kovanda erkek arı neden çok olur

Hadise küçükken önlemek çok kolay,büyüdümü içinden çıkılmaz olur.yukarda gördüğünüz gibi.bir avuç arı kalmış arkadaşım hala başka kovanla birleştirelim diyor.koku arıyor.o kadar arı ruşette bile yaşamaz arık.birde şuna dikkat etmeliyiz,küçük veya büyük arnız varsa,her yaştan arı bulunmalı kovanda,yoksa Yalancı ana veya analar ile bir miktar arı silkelenen yerde kalır. Yeni kovandaki arıların hepsi yaşlı olduğu için ana arı yumurtladıktan sonra diğer kovanlarımızdan aldığımız bir tane kapalı yavrulu (çıkmak üzere yavrusu olan) çerçeve verilmesi uygun olur. Kovanda arı mevcudu az ise bu uygulama iyi sonuç vermez. Arıyetiştiriciliğinin tüm nüanslarını, bir şekilde ya da bir başkasını anlamak isteyen herhangi bir acemi arıcı, ilk başta karmaşık görünebilecek çok sayıda işlem ve terimle karşı karşıya kalır. Bunlar arasında, çalışılan her arıcı deneyiminin önemli bir bileşeni olan bal arılarının bilmecelerinden biri olarak adlandırılan insansız yavru da var. Brood Aksi halde her açtığınızda arı saldıracaktır. Hepsi hepsi bir avuç bal var, biri gelmiş kovanı açıyor, niçin açtığı da belli değil. Arıyı akşamın geç saatlerinde açarsanız, arı kuvvetle muhtemel saldıracaktır. Zira o saatlerde arı kalabalık olur ve siz çerçeveyi çıkarırken az da olsa arıyı rahatsız edersiniz. Erkek arılar da peşinde Gözleri dişilere göre kocamandır, kraliçeyi daha rahat takip edebilsinler diye. Kraliçe, 12 ila 20 erkek arıyla çifleşiyor ve binlerce yumurtası oluyor. Erkek arı ölüyor, çünkü çiftleşme esnasında vücudunun alt tarafı kopuyor. Bir de kendi kovanlarındaki kraliçeyle çiftleşmiyorlar. Neden? nama nama habib di indonesia beserta fotonya. Varroa Sadece bal arılarında bulunan, üreyebilmesi için bal arısı kurtçuklarına ihtiyacı olan, yaşamlarını arı kolonilerinde sürdüren ve arıcılığa en fazla zararı olan dış parazittir. Apis cerena’nın Asya Bal Arısı konukçusu durumundaki Varroa ilk olarak 1960 yılında Apis mellifera bal arısında görülmüştür. Dünyaya Apis mellifera üzerinden arı taşınması yolu ile yayılmıştır. Varroa 1976 yılında Bulgaristan üzerinden Trakya’daki arılara bulaşmış, oradan da ayçiçeği balı üretmek için bölgeye giden Anadolu’daki arıcıların arılıklarına bulaşmış, buradan Anadolu’ya taşınmış ve gezgin arıcılığın etkisiyle 4-5 yıl gibi kısa sürede Türkiye’ye yayılmıştır. O yıllarda ilkel kovan karakovan yaygın olarak kullanıldığından ve mücadele edilecek ilaçların olmamasından dolayı Varroa ilk yıllarda çok büyük zarar vermiştir. Varronın yapısı ve yaşamı Dişi varroalar 1,1 – 1,2 mm. uzunluğunda, 1,5 – 1,7 mm. genişliğinde, koyu kızıl renginde, delici ve emici ağız yapısına sahip olduğundan ergin arının kanını hemolenfini emerek beslenirler. Erkek varroalar 0,8 – 0,9 mm. uzunluğunda 1 – 1,1 mm. genişliğinde ve soluk kahve rengindedir. Erkek varroanın ağız yapısı ergin arının kanını hemolenfini emmeye uygun olmayıp spermlerini dişi varroaya aktaracak şekilde gelişmiştir. Bu nedenden beslenemeyen erkek varroalar göz içinde çifleştikten kısa süra sonra ölürler. Varroa kısa ve kalın yapıda üzerinde bir dizi duyu kılları olan 4 çift bacağa sahiptir, solunum sistemleri trake sistemi olup, birçok ortama uyum sağlayacak şekilde gelişmiştir. Varroalar genellikle ergin arıların gövde altında, karın bölümleri abdomen segmentleri arasına gizlenir ve arının kanını hemolenfini emerek beslenir. Varroayı arıların üzerinde gördüğümüz zaman, koloniye varroa bulaşıklığı ileri düzeye ulaşmış demektir. Varrroanın yaşayabilmesi için arıya veya arı kurtçuğuna ihtiyacı vardır. Arı ve arı kurtçuğu yoksa varroa 2-3 günden fazla yaşayamaz. Varroanın üreyebilmesi için arı kutçuğuna ihtiyacı vardır, arı kurtçuğu yoksa varroa üreyemez. Dişi varroalar yazın 2-3 ay, kış aylarında arı kolonisinin yavrusuz olduğu dönemde ergin işçi arı üzerinde 5-6 ay yaşayabilmektedir. Varroanın üremesi Arıyla beraber petek gözünden çıkan döllü varroanın üreme süreci başlar. Normal şartlarda bir hafta kadar ergin arının kanıyla beslenen dişi varroa çoğalmak için arıyı terk eder ve 5-5,5 günlük arı larvası bulunan gözlerine girer. Bu göze girişler, işçi arı gözleri kapanmadan yaklaşık 20 saat öncesine ve erkek arı gözleri kapanmadan 40 saat öncesine kadar devam eder. Varroanın üreme yeteneği kazanması için arı kurtçuklarında bulunan juvanil hormonuna ihtiyacı vardır. Erkek arı kurtçukları kanında hemolenfinde juvenil hormonu daha fazla bulunur. Varroa erkek arı kurtçuklarının olduğu gözlere girmeyi 8-10 kat daha fazla tercih eder. Göze giren varroa göz tabanındaki kurtçuğun besini üzerine yerleşir. Varroa göz kapandıktan yaklaşık 4 saat sonra kurtçuğun kanıyla hemolenfiyle beslenmeye başlar ve 60-70 saat sonra ilk yumurtasını bırakır, birinci yumurta genellikle dölsüz yumurta olup erkek varroa meydana gelir. Her dişi varroa 2-6 arasında yumurta bırakabilmektedir. İlk yumurtadan sonra 30 saat ara ile döllü yumurtalarını bırakır ve bunlardan dişi varroalar meydana gelir. Erkek varroalar 6,5-7 günde, dişi varroalar 5-6 günde ergin hale geldiğinden, erkek varroa ile ilk dişi varroa aynı zamanda ergin hale gelmektedir. İşçi arı gözünde 2 bazen 3, erkek arı gözünde 3-5 varroa ergin hale gelebilmektedir. Ergin hale gelen varroalar göz içersinde çiftleşirler. Arı gözden çıktığında sadece ergin ve çiftleşmiş dişi varroalar onunla birlikte gözden çıkarlar. Erkek ve gelişimini tamamlayamayan dişiler ölür. Bazı varroalar ikinci defa yavru gözlerine girerek ikinci yumurtlamayı yaparlar, bazıları ise bu işlemi üçüncü defa yapabilirler ancak bunların oranı oldukça düşüktür. Varroanın arılara verdiği zararlar Yavru gözünde bulunan varroa, arı pupasında protein kaybına ve kurtçuğun ergin olduğundaki vücut ağırlığının azalmasına neden olur. Göz içindeki varroa sayısı ne kadar fazla ise gözden çıkan arının ağırlığı o oranda düşük olmaktadır. Varroa, ergin arılarda yaşam kısalığına, kanat kaybına, abdomen kısalmasına, kanat ve ayaklarda bozukluklara, ergin arılarda canlı ağırlık kaybına, arıların uçuş etkinliklerinin azalmasına, yavru yetiştirmede azalmaya, erkek arılarda sperm üretiminin azalmasına, bağışıklık sisteminde hasara ve kış kayıplarının artmasına neden olur. Varroa, arının kanını hemolenfini emerken, aynı zamanda da arıların kanını emdiği bölgeden Yavaş Paraliz Virüsü, Deformasyon Kanat Virüsü, Akut Arı Felci Virüsü gibi birçok virüsün girmesine ve arılara zarar vermesine neden olur. Varroanın bulaşma yolları Ergin arılar üzerindeki varroalar, yağmacılık, doğal oğul, kovanlar arası yavrulu ve arılı çerçeve değişimi, yoğun bal akımında arıların sıra başlarındaki kovanlara girmesi ve kovanını şaşıran arılar ile diğer kovanlara yayılır. Varroanın yayılmasında en büyük etken gezginci arıcılıktır. Varroa ile mücadele zamanı Varroa ile mücadele, balı hasat eder etmez, tekrar bal hasadı yapılmayacaksa hemen mücadeleye başlamak ve büyük bal akım döneminden bir ay öncesine kadar bitirmek gerekir. Büyük bal akımına yaklaşılan dönemde arılar bal depoladıklarından kullanılacak ilaçlar balda kalıntı bırakacaktır, bunun için bu dönemde ilaç ve organik asitler kullanılmamalıdır. Varroa ile mücadele süresi Varroa ile mücadelede kullanılan formik asidin kapalı gözlerdeki varroalara etki ettiği yazılsa da ne derece etkili olduğuyla ilgili kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Varroa için kullandığımız etken maddelerin kapalı gözlerdeki varroalara etki etmediğini bilerek ve kapalı gözlerdeki varroaların göz kapanmadan kısa süre önce girmiş olduğunu düşünerek, bir turluk mücadele süresini 15 günden uzun tutmalıyız. Bu süre içinde etken maddeleri kullanım şekline göre sürekli veya aralıklı olarak kovanda bulundurmalıyız. Varroa ile mücadelede kullanılan ruhsatlı ilaçlar ve etken maddeleri Yağda eriyenler kimyasallar Amitraz, Kumafos, Flumetrin Suda eriyenler organik asitler ve uçucu yağlar Formik Asit, Oksalik Asit, Timol Etken maddelerin çalışma şekli Temas Kontak Kovan içine verilen etken maddenin tüm arılar ve varroalara temas etmesiyle etken madde etkili olur. Sistemik Oral İçerisinde etken madde bulunan sıvı veya katı ürünlerin, arılar tarafından yenerek, etken maddenin arıların kanına geçmesi sonrasında, arının kanı hemolenfi ile beslenen varroaların etken maddeyi de almasıyla, etken madde etkili olur. Varroaların kimyasallara direnç kazanması Arıcı, kimyasal ilaçların adıyla beraber içerdiği etken maddeyi de bilmeli ve varroa ile mücadele ederken devamlı olarak aynı etken maddeli ilaçlar kullanmamalıdır. Kimyasalları kullanırken en önemli konulardan biri de kullanılacak etken maddenin dozudur. Kovan içerisine asılarak kullanılan ilaçlı şeritler, ilaç ambalajlarında belirtilen zamanın ilk günlerinde kovandan muhakkak alınması gerekir. Kapalı yavru gözlerinde çoğalan varroalar, ilaçlardan etkilenmemekte, devamlı olarak aynı etken maddeli ilaçların kullanılması ve düşük doz ilaçların kullanılması ile de, kimyasallar, varroaların bir kısmına etki ederken, bir kısmının etken maddeye direnç kazanmasına neden olmaktadır. Kimyasallara karşı direnç gösterme özelliği genetik olduğundan nesilden nesile geçebilmekte ve kimyasal maddelere dayanıklı varroalar kovan içerisinde yaşamını sürdürmektedir. Bu dirençli varroalardan kurtulmak için kimyasalların gittikçe artan dozda ve zamansız kullanılması da bal ve balmumunda kalıntıya sebep olmaktadır. Kimyasal ilaçları kullanırken varroaların direnç kazanamaması için farklı markalı ilaç değil, farklı etken maddeli ilaçlar, uygun zamanda ve uygun dozda kullanılmalıdır. Varroa mücadelesinde kalıntı Organik asitlerden olan Formik asit ve Oksalik asit suda erirler. Yapılan araştırmalarda organik asitlerin balın tadında değişiklik yapabildiği ve hasat edilen balda kalıntının zamanla azaldığı ve balmumunda olumsuz bir etki göstermediği bildirilmiştir. Kimyasallar yağda eridiklerinden uçucu değillerdir ve uzun yıllar kullanılırsa balda, balmumunda ve arısakızında propoliste kalıntı bırakmaktadır. Kovan içerisine konan kimyasallar arıların bacakları ve vücutları ile çerçevelere ve balmumuna bulaşmaktadır. Balmumuna bulaşan kimyasal kalıntıları doğal olarak azalmadığı gibi bir miktarı da bala geçmektedir. Balmumundaki kalıntıyı azaltmak için, peteklerimizi 2 sene veya en fazla 3 sene kullandıktan sonra kovandan almalı ve yerlerine yeni örülmüş petekleri devreye sokmalıyız. Kalıntı sorununu azaltmak için, varroa mücadelesinde sentetik, yağda çözünen kimyasalları azaltıp yerlerine organik asitler ve uçucu yağlar kullanmalıyız. ORGANİK ASİTLER Formik asit, Oksalik Asit Kalıntı riskinin az olması, ucuz olmaları ve varroaların organik asitlere direnç geliştirememeleri sebebiyle yurtdışında kullanılmaya başlanmış ve bazı uygulama yöntemleri geliştirilmiştir. Ülkemizde bulunan az sayıdaki arıcılık ile ilgilenen akademik çevrelerin, gerek yurtdışında yapılan araştırmalardan yararlanarak gerekse kendi yaptıkları araştırmalar sonucunda yazdıkları makalelerin çoğalmasıyla, akademik çevreleri ve Dünya arıcılık uygulamalarını takip etmeye çalışan amatör arıcıların organik asitleri kullanmaya başlamalarıyla ülkemizde yaygınlaşmaya başlamıştır. Formik Asit Karınca Asidi Doğada bazı bitki ısırgan otu ve hayvanlarda karınca doğal olarak bulunsa da, sentetik olarak kimyasallardan üretilmektedir. Formik asit, doğal olarak balın içersinde az miktarda bulunur. Yapısı gereği ısı ile buharlaştığından balda ve balmumundaki kalıntısı zaman içinde buharlaşarak yok olur. Formik asit buharlaşarak, temas kontak yolu ile, varroaların solunum sistemindeki trakelere yakıcı etki yaparak ölümlerine sebep olur. Formik asit, gerekli emniyet tedbirleri alınmadan kullanıldığında çok tehlikelidir. Ellerimiz için aside karşı dayanıklı eldiven. Gözlerimiz için iş emniyet gözlüğü. Formik asit buharını teneffüs etmemek için maske, muhakkak kullanılmalıdır. Arılıkta, bir aksilik durumunda kullanılmak üzere bol temiz su bulunmalı. Gerekli emniyet tedbirleri alınamıyorsa formik asit uygulaması yapılmamalıdır. Formik asit, ilkbaharda büyük bal akımından 1 ay öncesine kadar ve bal hasadı sonrasında, hava sıcaklıkları göz önünde bulundurularak kullanılır. Formik asit yapılacak kovanlar tercihen çiçektozu polen çekmeceli olmalı. Kovan çiçektozu çekmeceli değilse arıların bunalıp dışarıya çıkmamaları için, kovan girişleri sonuna kadar açılmalıdır. Kovan girişleri bir gün sonra eski haline getirilebilir. Varroa ile mücadelede en çok dikkat edilmesi gereken ve sıkıntılı uygulama, Formik asit uygulamasıdır. Akademik yayınlarda, genellikle %65’lik formik asidin 24 saatte 8ml. ile 12ml. arasında buharlaşması gerektiği, az buharlaşmanın varroayı öldürmediği, çok buharlaşmanın ana arı kaybına ve kovan terklerine sebep olabileceği yazılmaktadır. Formik asit uygulamasında yeterli buharlaşmanın olması için hava sıcaklığının 14°C ile 25°C arasında olması gerekmektedir. Sıcaklık konusunda benim gözlemim, 20 derecenin altındaki buharlaşmaların eksik kalacağı yönündedir. Formik asidin buharlaşmasına dış hava sıcaklığının yanında birçok unsur etki ediyor. Bunların bazıları; kovan içi sıcaklığı, kovandaki arı yoğunluğu ve asidin hava ile temas etme yüzey genişliğidir. Diğer varroa ilaçlarının birçoğunda olduğu gibi, formik asit uygulamasını da akşam üzeri yapmak gerekir. Formik asit genellikle %85’lik 85 asit %15 su olarak satılıyor, varroa mücadelesinde %20, %65, %85 gibi oranlarda ve değişik yöntemlerle kullanılıyor. Formik asidin ufak cam şişelere koyulduktan sonra ters çevrilerek kartona akıtma, delikler açılmış kilitli poşetler içine kağıt havlu koyularak şırınga ile asidin kağıt havluya emdirilmesi, asidin kartona emdirilmesi ve çiçektozu polen çekmecesine koyma gibi değişik yöntemler ile formik asit kullanılsa da, kullanımı en basit ve kolay olanını, arılar için zararsız olanını ve varroa için en etkilisini kullanmak hedefimiz olmalı. Formik asit buharı havadan ağır olduğundan, çerçeve üstüne %85’lik veya %65’lik olarak kullanılıp, buharının kovan tabanına çökerken kovanın tümünü kaplaması sağlanır. Kovan tabanından da %20’lik formik asit kullanılıp, su buharı taşıyıcı olarak kullanılır ve formik asidin kovan içersini kaplaması sağlanır. %85’lik formik asit; Çerçeve üstünden ve soğuk bölgelerde, muhakkak çiçektozu çekmeceli kovanlarda kullanılır. %65’lik formik asit; Çerçeve üstünden ve sıcak bölgelerde, tercihen çiçektozu çekmeceli kovanlarda kullanılır. %20’lik formik asit; Kovan tabanından çiçektozu çekmecesinden ve sıcak bölgelerde kullanılır. Formik asit kanallı çerçeve. Plastik formik asit kanalı. %85’lik Formik Asit Uygulaması Mutlaka çiçektozu çekmecesi olan kovanlarda ve tecrübe sahibi olunduktan sonra kullanılmalıdır. %65’lik Formik asit uygulaması gibi yapılır. %65’lik Formik Asit Uygulaması %65 formik asit hazırlamak için; 1 ölçek suya, 3 ölçek %85’lik formik asit karıştırılır. 1. uygulama 3-4 gün üst üste veya birer gün ara ile 10cc. formik asit. 1. uygulamada toplam 30-40cc. formik asit. Birinci uygulama sonrasında, 3-4 gün ara verilerek ana arı ve ölü varroa kontrolü yapılır. 2. uygulama 3-4 gün üst üste veya birer gün ara ile 10cc. formik asit. 1. uygulamada toplam 30-40cc. formik asit. İkinci uygulama sonrasında, ana arı ve ölü varroa kontrolü yapılır. Plastik çiçektozu çekmecesi. %20’lik Formik Asit Uygulaması %20 formik asit hazırlamak için; 3 ölçek suya, 1 ölçek %85’lik formik asit karıştırılır. Çiçektozu çekmecesi olan kovanlarda, çekmecelere 300cc. %20’lik formik asit konularak kullanılır. Oksalik Asit Doğada domates ve ıspanak gibi bazı bitkilerde doğal olarak bulunsa da, sentetik olarak kimyasallardan üretilmektedir. Oksalik asit, balda düşük miktarda doğal olarak bulunmaktadır. Balın tadını etkileyecek şekilde kalıntı bırakabildiğinden, sonbaharda yapılması önerilmektedir. Sonbaharda yapılan oksalik asidin bir sonraki ilkbaharda bala bir etkisi olmamaktadır. Oksalik asit, temas kontak yolu ile, varroaların yumuşak dokularını, tüycüklerini, beslenme organlarını ve merkezi sinir sistemini tahriş ederek, yaşamsal fonksiyonlarını kaybederek ölümlerine sebep olur. Oksalik asit, varroa mücadelesinde damlatma ve buharlaştırma olarak iki yöntemle yapılabilmekte ve Oksalik Asit-Dihidrat kullanılması gerekmektedir. %4’lük Oksalik Asit Damlatma Uygulaması Kovanda yavrunun olmadığı dönemde, arı uçuşunun olmadığı ve arının salkımda olduğu arının gevşek salkımda olması daha uygundur bir günde yapılmalı. Oksalik asit damlatma yöntemi 1 defa yapılmalı, 2. kez uygulanması önerilmemektedir. Oksalik asit damlatma uygulamasında iş emniyet gözlüğü ve eldiven kullanılmalıdır. %4 Oksalik asit hazırlamak için; 1 litrelik şişeye, 400gr. toz şeker ve 40gr. oksalik asit dihidrat konulur, şişede kalan kısım ılık su ile tamamlanır ve çalkalanarak hazır hale gelir. Oksalik asit damlatma uygulamasında doz için arı diski esas alınır. Arı diski Kış salkımında her çerçeve arasındaki arı topluluğu. Terimleri Süzlüğü Her arı diskine 5cc. sıvı oksalik asit, arıların üzerine gelecek şekilde damlatılır. Arıların birbirine teması ve birbirini temizleme davranışıyla asit bütün arılara dağıtılmış olur. 3 arı diski arısı ve daha az arısı olan kolonilere oksalik asit damlatma uygulaması risklidir, bu gibi kolonilere yapılmak zorunda kalınırsa doz azaltılmalıdır. Oksalik Asit Buharlaştırma Uygulaması Oksalik asit buharlaştırma uygulaması bal akım dönemi hariç her dönem tercihen yavrusuz dönemde, arı uçuşunun olmadığı bir günde veya arının uçmadığı saatlerde yapılmalıdır. Oksalik asit buharlaştırma uygulaması1 defadan fazla yapılabilir, 1’den fazla uygulandığında herhangi bir problem tespit edilmemiştir. Oksalik asit buharı boğucu ve yakıcıdır, insan sağlığına zararlıdır. Uygulama yapılırken kesinlikle maske ve asit buharına dayanıklı filtre kullanılmalıdır. İş emniyet gözlüğü ve eldiven kullanılması önerilir. Oksalik asit buharı arılar üzerine ince bir tabaka olarak kaplanmakta ve arılar üzerindeki varroalara etki etmektedir. Oksalik asidi buharlaştırmak ve buharı kovana aktarabilmek için aparata ihtiyacımız var. Elektrikle ve gaz ile çalışan iki buharlaştırma aparatı çeşidi bulunmaktadır. Biz, pürmüz ile ısıtılan oksalik asit haznesi ve haznedeki buharı kovan içine aktarmak için borusu olan bir aparat kullanmaktayız. Oksalik asit buharlaştırmada doz için, koloninin gücüne bakılmaksızın kovan hacmi göz önüne alınmalıdır. Tek katlı standart kovanlarda 2gr. oksalik asit, iki katlı standart kuluçka+ballık kovanlarda 4gr. oksalik asit, yarım ruşet kovanlarda 1gr. oksalik asit kullanılmalı. Yardımcı varroa mücadelesi Kimyasallardan ve kimyasalların kalıntı sorunundan uzaklaşmak amacıyla, araştırmacılar tarafından varroanın kontrolü için, Kekik, Okaliptüs, Ceviz, Tütün, Nane, Turunçgiller, Çam yaprağı, Sarımsak, Ardıç, Pireotu, Kimyon, Pelin, Adaçayı, Lavanta gibi birçok bitkinin özü ve yaprakları kullanılmıştır. Bu tür uygulamalar varroaya etki oranı düşük olduğundan tek başlarına varroa ile mücadele yöntemi olarak kullanılamaz, yardımcı mücadele yöntemi olarak kullanmalıyız. Bal akımında varroa mücadelesi Varroaların erkek arı gözlerini tercih etmesinden yararlanılarak kovandaki varroa sayısını azaltmak amacıyla uygulanır. Kovanda bulunan çerçevelerdeki bir petek orta kısmından veya alt kısmından kesilerek alınır. Arılar bu kesilen kısma erkek arı gözleri örerler ve ana arı bu gözlere dölsüz yumurta bırakır. Bu erkek arıların bulunduğu petek gözleri kapandığında kesilerek alınır ve imha edilir. Erkek arı gözlerindeki varroalarda imha edilmiş olur. Bal akım döneminde kimyasallar, organik asitler ve esansiyel yağlar kullanılmamalıdır.. Arılarda anormal haller YALANCI ANA SAKACIK Sakacık, üç hafta veya daha fazla bir müddet anasız kalmış ailelerde, işçi arıların yumurtlaması durumudur. Sakacık olan ailelerde yavrular gayri muntazam olarak erkek, hatta işçi arı hücrelerine serpiştirilmiş bir şekilde olurlar. Bu durumu yer darlığından örtü, bazen hücreler ikişer tane yumurta koyan tohumlu ana yumurtalarından ayırmak gerekir. Ana, bir hücreye iki yumurta koysa dahi, o yumurtalarda bir sıra ve düzen vardır. Yalancı analar, hücrenin dibine değil, yan duvarlarına 3-5-8 adet bile bırakırlar. Sakacık olan ailelerde işçi arı hücrelerine yumurtlayan işçi arıların tohumsuz yumurtalarından ufacık erkek arılar çıkar. Bu hücrelere konulan yumurtalar geliştikten ve üzerleri kapandıktan sonra, diğer hücrelere nazaran daha yüksek adeta deve hörgücü gibi bir hal alırlar. Bu anormal yavrular, normal yavruların aksine, sahayı, gayri muntazam bir şekilde kapatırlar. Sakacık olmuş aileler, tohumlu yumurtalarla kaplı çerçeve verildiğinde ana hücresi yapsalar dahi sonunda söküp atarlar. Kafessiz ihtiyat ana verildiğinde de onu öldürürler. Tüm bunların yanında, kendi tohumsuz yumurtalarından ana yetiştirmeye kalkışırlar. Fakat, bu hücreden de yine erkek arı çıkmaktadır. Sakacık olanyumurtlayan işçi arılar, diğer arılarla aynı şekilde olduklarından, onları bulup öldürmek imkansızdır. Bu hali önlemek için, ilkbaharda haftada bir arı yavruları gözden geçirilmelidir. Sakacık ilerlememişse kafes içerisinde ihtiyat ana vermek, aksi halde diğer bir aileyle birleştirmek veya ikişer üçer çerçevelerini komşu ailelere dağıtmak gerekir. Son durumda, normal ailelere verilen sakacıklar çabuk kaybolurlar. Sakacığı ilerlemiş bir aileyi sakacıktan kurtarmak için, şöyle hareket etmek gerekir;Sakacık olmuş böyle aileleri uslandırmak için, öncelikle birkaç defa bol şurup vermelidir. Daha sonra yetişkin yavrulu bir çerçeve verilmelidir. Yavrulu çerçevedeki arılar hücrelerinden çıktıkları gün, yapılan işlemlere paralel olarak bu aileyi kafese kapatılmış ana veya olgunlaşmış ana memesi verilir. Sakacık olmuş ailenin rahatını bozmadan, yani kurcalayıp, sinirlendirmeden bu aileye şurup vermeye devam edilir. İki gün sonra, ana kafesinin mantarı çıkarılır. Kafes yerine konur. Ananın çıkarılması arıların kendilerine bırakılır. Ballık verilerek yuvası genişletilmiş fakat, araya ana ızgarası konmuş kovanlarda da ana olduğu halde dahi sakacıklar görülebilir. Keza, nektar toplama bakımından kısır olan yıllarda ana ızgarası yüzünden sakacıklar görülmüştür. Arıları yalancı ana arılardan kurtarmak için daha bir çok yol vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz Zayıf, sakacıklı aile gazete kağıdı usulüyle sağlam bir aileyle birleştirilir. Bu aileye bir hafta kadar asla dokunulmamalıdır. Bur haftadan önce karıştırılan kovanlarda anaların öldürüldüğü görülmüştür. Sakacık olan ailelere tedbir olarak şöyle bir usul uygulayanlar da vardır. Sakacıklı aileye çok duman verildikten sonra, kafes içerisinde çiftleşmemiş bir ana verilir. Ana kafesten çıktıktan ve çiftleşip yumurta koymaya başladıktan sonra sakacıklarda kaybolur. Anasız aileye verilen ana uzun zaman kafeste kalır veya kafesten çıktıktan sonra hava muhalefeti vs. nedenlerle çiftleşmezse, böyle ailelerde sakacıkların yine meydana geldiği görülür. Sakacık olmuş aileye arısız ihtiyat ana şöyle de verilebilir. Sakacık olmuş kovan, kuvvetli uçuş saatlerinde kenara kaldırılır. Yerine, kafes içerisinde anası bulunan bir kovan konur. Ertesi günün akşamı ana kafesten çıkarılır. Bu arada sakacık olmuş kovandan bu kovana kafi miktarda işçi arı dolmuştur. Eğer, yeni kovandaki tüm arılar anayı müdafaa edecek kuvvette iseler, sakcık olmuş kovanın her gün çerçevelerinden bir tanesi süpürülerek alınır.. Bu çerçeveler üzerindeki arılar eski yerlerine gelirler. Daha evvel anayı benimsemiş arılar, sonradan gelen arılara karşı anayı korurlar. Böylece 5-10 gün içerisinde sakacık olmuş kovanın arıları bu kovana geçerler. Artık anaya da bir şey yapmazlar. Vereceğimiz ihtiyat ananın müdafii olarak bir miktarbir avuç kadar arı mevcutsa, ananın kafese alınmasına lüzum kalmaz. Bu durumda, dışardan tedricen gelen arılar anaya asla dokunmazlar, dokunsalar dahi anayı benimsemiş olan ve onu savunan arılar anayı korurlar. Ananın savunucu olduğu böyle hallerde, kenara kaldırdığımız kovandaki çerçevelerin arılarının eski yerlerine gelmeleri yönünden süpürülürken yerine birkaç çerçevenin arıları dahi verilebilir. Kafese konmadan analandırılabilir mi? Yerinden kaldırılıp 100 metre uzağa götürülerek arıları silkilen yalancı analı kovanın arıları, yerine bırakılmış boş bir kovanın içinde toplanarak, bir köşeye veya tabana, tavana yumak yaparlar. Bu arı kümesi olduğu yerde 48 saat kalır. Bu süre zarfında, anası olmadığı için kaçmaz. Anasız şaşkın bir oğul arısı gibi kalarak, bir anaya şiddetle ihtiyaç hisseder. Bunlara kafessiz ana verilebilir. Uçma deliğinden, verilen ana onlarla kaynaşır. Bir gün sonra başka kovanlardan alınan yavrulu ballı çerçeveler verilir. Silkilen yalancı analı kovandan çıkan, çerçevelerde başka kovanlara verilir. ARILARDA YAĞMACILIK Yağmacılık, büyük nektar toplamadan evvel, sonbaharda, nektar toplamadan sonra, yazın nektarsız geçen günlerde, kışın sıcak havalarda, yani, nektar toplama tamamen kesildikten sonra, arıcının ihmali yüzünden zayıf, anasız, hasta vb. arı ailelerine kuvvetli ailelerin saldırmaları halidir. Eğer, bir arılığın arıları, diğer bir arılığın arılarına saldırıyorlarsa, bunun kabahati yağmacılığı yapan arı sahibine değil, arıları yağmacılığa uğrayan arılığın sahibine yüklenmelidir. Nektar toplama kesildikten sonra, kovanın üzeri tedbirsiz açılırsa yağmacı arılar onun üzerine üşüşürler. Arılar yan taraftan köşeden, yukarı taraftan çerçeveler arasına sokulmaya çalışırlar., hırsızlık yapmaya gayret sarf ederler. Hırsızlık yapmak için uçan, dolaşan arıları tanımak çok kolaydır. Hırsız arılar kovan etrafında uçarak, içeriye girecek delik ararlar. Buldukları çatlak veya delik etrafında toplanırlar. Görünmeden içeriye sokulmaya çalışırlar. Aynı zamanda uçma deliğinin önünde muhafız arıları kovarak birbirlerini didikleyip, çekiştirirler. Daha sonra bu hırsız arılar işi ilerleterek, zorla kovana sokulurlar. Yağma edilen kovanın önüyle, yağma eden kovanın önünde akşam geç saatlere kadar iyi nektar toplama zamanındaki gibi bir uçuş başlar. Halbuki, normal hallerde arı aileleri bu zamanlarda uçuşlarına son verirler. Hırsızlık yapan aileyi öğrenmek oldukça kolaydır. Şöyle ki, yağma edilen ailenin uçma deliği ince elek ile kapatılır. Uçma deliği önüne toplanan arıların üzerlerine un serpilir. Daha sonra arılık dolaşılarak una bulanmış arıların hangi kovana girdikleri tespit edilir. Böylece hırsız aile bulunmuş olur. Arılıkta yağmacılık genişleyince, çok kısa zamanda yağmacılığa uğrayan ailenin balı talan edilirken, arıları da öldürürler. Bundan sonra yağmacılık, diğer kovanlara ve arılığa yayılır. Topyekün savaş ve birbirlerini tartaklama içerisinde arılığın bir çok kovanı telef olarak elden çıkarırlar. Bu gibi hallerde arılığın manzarası acı ve heyecan vericidir. Kuvvetli gürültü çıkararak karma karışık uçan arılar havada karışırlar. Kovanların konma tahtaları, kovanlardaki çatlaklar ve ön kenar tahtalarının üzerleri içeriye girmeye çalışan arılarla tamamen dolar. Bazen, bir arılıktaki arılar diğer bir arılıktaki arılara baskın yaparlar. Sonuçta baskına uğrayan taraf mahvolur. Yağmacılığa başlangıçta meydan vermemek gerekir. Aksi halde sonradan önüne geçmek çok güç, hatta imkansızdır. YAĞMACILIĞA KARŞI ALINABİLECEK ÖNLEMLER Arılarda hırsızlığın başlaması nektar toplama azaldığından arı ailesinin kuvvetine göre uçma deliklerinin küçültülmesi gerekir. Bu küçültme duruma göre asgari bir santimetre kadar olur. Kovanların muayenesi sırasında nektar toplama azalmışsa, balın öteye beriye dökülmemesine dikkat etmelidir. Bal yere dökülmüşse, üzeri toprakla kapatılmalıdır. Yazın sıcak günlerinde nektar toplama kesilmişse, kuvvetli ailelerin uçma delikleri ince elek teli ile kapatılmalı, dar bir açıklık bırakılmalıdır. Bu böyle elek teli ile geniş hava yeri bırakılmazsa, arıların sıcaktan perişan olma ihtimalleri vardır. Nektar gelmediği zamanlarda, bal alırken veya kovana bakmak gerektiğinde, yağmacılık olmaması dahi, kovanın uçma deliği bir santimetreye kadar küçültmelidir. Bu bir tedbirdir. Yağmacılık çıkmışsa, bilahare kovanın uçma deliği normal bir hale getirilir. Ayrıca; Sıcak bölge veya memleketlerde kovanlar gölgeli yerlere konulmalıdır. Çünkü, sıcağa maruz kalan bal ve mum yumuşayacak ve bunlar kokuları ile arıları cezbedeceklerdir. Arılıkta bal bulaşmış eşya bırakılmamalıdır. Bala bulaşmış eşyalar ve kovanlar ıslak bezle iyice silinerek yıkanmalıdır. Kovanların çatlakları kağıt veya paçavra ile tıkanmalı ve hamur veya çamur ile sıvanmalıdır. Yemlikler, gündüz arıların üzerlerinde bırakılmamalıdır. Kovanlar muayene edildiğinde; kullanılan körük dumanı ile kullanılan sandık ve örtüler de arılar tarafından takip edilirler. Kovanlar muayene edildiğinde, körük ve diğer kullanılan eşyalar, muayene edilen kovandan çok uzakta, bir başka kovanın yanına bırakılmalıdır. Yağmacı arılar bu eşyaların etrafında toplanacaklarından, diğer taraftaki kovan daha kolay kontrol edilir. Fakat, bir iki kovan muayene edildiğinde, yağmacı arılar buna da alışarak güçlük çıkarırlar. Böyle anlardan arılığın çeşitli yerlerinde yakılan ot, tezek, sap vb. dumanlarından istifade edilebilir. BİR KOVANDA İKİ ANA ARI Bazen bir arı ailesi içerisinde iki, hatta daha fazla yumurtlayıcı ana olduğu görülür. Bu bir tesadüf değildir. Bu durum arı ailelerinin kendi inisiyatifleriyle, ana arılarını gerçekleştirecekleri zamanda, yeni ananın zifaf uçuşuna çıkarak döllenip kovana dönmesi ve yumurtlamaya başlamasına kadar, eski ve yaşlı anayı öldürmeyerek bir tedbir alarak kovanda bırakmaları da rastlanır. Onların karşı karşıya gelip çatışmasına, birinin diğerini öldürmesinde müsaade etmezler, nektar akımının gür olduğu sürece. Ana ve kızın yumurtlamasına izin verirler. Bal özü akımı kısırlaşınca yaşlı anayı öldürüp atarlar. ARILARIN KOVANLARINI TERK ETMELERİNİN NEDENLERİ Çoğu kez oğul kovana yerleştirildikten sonra aşağıda sıralanan sebeplerden ötürü kovanı terk ederler. Şöyle ki ; 1-Kovanda kötü bir koku vardır. 2-Kovan uzun müddet güneşe maruz kalmıştır. 3-Fazla sıcaklık tesiri ile havasızlık olmuştur. 4-Eski, bozuk gömeçler vardır. 5-Kovanda ana yoktur. 6- Oğulun yerleştirildiği kovan küçüktür. Yuvasını ilkbaharda terk eden arı ailelerine de rastlanır. Bunun nedenleri; 1- Yuvaların çok dar olması. 2-Yuvada çok bal bulunması. 3-Gömeçlerin güveli veya küflenmiş, olması da arıların kovanı terk etmelerine sebep olur. 4-Açlıktan kovanlarını terk eden arı aileleri de vardır. 5-Yuvada bal miktarı bol olduğu, yumurta koymaya ve yavru yapmaya yer bulunmadığı zamanlarda da arı aileleri yuvalarını terk ederler.. Bu halin sebebi şimdiye dek arıcılarca anlaşılmamıştır. 6-Bazı ufak arı aileciklerinin anaları çiftleşme uçuşuna çıktıklarında arılarda ananın peşine takılarak, bir daha yuvaya dönmezler. 7-İlkbaharda kovanda 10-15 işçi arı ile beraber ana arı da bulunur ve kovanda bal ve temiz, hastalıksız petekler olursa, bunun baş nedeni Varroa zararlısıdır. Yuvasını terk eden arı ailelerinin ekserisi zayıf ailelerdir. Kuvvetli bakımlı arı ailelerinin yuvalarını terk etmeleri çok ender rastlanan bir haldir. KOVAN ÖNÜNDE GÖRÜLEN CÜCE-SAKAT-KANATSIZ ARILAR Kovan önünde görülen bu gibi sakat, cüce, kanatsız, zayıf arılar mutlaka varroa zararlısı veya nosema hastalığından ileri gelmez. Kovanların önünde bu hali gören birçok arıcılar varroa mücadelesi, nosema tedavisi yaptıkları halde bu gibi arılara rastlayınca telaşa kapılırlar. Tüm gerekenleri yaptığım halde bu nedir diye oraya buraya sorar veya gereksiz ilaçlamalara devam ederler. Bu hal mutlaka herhangi bir hastalık veya zararlılardan meydana gelmez. Kovandaki üç çeşit arıların her birinde dahi tek tük rastlanan bu anormallikler ;Arı salkımı dışında, yani çerçevelerin alt ve yan kısımlarında yayılmış ve üşümüş ana, işçi ve erkek arılarda da görülür. Sakat kısa hortumlu, tek kanatlı, tek antenli, noksan bacaklı, kısa ve yırtık kanatlı arılar açık veya kapalı petek hücrelerinde üşümelerinden, muayeneler veya yer değiştirmelerde veya çerçevelerin silkelenmesinde sarsılmalarından, güneşe maruz kalmalarından, susuzluk çekmelerinden vs. gibi sebeplerden de ileri gelir. Unutmayalım ki, yurdumuzda ilkbaharın çok kararsız havalarında bazen gündüz ısı 25-30 dereceye dahi çıktığının gecesinde eksi 6-10 dereceye kadar inebiliyor. Gece üşüyen arılar çerçeveler üzerindeki salkımlarını daraltıp birbirlerine yaklaşınca, çerçeve yanlarındaki yavrular üşüyorlar. Tabi ki daha doğmadan sakatlanıyorlar. Arı ailesinin ve hatta diğer hayvanların, insanların bile; zayıf, cılız ve toplumuna faydalı olmayacağını anlayan aile onları toplumdan dışlayarak dışarı atıyor. KOVANDAN ÇIKARILAN ERKEK ARILI PETEKLERİN VE YAVRULARIN TEMİZLENMESİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ Yaşlı analar ile yalancı analı kovanlardaki, işçi arı gözlerine bırakılan yumurtalardan erkek arı çıktığı belirtilmişti. Bu gibi çerçeveleri kovandan çıkarıp atmaktan ise onları hücre içinde öldürüp, kuvvetli kovanların ballıklarında senelerce, süzme bal üreteme için kullanmak mümkündür. Erkek arı yavrularının üzeri sırlanmış ise, bunları bal bıçağı veya tarakla bozulup bal süzme makinesin de boşaltılabileceği gibi, arılarda kovandan yorulmadan temizleyip atabilirler. Soğuk su içine sokulan veya birkaç gün dışarıda bırakılan yavrular ölür. Sırı bozmadan da verilirse arılar temizleyebilir. Üzeri henüz kapanmamış erkek arı hücrelerinde arı sütü vardır. Temiz bir suya sokulup silkilirse suda kolay eriyen süt suya geçer. Bu su süzülüp buz dolabına konulup içilebilir. Kevgirde kalan sürfelerde yağda kavrulup yenilebilir. Protein kaynağıdır. Civciv ve tavuklara verilerek de değerlendirilir. Visited 9 times, 1 visits today Ağızların tadı, sofraların bereketi, sağlık ve şifa kaynağı, mucizevi besini üreten, on binlerce insanın geçim ve istihdam kaynağı, ülke ekonomisine destek, bitki döllenmesinin yardımcısı, ekosistemin önemli aktörü bal arılarının başı belada!...*Bahar geldi, havalar ısındı, çiçekler açtı. Arılar kış uykusundan uyanıp kovanlarından çiçek varsa çalışmaya başladılar. Fakat polen ve besin toplayıp, bal üretecek arılar ölüyorlar!..BAL ARISI ÖLÜMLERİBirçok arıcının kovanları söndü, kolonileri yok çaresiz ve ve civarında arı ölümleri konuşuluyor, yaşam kalitemize değer katan bal arılarının ölümü arı yetiştiricilerini kara kara düşündürüyor.*Doğa kanunları arı için de geçerli; yumurtadan çıkar, büyür ve yetiştiricileri; Parazit, virüs ve mantar gibi bilinen, öldürücü olabilen hastalık etkenlerini bilirler. Varroa’yı da iyi ilkbahar, yaz, sonbahar bakımını, temizliğini yapar, tüm zararlı hastalık etkenlerine karşı mücadele eder, kolonileri sağlıklı tutmaya BULUNMALIArıcı kolonilerinin %20-30 unu, daha fazlasını bir anda kaybetmişse burada sorun ve bulunmalı..!*Arıcılarımız üzgün;Arıları topluca etrafı ölü arı yığınlarından geçilmiyor.*Arılar neden ölüyor?Arıları ne öldürüyor?Soru budur!...ZİRAİ İLAÇLAR MI?Zirai faaliyetlerde kullanılan ve geçmişte arı ölümlerine neden olan böcek ilaçları vardı,Acaba yine böyle bir şey mi oldu?On yıl önce dünyanın çeşitli coğrafyalarında toplu arı ölümleri görülmüş;.DDT’nin alternatifi olarak üretilen ve böcek öldürücü; Elma, armut, şeftali, kiraz, üzüm, erik, portakal, fındık ile fasulye, biber, patlıcan, patates, domates, pirinç, ayçiçeği, mısır, kanola ve aspir, hatta çok daha fazla meyve ve bitkinin tarımsal mücadelesinde kullanılan “Neonicotinoid grubu kimyasal ilaçlar” suçlu bulunmuştu.*Bursa’da böylesine toplu ve yaygın ölümler görülmemişti. Uzmanlar, ölümlerin ardında bir hastalığın olmadığı elma, armut, kiraz ve erik bahçeleri civarlarında ki arılıklarda meydana gelen ölümlere tarımsal faaliyetlerde kullanılan zirai ilaçlar mı neden oldu?..*O halde;İçeriği henüz bilinmeyen farklı bir ilaç mı?Ruhsatsız bir ürün mü?Farklı bir karışım mı?Ölümlere neden olan nedir?..BAYBİR AÇIKLADIBursa Arı Yetiştiricileri Birliği - BAYBİR Başkanı sayın Selami SEZGİN, “İlimizde yaygın hale gelen toplu arı ölümleri özellikle Mustafa Kemal Paşa, Karacabey, Nilüfer, Gemlik, Gürsu, Kestel, Osmangazi ve Yıldırım ilçelerimizde, daha çok meyve tarımı yapılan bölgelerde görülüyor. Canı yanan arkadaşlarımızın arılıklarına gidiyoruz. Arıcılarımızın yanındayız, tespit yapıyoruz. İl ve ilçe Tarım Müdürlüklerine raporlarımızı ulaştırıyoruz. Birçok ihtimali akademisyenlerle değerlendirdik. Farklı bir durumla karşı karşıyayız. Bu ölümlerin ardında zirai ilaçlamanın olduğu şüphesi çok daha ağır basıyor. Arıcılarımızı bilgilendiriyoruz. 12 Nisan’da Arıcılık Panelimiz var. Problemi konuşacağız. Büyükşehir Belediyemiz ile müştereken düzenlediğimiz Atatürk KKM ’nde ki panele arıcılarımızı ve çiftçilerimizi davet ediyorum.” dedi.*Toplu ölümler konusunda İl ve İlçe Tarım Müdürlüklerinden henüz bir uyarı ve açıklama yapılmadı...*Arıları genetik, yetersiz beslenme, iklim değişikliği, yangınlar, seller, fırtınalar, orman ve doğa katliamı gibi faktörler de bitkide, su’da zehirli kimyasallarla temas eden arı; öldürücü, toksik maddeyi kovana taşıyor, içeride ki koloninin yok olmasına neden oluyor. Böcek mi, yoksa hayvan mı?Bunu geçelim...Arı ailesi kimdir? Koloni; Kraliçe arı, erkek arılar ve işçi arılardan oluşuyor. Sağlıklı bir aile koloni 15-20 yıl yaşayabilir.*Kraliçe ArılarAna arı da denilir. Her kolonide bir tanedir. Cinsel olgunluğuna gelinceye kadar arı sütü ile içinde yumurtlama görevini sürdürür. Ailenin yaşaması Kraliçenin sağlığına 4 ile 5 yıldır.*Erkek ArılarDişiyi döllemekten başka görevi olmayan erkek arıların iğnesi de yoktur. Çiftleşme sırasında ölürler... İlginçtir, neslin devamı için kendilerini feda ederler. Bal yapamaz, besin ve polen kolonide 3000 e yakın Erkek arı haftalık ömürleri vardır.*İşçi arılar Balı yapan arı budur...Ailesinin yaşamasını sağlar, çok çalışkandır, günde yüzlerce kilometre uçar. Ailesi için hafta kovanda kaldıktan sonra çıkıp, 4 hafta yiyecek toplar ve ölürler. 40-50 gün kalabalık gruptur.*Bir kovan, koloni veya ailede; 1 Ana Kraliçe arı,300 ile 3000 civarında Erkek arı. 10 ila 80 bin İşçi arı ÇİFTÇİMerhametli çiftçim; ilaçlama yaparken civarda bulunan arıları düşünür müsün, ilaçlama yapacağınızı arıcı kardeşlerinize bir gün öncesinden bildirir misin!..*Doğa, yaşam ve insan adına arı ölümlerini ciddiye almalıyız. Anasız kolonide kurtçuk varsa işçi arıların yumurtalık gelişimi geçici olarak engellenir. Genel olarak kolonide ana arı olmaz ve petek gözünden çıkan son yavrudan sonra yalancılama süreci başlar. Bazı kolonilerde ise az sayıda kapalı gözlü yavru bulunsa da yalancılama gerçekleşir. Ana arı kaç günde çiftleşmeye çıkar? Ana arılar gözden çıktıktan 6-8 gün sonra çiftleşme uçuşuna çıkar ve havada uçarken 8-10 erkek arı ile çiftleşir. Ana arı kafesten kaç günde çıkar? Ana memeleri alındıktan sonra yeni ana arının bulunduğu kafesin kek bölümünün ağzı açılmalıdır. İşçi arılar kafeste bulunan keki iki-üç gün içinde yiyip ana arıyı kafesten çıkarırlar. Ana arı olup olmadığı nasıl anlaşılır? Kovanın kapağını açtığınızda arılar telaşlı bir şekilde sağa sola kaçarlar ve çok fazla ses çıkarırlar. Çünkü arılar kanatlarını sürekli olarak çırpmaktadırlar. Arı kovanını açtığınızda arılar çok fazla bağırıp ve saldırı yapmıyorlar genel olarak ana arısı yoktur. Anasız arıya ne yapmak lazım? Ana arısız kovanlara ana arı kazandırmak için pek çok yöntem vardır. 1-Kuvvetli bir koloniden üzerinde yumurta ve larva bulunan bir çerçeveyi arıları silkildikten sonra anasız kovana konulursa, arılar yumurta ve larvalardan kendilerine ana arı yapabilirler. Arılar ana arıyı neden öldürür? Arıları genetik, yetersiz beslenme, iklim değişikliği, yangınlar, seller, fırtınalar, orman ve doğa katliamı gibi faktörler de öldürüyor. Havada, bitkide, su’da zehirli kimyasallarla temas eden arı; öldürücü, toksik maddeyi kovana taşıyor, içeride ki koloninin yok olmasına neden oluyor. Çiftleşmiş ana arı kaç günde yumurtlar? Çiftleştikten en geç 1 hafta sonra yumurtlamaya başlarlar. Günde ortalama adet, bir yılda adet yumurta atarlar. Ana arı yumurtlama dışında hiçbir işe karışmamaktadır. Ana arı yüzükleri kaç günde kapanır? Kurtçuk aktarımından yaklaşık 5 gün sonra ana memeleri kapanır. Ana arı kaç günde kabul edilir? Kovanda bulunan arılar ana arısız oldukları için yumurtalardan ya da larvalardan bir kısmını ana arı yapmak için hazırlığa başlarlar. Çerçevenin verilişinden yaklaşık 15-16 gün sonra yeni ana arı yetişmiş olur. Boş kovana arı nasıl gelir? Mümkünse 1-2 çerçevenin kabarmış petek olması gerekir. Çerçeveler arasında da en az 2 cm boşluk bırakılır. Bu kabarmış olan peteklere bal ya da şeker şerbeti sürüldüğü zaman, arının boş olan kovana girmesi ve burayı yuvası olarak kabul etmesi çok daha kolay olur. Anasız kovana ne yapmalıyım? Ana arısız kovanlara ana arı kazandırmak için pek çok yöntem vardır. 1-Kuvvetli bir koloniden üzerinde yumurta ve larva bulunan bir çerçeveyi arıları silkildikten sonra anasız kovana konulursa, arılar yumurta ve larvalardan kendilerine ana arı yapabilirler. Kovan ana arıyı neden keser? Daha çok bal alabilmemiz için arıların oğul vermek amacıyla ördükleri yeni ana arı kozalarını kopararak, dışarıya gidecek arıların kovanda kalmasını sağlarız. Böylece kovandaki işçi arı sayısıyla birlikte bal verimi de artmış olur. Ana arının yumurtlaması için ne yapılmalı? Sağlıklı bir ana arı her petek gözüne atlamadan birer adet yumurta bırakır. Kovanda, çevresinde bakıcı arılarla birlikte dolaşarak önceden temizlenmiş petek gözlerine yumurtlama işlemini yapar. Ana arı işçi arılar tarafından arısütü verilerek beslenir ve dışkısı da işçi arılar tarafından alınır. Ana arı ölürse ne yapılır? Eğer ana arı satın alamıyorsak kovanda günlü yumurtalı çerçeveler varsa kendine ana yapmasını bekleyebiliriz. Eğer ana arısını kaybeden kovanda günlü yumurtalı gözler yoksa farklı kolonilerden günlü yumurtalı çerçeveler alarak ana memesi asmasını bekler ve 16 gün sonra ana arı çıkar. Kovandaki kraliçe arı ölürse ne olur? Dişi arı kısırdır. … Kraliçe arı ölürse de diğer arılar birkaç hafta içinde ölürler. Arılar kendi içlerinden bir kraliçe arı yetiştirmek zorundadırlar. Eğer yetiştirme işlemi yapmazsa veya yapamazsa kısa süre içinde kovanın sönmesine yani ölmesine neden olur. Varroa’ adı verilen bu parazitin dişi ve erkek bireyleri mevcuttur. Erkek bireyler, dişi ile çiftleşme sonrasında ölürler. Kışı yalnızca dişi erginler geçirir. Hastalığın bulaştığı kovanda; yavru arılar gelişemez, ergin arılar ise güçsüzdürler ve uçamazlar. Huzursuzdurlar, kurtulmaya çalışırlar ama kendi çabaları ile bunu gerçekleştiremezler. Arı kolonileri güçsüz kaldıkları için, çiftleşme yetenekleri azalır. Kovandaki arı sayısı gittikçe azalmaya Arı akarı, bal arılarının larva, pupa ve ergin bireyleri üzerinde yaşayan tehlikeli bir dış parazittir. Hastalık, dünyada arıcılık yapan her ülkede arılarda ilk kez 1978 yılında görülen Varroa 4-5 yıl gibi kısa bir sürede tüm ülkeye yayılarak binlerce koloninin sönmesine neden olmuştur. Bu arı akarı bugün arıcılığımızın en önemli sorunlarından birisidir. Varroa uzun zaman dikkati çekecek klinik bir semptom göstermez. Kısa zamanda çoğalarak kolonilerde ciddi zararlara yol açar. Arının hemolenfini kanını emerek çoğalır ve beslenir. Parazitin üremesi petek gözleri içerisinde olur. Ana arı petek gözlerine ilkbaharda yumurta bırakmaya başladıktan sonra dişi akarlar da faaliyete geçer. Bunlar gelişmekte olan 5-6 günlük larvalı petek gözleri içine gözler kapatılmadan 1-2 gün önce girerler. Larvalar üzerinde bir hafta kadar hemolenf emerek beslenir. Bunların yalnız dişileri arıların hemolenfini emerler. Erkek akarlar, çiftleştikten sonra kapalı petek gözleri içerisinde öldükleri için, ergin arılar üzerinde pek görülmez. Dişi akarlar kışı petek gözleri arasında geçirirler. 8 ay kadar yaşayabilirler. Yazın ise ömürleri en çok 2-3 aydır. Olgun arı veya larva yoksa parazitlerin ömrü 2-3 güne kadar inebilir. Varroa ile mücadele gerçekten zordur. Varroa ile fiziksel, biyolojik ve kimyasal mücadele yöntemleri mevcuttur. Varroa'nın Başlıca Yayılma ve Bulaşma Nedenleri a. Bulaşık kolonilerden sağlıklı kolonilere yavru ve genç işçi arı verilmesi. b. Kolonilerin kontrolsüz birleştirilmeleri veya yeni oğul kovanlarının oluşturulması c. Bulaşık arıların kovanlarını şaşırarak diğer kovanlara girmeleri, özellikle erkek arıların kovanlarını şaşırmaları. d. Oğul kontrolü için gerekli önlemlerin yeterince alınmaması ve başı boş çıkan oğulların kaçması. e. Arılık içerisinde ve arılık arasında zayıf koloniler nedeniyle sık sık yağmacılık yapıl-ması. f. Etkili olamayan yöntemlerle zararlıya karşı yapılan mücadeleden iyi sonuç alınama-ması. g. Zararlının bulaşık olduğu yerlerden kontrolsüz ana arı ve arı kolonisi satın alınması. h. Gezginci arıcılığın denetimsiz bir şekilde yapılması. i. Bulaşık arılıklarda ve bölgelerde iç karantina önlemlerinin alınmaması ve sağlık kural-larına uyulmaması. Yılın başında parazit sayısı düşüktür. Arıların yumurtlama kuluçka faaliyetleri arttıkça özellikle erkek arı beslenme döneminde parazit sayısı düzenli olarak artar. En yüksek sevi-yeye yaz sonu ve sonbaharda ulaşır. Yazın bir arı ortalama 30-35 gün yaşar, halbuki bir arı gelişme döneminde iki adet Varroa paraziti ile bulaşmış ise ömrü sadece 9 gündür. Belirtiler Varroa parazitinin hem ergin arıların ve hem de larvaların kanını emerek beslendiğinden, larva ve ergin arılara zarar verir. Arılardan hemolenf emdiği için arılar güçsüz ailesindeki erkek arı sayısının belirli bir şekilde azalmış olması dikkati çeker. Erkek arıların cinsel aktiveleri zayıflar. Mühürlenmiş gözlerdeki parazitli larvalar rahatsızdır. Çok hareket etmeleri nedeniyle petek gözünden dışarıya, kovan dip tahtasına düşerler. Üzerinde 4-6 pa-razit bulunan larvalar gelişme devrelerini tamamlarlar. Fakat daha fazla parazitli olanlar gelişemezler. Gelişebilenlerde kanatsızlık, tek kanatlılık, gelişmemiş kanatlar, eksik bacak veya kısa karın gibi anomaliler görülür. Petek gözlerinde ölü larva sayısı fazla ise, arılar bunları dışarı atamazlar. Gözlerde kuruyarak Avrupa Yavru Çürüklüğüne benzer belirtiler görülür. Yalnızca koku yoktur. Aşırı yiyecek tüketimi dizanteriye yol açar. Arılar huzursuz oldukları için kış salkımı oluşturmakta güçlük çekerler. Ana arının yumurtlama yeteneği azalır. İlk parazitin girişinden itibaren tedavi edilmezse arı kolonisi birkaç yıl sonra söner. Varroa ile bulaşık kolonilerde hastalığın gelişmesinde genellikle 3 dönem görülür. Birinci dönemde kolonide herhangi bir hastalık belirtisi görülmez. Bu dönem 1-3 yıl sürer ve para-zitler az sayıda olmaları nedeniyle kolonide Varroa'ya pek rastlanmaz. Dolayısıyla bu dönem-de koloninin ilaçlanarak hastalığın durdurulması büyük önem taşır. İkinci dönem ise yaklaşık 1 yıl sürer kolonideki parazit sayısı biraz artmıştır. Koloniler zayıflamış ve verimleri fark edilir bir şekilde düşmüştür. Üçüncü dönemde ise şiddetli bir bulaşma vardır. Gerek kovanda gerekse arılar üzerinde çok sayıda Varroa bulunur. Arıların ve larvaların ölümü yüksektir. Eğer tedavi edilmezlerse böyle koloniler genellikle söner. Teşhis Teşhis için, kovanın dip tahtası temizlenerek beyaz bir karton ile kaplanır. Kovanda bal bulunmadığı dönemde, etkili bir ilaç uygulanır. İlaçlama akşam tarlacı arılar kovana döndükten sonra yapılmalıdır. Bir gün sonra dip tahtası üzerine konan kâğıt üstüne düşen akarlar toplana-rak incelenir. Bulaşmanın en yoğun olduğu yaz döneminde kapanmamış petek gözleri üzerinden 200–250 arı toplanarak boş bir kavanoza konur. Kavanozun içine biraz eter püskürtülür ve kavanoz 5–10 dk çalkalanır. Arılarda bulunan parazitler ayrılırlar ve bir kısmı kavanozun iç yüzeyine yapışır. Ölen arılar beyaz kağıt üzerine çıkarılır. Arılar ve varroa'lar sayılarak arı başına düşen akar sayısı hesaplanır. Diğer bir yöntemde, 150-200 adet arı, içinde sıcak su 50 oC bulunan kavanoza konur, arada bir çalkalanır. Yaklaşık 10 dk. sonra arılar kavanozdan alınır. Kalan tortu paraziter yönünden kontrol edilir. Larvanın incelenmesinde ise metot olarak erkek arı larvası, yoksa işçi arı larvası incelenir. Petek gözleri ince uçlu bir pensle kaldırılarak varroa'nın yaygınlık derecesi gözlenebilir. Petek gözleri kaldırıldığında varroa yumurtaları beyaz noktalar halinde görülür. Parazitin yumurta-ları petek gözlerinin duvarında bulunur. Aksi taktirde petek alt tabanı yada larvaların üzerinde parazit aranmalıdır. Gerektiği durumlarda Veteriner Hekim tarafından laboratuvara numune gönderilir. Birinci dönem; Kolonide çok az sayıda parazit vardır ve herhangi bir hastalık belirtisi görülmez. İkinci dönem; Nispeten daha kısa sürelidir ve bu dönemde tek tük Varroa'lar görülmeye başlar, ancak bu durum kovanda çok sayıda parazit olabileceğini gösterir. Kolonide huzursuzluk, verimde düşüklük, kanatlarda atrofi, karında siyahlaşma gibi belirtiler dikkati çekmeye başlar. Üçüncü dönem; Artık ileri bir enfestasyon ve hastalık tablosu söz konusudur. Hemen hemen her arıda bir veya daha fazla sayıda parazit mevcuttur. Yavru ve erginlerde ölüm yüksek oranda görülür. Bu durumdaki koloniler genellikle sönerler. Mücadele ve Korunma Yolları Kovandaki ergin arıların üzerinde veya kapalı yavru gözlerinin içinde bulunan Varroa'nın tamamen yok edilmesi, günümüzde uygulanmakta olan metotlarla mümkün olmamaktadır. Azalan Varroa yoğunluğu için sürekli tedavi uygulamak gerekmektedir. Asıl amaç kolonideki mevcut Varroa'nın sayısını zarar vermeyecek düzeye indirmek olmakta, bunun için fiziksel, biyolojik ve kimyasal mücadele yöntemlerinin uyum içinde bir arada kullanılması gerekmek-tedir. Biyolojik Mücadele Bilindiği gibi dişi varroalar ilkbahar döneminde yumurta atmak için erkek arı gözlerini tercih ederler. Bu dönemde kolonilere üzerinde erkek arı gözü bulunan petekler verilerek dişi varroaların erkek arı gözlerinde toplanması sağlanır. Bu gözler kapandıktan sonra kovandan çıkartılarak imha edilir. Böylece dişi varroanın bu dönemde attığı yumurtalar ve kendisi erkek arı pupaları ile birlikte yok edilmiş olur. Bu dönemde koloniye yarısı kesilmiş petekli çerçeve verildiğinde, arılar peteğin alt kısmına erkek arı gözlü yeni petek örerek tamamlarlar. Varroalar erkek arı gözlerinde çoğalmayı tercih ettiklerinden gözlerin kapanmasından hemen önce bu gözlere girerler. Bu gözlerin kapanmasından sonra erkek arı gözlü petek kesilerek imha edilir. Bu yöntemle kolonideki varroa miktarını azaltmak mümkündür. Ancak aynı zamanda işçi arı gözlerinde de çoğalan varroalar etkinliğini sürdürür. Bir başka mücadele yöntemi, nektar akımı döneminde işçi arı gözleri içerisine bırakılan varroa yumurtalarını yok etmeye yönelik çalışmadır. Bu yöntemde, koloninin ana arısı ana arı ızgarası kullanılarak bir çerçeveye hapsedilir ve böylelikle bütün varroa yumurtalarının bir petekte toplanması sağlanır. Bu petek kapalı yavru döneminde kovandan çıkartılarak imha edildiğinde kovandaki varroa yumurtalarının tamamı yok edilmiş olur. Bu yöntemin dezavantajı her dönemde uygulanamaması ve koloni gelişimini kısmen engellemesidir. Varroa'nın erkek yavru gözlerini tercih etme özelliği dikkate alınarak, uygulanan bir yöntemdir. Bu metot yavrulu çerçevelerin kovanlardan çıkarılması yolu ile Varroa'nın birlikte yok edilmesi olarak açıklanabilir. Bu amaçla, bulaşık koloninin ortasına, üst kısmından 5-6 cm. kadar petek parçası bırakılmış yarısı boş 1 veya 2 çerçeve yerleştirilir. Bu yarım çerçevelere işçi arılar hemen erkek yavru gözü örmeğe başlarlar. Ana arı buralara döllenmemiş yumurta yumurtlar. Aynı gözlere dişi Varroa'lar 6-25 arasında yumurta bırakır. Gözler içine bırakılan yumurtalardan çıkan arı larvaları 6 günlük olup, petek gözleri kapatıldığında, bu sonradan konan iki çerçeve alınarak ortadan kaldırılır. Petekler olduğu gibi yakılır veya 1000 C sıcaklıkta eritilerek, elde edilen balmumu değerlendirilir. Boş çerçeveler, tekrar aynı şekilde kovan ortasına yerleştirilir. Bu uygulamanın, aynı mevsimde, 3-4 kez yapılması halinde Varroa sayısı kovanda önemli oranda azaltılmış Mücadele Varroa'nın içinde yaşadığı uygun çevre koşulları belirli bir süre ortadan kaldırılarak parazitin bu ortamdan uzaklaşması sağlanır. Bazı özel kovanlarda kovan sıcaklığı yapay şekilde kontrollü olarak 46-48 0C'ye yükseltildiğinde ergin arılar üzerinde bulunan akarlar arıları terk etmektedir. Ancak bu yöntem uygulamasının zor ve riskli olması ayrıca özel kovana ihtiyaç göstermesi nedeniyle fazla tercih edilmemektedir. Diğer bir fiziksel korunma yöntemi de kovanların yerden 15-20 cm yükseklikte sehpalar üzerine yerleştirilmesidir. Böylece kovan önünde ölen arılar üzerindeki Varroa'ların tekrar kovana dönmeleri önlenir. Kimyasal mücadele Kimyasal mücadeleye başlama zamanı ile arı ailesindeki gelişim, çiçeklenme ve bal üretim periyodu arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Bu nedenle kolonilere ilaç uygulanması kolonideki yavru faaliyetlerinin en az olduğu aylarda yapılmalıdır. Arılığın bulunduğu coğrafi bölgenin iklim durumuna göre arı kolonisindeki larva ve pupa sayısı Şubat, Mart ve Nisan aylarında hızla artar. Çiçeklenme sona ererken azalmaya başlar, kış aylarında ise en düşük seviyeye iner veya hiç bulunmaz. Varroa'ya karşı en uygun ilaçlama zamanı kovanda yavru faaliyetlerinin en az olduğu erken ilkbaharda ve geç sonbaharda yapılmalıdır. Varroa parazitine karşı Türkiye'de yaygın olarak kullanılan başlıca kimyasallar Coumaphos, Amitraz, Fluvalinate, Formik asit, Flumethrin, Bromopropylat' Tedavisinde Dikkat Edilecek Hususlar -İlaçlamalar hava sıcaklığının 140 C' den fazla olduğu günlerde bütün arıların kovana dönmelerinden sora veya güneş batımında akşam üzeri uygulanmalıdır. -Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından varroa'ya karşı arıcılıkta kullanılmak için ruhsat verilmiş ilaçlar Veteriner Hekim reçetesi ile ve tarife uygun şekilde kullanılmalıdır. -Bal hasadı döneminde kesinlikle ilaçlama yapılmamalı, erken ilkbahar ve geç sonbaharda ilaçlama dönemler dışında yapılan ilaçlar balda kalıntıya neden olmakta ve insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. -Varroa paraziti ilaçlara karşı dayanıklılığının kullanılan ilaç miktarı ve bölgeye göre değiştiği ile mücadele tüm kolonilerde ve çevre arıcılarla birlikte aynı anda yapılmalıdır. -Münavebeli dönüşümlü olarak farklı ilaç kullanımının sağlanması, Varroa'nın bu kimyasallara direnç kazanmasının önlenmesi açısından çok önemlidir. Çünkü az sayıdaki akarın dirençliliği bile dirençli parazit soylarının oluşmasına neden olabilmektedir. Kaynaklar

kovanda erkek arı neden çok olur