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُون۪ي وَهُمْ لَكُمْ عَدُوٌّۜ بِئْسَ لِلظَّالِم۪ينَ بَدَلًا Bir zamanlar meleklere “Âdem’e secde edin!” diye emretmiştik de hepsi secdeye kapanmış, fakat İblîs secde etmemişti. O cinlerdendi ve bu yüzden Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Böyle iken siz, beni bırakıp da, size düşman oldukları halde onu ve soyunu mu dost ediniyorsunuz? Zâlimler için bu ne kötü bir değiştirmedir! Meryem / 9. Ayet قَالَ كَذٰلِكَۚ قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِنْ قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْـًٔا Allah “Evet, öyledir”, dedi, “fakat Rabbin buyurdu ki Bu, benim için çok kolaydır. Nitekim daha önce de, sen hiçbir şey değilken, seni yoktan ben yaratmıştım.»” Tâ-Hâ / 116. Ayet وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰى Biz bir vakit meleklere “Âdem’e secde edin” demiştik. Hepsi secde ettiler; ancak İblîs secde etmekten kaçındı. Enbiyâ / 103. Ayet لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْاَكْبَرُ وَتَتَلَقّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُۜ هٰذَا يَوْمُكُمُ الَّذ۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ Kıyâmetin yol açtığı en büyük korku dahi onları üzmeyecek ve melekler kendilerini “Size vadedilen o mutlu gün işte bu gündür” diyerek karşılayacak. Hac / 75. Ayet اَللّٰهُ يَصْطَف۪ي مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ رُسُلًا وَمِنَ النَّاسِۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌۚ Gerçek şu ki Allah, meleklerden elçiler seçtiği gibi, insanlardan da seçer. Doğrusu Allah, her şeyi hakkiyle işiten, hakkiyle görendir. Mü'minûn / 24. Ayet فَقَالَ الْمَلَؤُ۬ا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَوْمِه۪ مَا هٰذَٓا اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْۙ يُر۪يدُ اَنْ يَتَفَضَّلَ عَلَيْكُمْۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَاَنْزَلَ مَلٰٓئِكَةًۚ مَا سَمِعْنَا بِهٰذَا ف۪ٓي اٰبَٓائِنَا الْاَوَّل۪ينَۚ Kavminin ileri gelen kâfirleri şöyle dediler “Bu da ancak sizin gibi bir insan! Fakat peygamberlik iddiasıyla size üstünlük kurup, başınıza geçmek istiyor. Allah peygamber göndermek isteseydi, gökten melekler indirirdi. Doğrusu biz, geçmiş atalarımızdan da hiç böyle bir şey duymadık.” Mü'minûn / 88. Ayet قُلْ مَنْ بِيَدِه۪ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُج۪يرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ Onlara şunu da sor “Tüm kâinatın hükümranlığını elinde tutan ve her şeyi koruyup gözeten, fakat kendisi korunmaya muhtaç olmayan kimdir? Haydi, biliyorsanız buna da cevap verin!” Furkan / 21. Ayet وَقَالَ الَّذ۪ينَ لَا يَرْجُونَ لِقَٓاءَنَا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا الْمَلٰٓئِكَةُ اَوْ نَرٰى رَبَّنَاۜ لَقَدِ اسْتَكْبَرُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ وَعَتَوْ عُتُوًّا كَب۪يرًا Öldükten sonra dirilip bizimle karşılaşacaklarını bekleme­yenler “Elçi olarak bize gökten melekler indirilmeli veya Rabbimizi görmeli değil miydik?” dediler. Gerçekten onlar kendilerini çok büyük gördüler ve büyük bir taşkınlıkla azdıkça azdılar. Furkan / 22. Ayet يَوْمَ يَرَوْنَ الْمَلٰٓئِكَةَ لَا بُشْرٰى يَوْمَئِذٍ لِلْمُجْرِم۪ينَ وَيَقُولُونَ حِجْرًا مَحْجُورًا Acele etmesinler; kıyâmet günü melekleri görecekler, fakat o günde inkârcı suçlulara hiçbir sevindirici haber verilmeyecek. Melekler onlara “Size her şey yasak! Siz her türlü rahmet ve nimetten mahrumsunuz!” diyecekler. Furkan / 25. Ayet وَيَوْمَ تَشَقَّقُ السَّمَٓاءُ بِالْغَمَامِ وَنُزِّلَ الْمَلٰٓئِكَةُ تَنْز۪يلًا O gün gökyüzü beyaz bulutlar hâlinde yarılacak ve her taraftan melekler birbiri ardınca yeryüzüne indirilecektir. Ahzâb / 56. Ayet اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّۜ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا Şüp­he­siz Al­lah ve me­lek­le­ri, Peygamber’e çok­ça sa­lât eder­ler. Ey mü’­min­ler! Siz de ona salât edin ve tam bir tes­lî­mi­yet­le se­lâm ve­rin. Sebe' / 40. Ayet وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَم۪يعًا ثُمَّ يَقُولُ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ اِيَّاكُمْ كَانُوا يَعْبُدُونَ Kıyâmet günü Allah herkesi huzurunda toplayacak, sonra da meleklere “Şunlar size mi tapıyordu” diye soracak. Yâsin / 83. Ayet فَسُبْحَانَ الَّذ۪ي بِيَدِه۪ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ Her türlü kusurdan ve ortaktan uzaktır o Allah ki, her şeyin mutlak hâkimiyeti ve tasarrufu O’nun elindedir. Siz de sonunda O’na döndürüleceksiniz! Sâffât / 8. Ayet لَا يَسَّمَّعُونَ اِلَى الْمَلَاِ الْاَعْلٰى وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍۗ Bu sebepledir ki onlar yükselip yüce melekler meclisini dinleyemezler. Her ne zaman dinlemeye kalkışsalar, her taraftan alevli yıldızlarla taşlanırlar. Sâffât / 150. Ayet اَمْ خَلَقْنَا الْمَلٰٓئِكَةَ اِنَاثًا وَهُمْ شَاهِدُونَ Yoksa biz melekleri dişi olarak yaratmışız da, onlar buna şâhit mi olmuşlar? Sâd / 69. Ayet مَا كَانَ لِيَ مِنْ عِلْمٍ بِالْمَلَاِ الْاَعْلٰٓى اِذْ يَخْتَصِمُونَ “Yüce âlemin sâkinleri melekler, aralarında tartışırlarken nelerin konuşulduğu hakkında benim bir bilgim yoktur.” Sâd / 73. Ayet فَسَجَدَ الْمَلٰٓئِكَةُ كُلُّهُمْ اَجْمَعُونَۙ Bütün melekler hep birlikte secde ettiler. Zümer / 75. Ayet وَتَرَى الْمَلٰٓئِكَةَ حَٓافّ۪ينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْۚ وَقُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَق۪يلَ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ O gün melekleri de görürsün; arşın etrafını kuşatmış, Rablerini överek tesbih ediyorlar. Böylece tüm insanlar hesaba çekilecek, aralarında adâletle hükmedilecek ve “Sonsuz hamd ü senâlar olsun Âlemlerin Rabbi Allah’a!” denilecek. Fussilet / 14. Ayet اِذْ جَٓاءَتْهُمُ الرُّسُلُ مِنْ بَيْنِ اَيْد۪يهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّا اللّٰهَۜ قَالُوا لَوْ شَٓاءَ رَبُّنَا لَاَنْزَلَ مَلٰٓئِكَةً فَاِنَّا بِمَٓا اُرْسِلْتُمْ بِه۪ كَافِرُونَ Peygamberler, onlara bütün meşrû vasıtaları kullanarak ve gerçeğin bütün delillerini sunarak, “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin!” mesajını iletmişlerdi. Onlar ise “Rabbimiz dileseydi bize peygamber olarak melekleri indirirdi. Öyle yapmadığına göre, biz de sizinle gönderildiğini iddia ettiğiniz her şeyi ret ve inkâr ediyoruz” diye karşılık verdiler. Zuhruf / 53. Ayet فَلَوْلَٓا اُلْقِيَ عَلَيْهِ اَسْوِرَةٌ مِنْ ذَهَبٍ اَوْ جَٓاءَ مَعَهُ الْمَلٰٓئِكَةُ مُقْتَرِن۪ينَ “Madem ki o peygamber olduğunu iddia ediyor; o halde üzerine altın bilezikler atılmalı veya beraberinde kendisini doğrulayıcı, destekleyici dizi dizi melekler gelmeli değil miydi?” Kaf / 23. Ayet وَقَالَ قَر۪ينُهُ هٰذَا مَا لَدَيَّ عَت۪يدٌۜ Beraberindeki görevli melek “Yâ Rabbî! İşte yanımdaki şu inkârcı, cehenneme atılmaya hazır!” diyecek. Kaf / 24. Ayet اَلْقِيَا ف۪ي جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَن۪يدٍۙ Allah da o iki meleğe şöyle buyuracak “Atın cehenneme her bir inatçı kâfiri!” Necm / 27. Ayet اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلٰٓئِكَةَ تَسْمِيَةَ الْاُنْثٰى Âhirete inanmayanlar meleklere dişi isimler takıyorlar. Tahrim / 4. Ayet اِنْ تَتُوبَٓا اِلَى اللّٰهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَاۚ وَاِنْ تَظَاهَرَا عَلَيْهِ فَاِنَّ اللّٰهَ هُوَ مَوْلٰيهُ وَجِبْر۪يلُ وَصَالِحُ الْمُؤْمِن۪ينَۚ وَالْمَلٰٓئِكَةُ بَعْدَ ذٰلِكَ ظَه۪يرٌ Ey Peygamber hanımları! Siz ikiniz Allah’a tevbe ederseniz, bu sizin için hayırlı olacaktır; çünkü kalpleriniz haksızlığa doğru kaymış bulunuyor. Şâyet Peygamber’e karşı birbirinize arka çıkarsanız, şunu bilin ki Allah onun dostu, yardımcısı ve koruyucusudur. Cebrâil ve sâlih mü’minler de. Bundan başka, melekler de onun yardımcısı ve koruyucusudur. Kadir / 4. Ayet تَنَزَّلُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَالرُّوحُ ف۪يهَا بِاِذْنِ رَبِّهِمْۚ مِنْ كُلِّ اَمْرٍۙۛ O gecede melekler ve Ruh, Rablerinin izniyle her türlü iş için yeryüzüne iner de iner. Hz. Musa Tevrat’ı, Peygamberin gelişine göre biçimlendirilmiş İşaretler aracılığıyla İsa Mesih hakkında ön bilgi vermiş oldu. Musa’nın ardından gelen peygamberler, Allah’ın planını okumalarla gösterdiler. Tanrı’dan esinlenen Davut , ilk olarak MÖ 1000’de, 2. Mezmur’da gelecek olan Mesih’in kehanetinde bulundu. Sonra 22. Mezmur’da elleri ve ayakları işkencelerle “delinmiş”, sonra “ölümün tozuna gömülmüş”, ancak daha sonra tüm “dünya ailelerini” etkileyecek büyük bir zafere ulaşmış biri hakkında bir mesaj aldı. Bu, İsa Mesih’in yaklaşmakta olan çarmıha gerilmesi ve dirilişine dair bir kehanet miydi? Saba Suresi 34. Sure ve Neml Suresi 27. Sure, Allah’ın Zebur’da Davut’a nasıl ilham verdiğini yani Mezmur 22 anlattıklarına bir göz Mezmur’daki kehanet22. Mezmur’un tamamını burada okuyabilirsiniz. Aşağıda, İsa Mesih’in İncil’de öğrencilerinin yoldaşlarının tanık olduğu çarmıha gerilişini anlatan 22. Mezmur’un yan yana olduğu bir tablo bulunmaktadır. Metinler renklerle eşleştirilmiştir, böylece benzerlikler kolayca not çarmıha gerilmeyi seyreden görgü tanıklarının bakış açısından yazılmıştır. Ancak 22. Mezmur, onu deneyimleyen birinin bakış açısından yazılmıştır. 22. Mezmur ile İsa Mesih’in çarmıha gerilmesi arasındaki bu benzerlik nasıl açıklanır? Ayrıntıların, giysilerin hem bölünmesi dikişli giysiler dikişler boyunca yırtılıp askerler arasında bölünmüştür hem de kumarla karar verilmiş olması dikişsiz giysi parçalanırsa harap olacağı için, kumarla kura çektiler tam olarak uyuşması tesadüf müdür? 22. Mezmur, çarmıha gerilme icat edilmeden önce yazılmıştır, ancak yine de belirli ayrıntılarını el ve ayakların delinmesi, kemiklerin eklem dışına çıkması – kurbanın gerilerek sarkması açıklamaktadır. Buna ek olarak, Yuhanna Müjdesi, mızrak İsa’nın yan tarafına girdiğinde kan ve suyun aktığını kaydeder, bu da kalbin etrafında bir sıvı biriktiğini gösterir. Böylece İsa Mesih kalp krizinden ölmüştür. Bu, 22. Mezmur’daki “yüreğim balmumuna dönüştü” tanımına uyuyor. 22. Mezmur’da geçen ve delinmiş’ olarak tercüme edilen İbranice kelime, kelimenin tam anlamıyla aslan gibi’ anlamına gelir. Başka bir deyişle, eller ve ayaklar, bir aslan tarafından delinirken olduğu gibi delinmiş ve 22. Mezmur ile İncil’deki görgü tanıklarının benzerliğinin, belki de İsa’nın öğrencilerinin olayları kehanete uyacak’ şekilde uydurmalarından kaynaklandığını söylerler. Bu, benzerliği açıklayabilir mi?22. Mezmur ve İsa Mesih’in MirasıAncak 22. Mezmur, yukarıdaki tablodaki 18. ayet ile bitmiyor… devam ediyor. Ölümden sonra, sonunda ne kadar muzaffer olduğunu görmek için buraya dikkat edin!Yoksullar yiyip doyacak,RAB’be yönelenler O’na övgü dek ömrünüz tükenmesin!Yeryüzünün dört bucağı anımsayıp RAB’be dönecek,Ulusların bütün soyları O’nun önünde yere egemenlik RAB’bindir,Ulusları O bütün zenginler doyacakVe O’nun önünde yere kapanacak,Toprağa gidenler,Ölümlerine engel olamayanlar,Eğilecekler O’nun kuşaklar O’na kulluk edecek,Rab yeni kuşaklara kurtarışını,“Rab yaptı bunları” diyerek,Henüz doğmamış bir halka duyuracaklar. 22. Mezmur 26-31 Bu kısım, bu kişinin ölümünün ayrıntılarından bahsetmiyor. Bu, Mezmur’un başlangıcında ele alınmıştı. Hz. Davut şimdi geleceğe daha yakından bakıyor ve bu kişinin ölümünün gelecek nesiller’ ve gelecek soylar’ üzerindeki etkisini ele alıyor 30. ayet. İsa Mesih’ten 2000 yıl sonra yaşayan biziz. Davut, bu kadar korkunç bir şekilde ölen bu adamı delinmiş elleri ve ayaklarıyla’ takip edecek olan gelecek nesil’in ona’ hizmet edeceğini ve’ onlara İsa’dan bahsedileceğini söylüyor. 27. ayet, içeriği önceden bildirmektedir – “dünyanın uçlarına” ve “bütün millet aileleri” arasında “RAB’be dönmelerine” neden olacaktır. 29. ayet, kendilerini hayatta tutamayanların’ hepimizin bir gün onun önünde nasıl diz çökeceklerini belirtir. Bu adamın doğruluğu, öldüğü sırada henüz hayatta olmayan henüz doğmamış’ insanlara ilan sonun İncil’in 22’ye uyup uymadığıyla hiçbir ilgisi yoktur. 22. Mezmur şimdi çok daha sonraki olaylarla yani bizim zamanımızdakilerle ilgileniyor. 1. yüzyılda İncil’in yazarları, İsa Mesih’in ölümünün zamanımıza olan etkisini uyduramazlardı. İnançsızların rasyonelleştirilmesi, 22. Mezmur’un 3000 yıl önce doğru tahmin ettiği İsa Mesih’in uzun vadeli, dünya çapındaki mirasını – Allah’ın Davut’a verdiği önbilgi22. Mezmur’un sonundaki bu muzaffer övgü, Kuran’ın Sebe ve Neml surelerinin, Davut’un esinlenmiş Mezmurları hakkında tam olarak kastettiği şeydirAndolsun, Davud’a tarafımızdan bir üstünlük verdik. Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber tesbih edin» dedik. Ona demiri Suresi 3410 Andolsun! Biz Dâvûd’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar, “Hamd, bizi mü’min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a mahsustur” dediler. Neml Suresi 2715 Yazıldığı gibi, Allah Davut’a geleceği öngörmesi için ilim ve lütuf verdi ve bu bilgiyle Davut, 22. Mezmur’da yer alan övgüleri Vakıa Suresi’nde sorulan soruyu ele canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, Biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz. Siz dirilip yaptıklarınıza karşılık görmeyecekseniz ve eğer bu sözünüzde samimi iseniz, o çıkmak üzere olan canı geri çevirsenize. Vakıa Suresi 5683-87 Kim ruhu ölümden geri çağırabilir? Bu meydan okuma, insanın işini Allah’ın işinden ayırmak için verilmiştir. Yine de Vakıa Suresi, 22. Mezmur’un tam olarak tarif ettiği şeydir ve bunu İsa Mesih eserini önceden bildirerek veya peygamberlik ederek could not make a better prediction of the effect of the crucifixion of Isa al Masih than Psalm 22 does. Who else in world history can claim that details of his death as well as the legacy of his life into the distant future would be predicted 1000 years before he lived? Since no human can predict the far future in such detail this is evidence that Isa al Masih’s sacrifice was by “İsa Mesih’in çarmıha gerilmesinin etkisi hakkında 22. Mezmur’dan daha iyi bir tahmin yapılamaz. Dünya tarihinde başka kim, ölümünün ayrıntılarının ve hayatının, uzak geleceğe olan mirasının, yaşanmadan 1000 yıl önce tahmin edileceğini iddia edebilir? Hiçbir insan uzak geleceği bu kadar detaylı tahmin edemeyeceğine göre, İsa Mesih’in fedakarlığının “Allah’ın kasıtlı planı ve ön bilgisi“olarak gerçekleştiğinin bir Peygamberler İsa Mesih’in kurbanını önceden bildiriyorlarTevrat’ın İsa Mesih’in son günlerinde yaşanan olayların ayna görüntüsü ile başlaması ve ardından görüntüyü daha fazla ayrıntıyla netleştirmesi gibi Davut’un ardından gelen peygamberler, İsa Mesih’in ölümü ve dirilişiyle ilgili daha fazla ayrıntıya açıklık getirdi. Aşağıdaki tablo, incelediklerimizden bazılarını özetlemektedir. Peygamberlerin Sözleri Gelecek olan Mesih’in planını nasıl ortaya çıkardı Bakireden Doğumun İşareti Yeşaya Peygamber MÖ 700’de Bakireden bir oğul doğacağını’, günahsız ve mükemmel bir şekilde yaşayacağını öngördü. Bir başkası için kurban olarak ancak mükemmel bir yaşam sunulabilirdi. Bu kehanetin gerçekleşmesi için doğan İsa Mesih, o kutsal hayatı yaşadı Yaklaşan “Dal” İsa’nın adını ve günahımızın kaldırılmasını kehanet etti Yeşaya, Yeremya ve Zekeriya peygamberler, Zekeriya’nın doğru bir şekilde İsa olarak adlandırdığı, İsa’nın yaşamasından 500 yıl önce, yaklaşan biri hakkında bir dizi kehanet verdi. Zekeriya, bir gün’ insanların günahlarının ortadan kalkacağını kehanet etti. İsa kendini kurban olarak sundu ve böylece tam olarak bir günde’ günahların kefareti tüm bu kehanetleri yerine getirdi. Daniel Peygamber ve Mesih’in geliş zamanı Daniel, Mesih’in gelişi için 480 yıllık kesin bir zaman çizelgesi öngördü. İsa, tam olarak kehanetin sırasına göre geldi. Peygamber Daniel, Mesih’in kesilip atılacağını’ kehanet etti Mesih’in gelişinden sonra, Daniel peygamber, kesileceğini ve hiçbir şeyinin olmayacağını’ yazdı. Bu, İsa Mesih’in hayattan kopuk’ olarak yaklaşan ölümünün bir kehanetiydi. Peygamber Yeşaya, yaklaşmakta olan Hizmetkarın ölümünü ve dirilişini tahmin ediyor Peygamber Yeşaya, Mesih’in işkence, reddedilme, günahlarımız için delinme’ dahil yaşayanlar diyarından nasıl kesileceğini’, bir kuzu gibi katledileceğini, hayatının günah sunusu olduğunu ama daha sonra tekrar hayatı’ görecek ve galip geleceğini çok detaylı olarak bildirdi. Bütün bu detaylı tahminler İsa Mesih’in çarmıha gerilip ölümden dirilişiyle gerçekleşti. Bu tür detayların 700 yıl önceden tahmin edilebilmesi, bunun Allah’ın planı olduğuna dair büyük bir işarettir. Yunus Peygamber ve İsa Mesih’in Ölümü Yunus Peygamber mezarı büyük balığın içindeyken yaşadı. Bu, İsa Mesih’in de benzer şekilde ölümü yaşayacağını anlatmak için kullandığı bir resimdi. Peygamber Zekeriya ve ölüm esirlerinin özgürleştirilmesi İsa Mesih, Zekeriya’nın ölüm esirlerini’ zaten ölmüş olanları serbest bırakacağına dair bir kehanetine atıfta bulunur. Ölüme girme ve orada mahsur kalanların serbest bırakılma görevi peygamberler tarafından önceden yıldır birbirlerinden ayrılmış, farklı ülkelerde yaşayan, farklı geçmişlere sahip peygamberlerden gelen bu pek çok kehanetle, İsa Mesih’in ölümü ve dirilişiyle elde ettiği büyük zaferin bir kısmını tahmin etmeye odaklanan bu kehanetler, Allah’ın planına göre olduğunun kanıtıdır. Bu nedenle İsa Mesih’in öğrencilerinin lideri Petrus, dinleyicilerine şunları söylediAma bütün peygamberlerin ağzından Mesihi’nin acı çekeceğini önceden bildiren Tanrı, sözünü bu şekilde yerine getirmiştir. Elçilerin İşleri 318 Petrus bunu söyledikten sonra şunu ilan ettiÖyleyse, günahlarınızın silinmesi için tövbe edin ve Tanrı’ya dönün. Öyle ki, Rab size yenilenme fırsatları versin ve sizin için önceden belirlenen Mesih’i, yani İsa’yı göndersin. Elçilerin İşleri 319-20 Günahlarımızın silinmesini’ sağlayabilecek bir nimet vaadi vardır. Burada bunun ne anlama geldiğine bakıyoruz.

kuranı kerim mealinden hz isa ile ilgili iki ayet