kesinleşme ve varsa infaz sonrası dosya kapatıldı
13-04-2006, 14:35. # 2. AV.SERTANn. Ceza mahkemelerinden verilen kararda takdir edilen vekalet ücreti ve muhakeme masrafı kararın fer'i olduklarından kesinleşmeden infaz edilemez.Y.İİD.15.11.1951. 157/237. İCM'nin Beraat kararında sanık vekili lehine hükmedilen vek.ücreti kesinleşmeden icraya koyulabilir.
Takip dayanağı ilam, tapu iptali ve tescile ilişkin olduğundan kesinleşmeden infaz olunamaz. Söz konusu ilamın eklentilerinin infazı için kesinleşme zorunludur. DAVA : Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla
İlamatve İnfaz Eğitim Modülü 1 1. İLAMAT VE İNFAZ UYGULAMALARI 1.1. Giriş İnfaz; kelime olarak yerine getirme, icra etme anlamına gelir. Ceza hukukunun ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirilen İnfaz hukuku; kesinleşmiş mahkeme kararlarının yerine getirilmesine ilişkin kurallar bütününü ifade eder.
ÖNERİLENHİZMETLER Adli Sicil Kaydı Sorgulama Dava Dosya Sorgulama Bireysel Başvuru Sorgulama Adli Sicil Kaydı Doğrulama. Henüz kimliğinizi doğrulamadınız Bu hizmetten faydalanmak için, aşağıdaki kimlik doğrulama yöntemlerinden sizin için uygun olan bir tanesini kullanarak sisteme giriş yapmış olmanız gerekmektedir. e
Stj. Av. Fatih KABADAYI. 28 Ekim 2019. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 78. maddesinde haciz isteme hakkı, süresi ve takibin yenilenmesi hususu düzenlenmiştir. İİK’nun 78.maddesinin birinci fıkrasında “Ödeme emrindeki müddet geçtikten ve borçlu itiraz etmiş ise itirazı kaldırıldıktan sonra mal beyanını
nama nama habib di indonesia beserta fotonya. CMK Madde 232 1 Hükmün başına, “Türk Milleti adına” verildiği yazılır. 2 Hükmün başında; a Hükmü veren mahkemenin adı, b Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği, c Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, d Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı, Yazılır. 3 Hükmün gerekçesi ve varsa karşı oy gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur. 4 Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır. 5 Değişik 24/11/2016-6763/31 md. Hüküm sonucu tefhim edildikten sonra gerekçeli karar imzalanmadan hâkim ölür veya herhangi bir sebeple kararı imzalayamayacak hâle düşerse, yeni hâkim, tefhim edilen hükme uygun olarak gerekçeli kararı bizzat yazarak imzalar. Toplu mahkemelerde böyle bir durumun gerçekleşmesi hâlinde, hüküm diğer hâkimler tarafından imzalanır ve başkan veya en kıdemli hâkim tarafından, hükmün altına diğer hâkimin imza edememesinin sebebi yazılarak imza olunur. 6 Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir. 7 Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir. 5271 sayılı CMK Ceza Muhakemesi Kanunu Tam Metin CMK Madde 232 Gerekçesi Yargı yetkisi Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Bu nedenle hükmün başına Türk Milleti adına verildiği yazılacaktır. Hükmün başlık bölümünde ayrıca mahkeme başkan ve üyeleri veya hâkim, Cumhuriyet savcısı, zabıt kâtibi, katılan, sanık ve avukatların da gösterilmesi zorunludur. Hükmün gerekçesi tümüyle duruşma tutanağına geçirilmemişse, açıklanmasından itibaren onbeş gün içinde yazılıp dava dosyasına konulur. Maddeye göre, hükmün gerekçesi ile açıklanan ve hükmün esasını oluşturan hüküm fıkrası kısa karar uyumlu olmalı, sonradan yazılan gerekçeye göre kısa karar değiştirilmemelidir. Açıklanan hüküm fıkrasında, 232 nci maddeye göre kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, ceza miktarının, kanun yollarına başvurma olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin açıkça ve tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi maddenin altıncı fıkrasının emridir. Maddenin altıncı fıkrasında getirilen bu hükümle, 4709 sayılı Kanunla Anayasanın 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklik sonucu, Devletin, işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilerine başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğuna ilişkin Anayasa hükmüne uygulama yeteneği kazandırılmıştır. Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimlerce imzalanır. Hükümlerin nüshâları ve özetleri de mahkeme başkanı veya hâkim ve zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühür konulur. Hâkimlerden biri geçerli bir mazereti nedeniyle karar ve hükmü imzalayamayacak durumda ise engelin nedeni mahkeme başkanı tarafından ve aynı nedenle yokluğunda ise hükme katılan hâkimlerden en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılacaktır. CMK 232 Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Emsal Yargıtay Kararları Ceza Genel Kurulu - Karar 2019/77 CMK 232 Gerekçeli kararın usul ve yasaya uygun yazılmamış olması bozma nedenidir. Yerel Mahkemece, gerekçeli kararda başlık kısmından sonra “Gereği Düşünüldü” başlığı altında, iddianameden ve yapılan yargılama sonucunda verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karardan söz edilip sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle cezalandırıldığı, bu hükmün de temyizi üzerine Özel Dairece bozulduğu belirtilerek Özel Dairenin bozma ilamının bir kısmına yer verildiği, direnme gerekçesi de gösterilmeden direnme kararı ile direnme kararına konu hükmün kurulduğu anlaşılmakla; Yerel Mahkemece gerekçeli kararın “başlık” ve “sonuç” bölümlerinin yazımında CMK’nın 232. maddesinde yazılı hususlara riayet edilip “Gereği Düşünüldü” başlığı altında da, iddianameye yer verilmekle birlikte sanığın savunmasına, hükme esas alınan ve reddedilen delillere yer verilmemesi, sanığın suç oluşturduğu kabul edilen fiilin gösterilip nitelendirilmesinin yapılmaması, hüküm bölümünde yer alan uygulamaların dayanaklarının gösterilmemesi, yine direnme gerekçesinin bulunmaması karşısında, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, Anayasa’nın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34 ve 230. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermemesi, yine usul ve kanuna uygun direnme gerekçesi gösterilmemesi isabetsizliklerinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir. Ceza Genel Kurulu - Karar 2018/108 CMK 232 Hâkimin kısa kararı tefhim ettikten sonra gerekçeli kararı yazıp imzalamadan önce ölmesi nedeniyle yerine görevlendirilen hâkim tarafından gerekçeli kararın yazılmasında usul ve kanuna aykırılık bulunmamaktadır. Hâkimin kısa kararı tefhim ettikten sonra vefat etmesi nedeniyle gerekçeli kararın görevlendirilen hâkim tarafından yazıldığı olayda; hüküm tarihinde yürürlükte bulunan ceza ve hukuk usulü kurallarına göre tek hâkimli mahkemelerde görev yapan hâkimin gerekçeli kararı yazıp imzalamadan vefat etmesi ya da herhangi bir sebeple kararı imzalayamayacak hâle düşmesi durumunda nasıl bir yol izleneceğine ilişkin bir düzenleme yapılmamış ise de; yerleşmiş uygulamada, görevlendirilen hâkimin gerekçeli kararı yazıp imzalamak yetkisine sahip olduğunun kabul edilmesi, hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 232. maddesinin beşinci fıkrası ve 6100 sayılı HMK’nın 299. maddesindeki hükümlerle, hâkimin gerekçeli kararı imzalamadan ölmesi veya herhangi bir sebeple kararı imzalayamayacak hâle düşmesi durumunda yeni hâkimin, tefhim edilen hükme uygun olarak gerekçeli kararı bizzat yazarak imzalayacağının hüküm altına alınarak yerleşmiş uygulama doğrultusunda düzenleme yapılması göz önüne alındığında, hâkimin, kısa kararı tefhim ettikten sonra gerekçeli kararı yazıp imzalamadan önce vefat etmesi nedeniyle yerine görevlendirilen hâkim tarafından gerekçeli kararın yazılacağı kabul edilmelidir. Ceza Genel Kurulu - Karar2015/117 CMK 232 Yabancı uyruklu olup yakalandığında üzerinde herhangi bir kimlik belgesi çıkmayan sanığın nüfus ve adli sicil kayıtları ile ilgili hiçbir araştırmada yapılmadan sadece beyan edilen kimlik bilgilerine dayanılarak hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır. Ceza Genel Kurulunun gün ve 194-211, gün ve 79-105 sayılı kararlarında belirtildiği üzere, sanığa ait nüfus ve adli sicil kayıtları hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde kesin olarak belirlenmelidir. Zira, ilamın aidiyetinde ve cezanın kişiselleştirilmesinde dayanılan resmi bilgi ve belgelerdir. Yargılama makamlarınca UYAP kullanılmak suretiyle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının nüfus kayıtlarına ulaşılabilmektedir. Yargılama konusu dosyanın tarafı olup, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan kişilerin nüfus kayıtları ise Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünün gün ve 63/2 nolu genelgesinde belirlenen esaslara göre istenmelidir. Genelge uyarınca İ. üyesi olan S. Devleti vatandaşlarının nüfus ve adli sicil kayıtlarının İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü İ. Daire Başkanlığından talep edilmesi gerekmektedir. Şu halde; yabancı uyruklu sanığın nüfus kayıt örneği ve adli sicil kayıtlarının, Adalet Bakanlığının bu konudaki genelge hükümleri de göz önünde tutulmak suretiyle, öncelikle ilgili uluslararası kuruluş veya sanığın uyruğu olduğu ülkeden kayıtlara uygun olarak getirtilmesinden sonra, Türkiye’de de adli sicil kaydının bulunup bulunmadığının araştırılmasında ve getirtilen belgelerin 5271 sayılı CMK’nın 147, 191 ve 209. maddeleri uyarınca duruşmada okunmasında zorunluluk vardır. Ayrıca CMK’nın 225. maddesi gereği hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilebilecek olup uyarınca da hükmün başında sanığın açık kimliğinin gösterilmesi şarttır. Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Yabancı uyruklu olup yakalandığında üzerinde herhangi bir kimlik belgesi çıkmayan sanığın nüfus ve adli sicil kayıtları ile ilgili hiçbir araştırmada yapılmadan sadece beyan edilen kimlik bilgilerine dayanılarak hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır. YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas 2018/89 Karar 2018/267 Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Yalan tanıklık suçundan sanık …`nin beraatine ilişkin Felahiye Kapatılan Asliye Ceza Mahkemesince verilen gün ve 53-14 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince gün ve 8434-2652 sayı ile; “Tüm dosya kapsamına göre Felahiye Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/96 numaralı soruşturma dosyasında …`i azmettirerek yalan tanıklık yaptırdığı sübuta eren sanığın unsurları yönünden oluşan yalan tanıklık suçuna azmettirmekten mahkûmiyeti yerine yazılı gerekçe ile beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir. Kayseri 6. Asliye Ceza Mahkemesi ise gün ve 246-501 sayı ile ilk hükmünde direnmiştir. Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının gün ve 382869 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya, 6763 sayılı Kanunun 36. maddesiyle değişik CMK`nun 307. maddesi uyarınca Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmiş, Yargıtay 8. Ceza Dairesince gün ve 13850-145 sayı ile; görevsizlik kararı verilmesi üzerine inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince gün ve 12-12 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı suçun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle direnme kararının yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. İncelenen dosya kapsamından; Yerel mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılama sonucunda, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan, ilk hükümdeki gerekçenin tekrarlanması suretiyle direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır. Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK’nun 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacağında kuşku yoktur. Nitekim Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre de, bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkeme tarafından CMK’nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca yeniden usulüne uygun olarak hüküm kurulması, bunun yanında direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar ışığında önsoruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede; Yerel mahkemece, sanık hakkındaki ilk hükümde direnilirken, bu ilkeler doğrultusunda işlem yapılmamış, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan ilk hükümdeki gerekçenin tekrarlanması suretiyle hüküm kurulmuştur. Bu itibarla, diğer yönleri incelenmeyen direnme kararına konu hükmün belirtilen nedenle bozulmasına karar verilmelidir. SONUÇ Açıklanan nedenlerle; 1- Kayseri 6. Asliye Ceza Mahkemesinin gün ve 246-501 sayılı direnme kararına konu hükmünün, usul ve kanuna uygun direnme gerekçesi gösterilmeden karar verilmesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, 2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas 2016/14514 Karar 2018/7224 Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak; 1- tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ile uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş olup, suça sürüklenen çocuğun eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 165/1. maddesinde düzenlenen suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunun uzlaşma kapsamına alındığı nazara alınarak, uzlaştırma işlemi yapılıp sonucuna göre suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, 2- Suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçu için 5237 sayılı TCK’nın 165/1. maddesinde “altı aydan üç yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para cezası” yaptırımının, her ikisinin de birlikte öngörüldüğü, yasada hapisle birlikte öngörülen adli para cezasının gün sayısının alt sınırının gösterilmediği hallerde aynı Yasa’nın 52/1. maddesi gereğince alt sınırın beş gün olduğu; somut olayda, hükümde suça sürüklenen çocuk hakkında yüklenen suçtan dolayı hapis cezası yasa maddesinde gösterilen alt sınırdan belirlendiği halde, adli para cezasının, gün sayısının herhangi bir gerekçe gösterilmeden alt sınır olan 5 gün yerine, 30 gün olarak belirlenmesi suretiyle TCK’nın 165/1 ve 52/1. maddelerine açıkça aykırı davranılması sonucu fazla adli para cezasına hükmedilmesi, 3- Doğrudan hükmedilen adli para cezası ile hapis cezasından çevrilen adli para cezalarının içtima edileceğine ilişkin 5237 sayılı TCK’da hüküm bulunmadığı gözetilmeden suça sürüklenen çocuk hakkında hükmedilen farklı nitelikteki adli para cezalarının toplanması suretiyle karar verilmesi, 4- Adli para cezasının taksitlendirilmesi sırasında taksitlendirmeye ilişkin uygulama maddesi gösterilmeden hüküm kurularak, 5271 sayılı CMK’ nın 232/6. maddesine aykırı davranılması, Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 04/06/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas 2018/1605 Karar 2018/3501 Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Gereği görüşülüp düşünüldü; Sanığın aşamalardaki savunmalarında, olayın çıkış sebebini ve gelişimini çelişkili şekilde anlattığı, abisi olan tanık …in de tarafsız olmayıp, anlatımlarının da çelişkili olduğu, olayın tarafsız görgü tanığının bulunmadığı, ilk haksız hareketin kimden geldiğinin şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenemediği anlaşılmakla, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun tarih ve 2002/4-238 Esas - 367 sayılı Kararı uyarınca, sanık lehine TCK`nin 29. maddesi gereğince asgari seviyede uygulanan indirim oranı yeterli görüldüğünden, tebliğnamedeki 2 numaralı bozma görüşüne iştirak edilmemiştir. 15271 sayılı CMK`nin 232/2-b maddesi gereğince müşteki …ın açık kimlik bilgilerine gerekçeli karar başlığında yer verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, 2…. Adli Tıp Şube Müdürlüğü`nün raporuna göre, sanığın eylemi nedeniyle müştekinin sol dirseğinden, göğüs altından ve sol kalçasından bıçakla yaralandığı ve meydana gelen pnömotoraks nedeniyle yaşamını tehlikeye sokacak bir duruma neden olduğu, müştekinin olaydan sonra tarihinde öldüğü anlaşılmakla, suç vasfının belirlenebilmesi için, müştekinin ölüm nedeninin araştırılması, somut olayla bağlantısının olup olmadığının belirlenmesi, bu amaçla olaydan sonraki yaşantısının aile bireylerinden sorulması, hangi hastanelerde tedavi gördüğü araştırılarak tedaviye ilişkin tüm belgeleri getirtilerek, dosyanın bir bütün halinde Adli Tıp Kurumu İlgili İhtisas Kuruluna gönderilmesi ve olay ile ölüm arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı yönünde rapor alınması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, 3Anayasa Mahkemesi’nin tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren tarih ve 2014/140 Esas - 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı ibarelerin iptal edilmesi nedeniyle hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, 4Sanığa atanan zorunlu müdafii ücretinin, yargılama gideri olarak sanığa yükletilmesine karar verilmesi suretiyle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi`nin 6/3-c maddesine aykırı karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu nedenlerle 6723 sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ceza miktarı açısından CMUK`un 326/son maddesi gereğince sanığın kazanılmış hakkının dikkate alınmasına, gününde oy birliğiyle karar verildi. YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas 2015/3937 Karar 2018/1640 Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hâkimler Kurulunun takdirine göre, suçların sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve Yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak; 1- Sanığın hakkında her bir mağdura karşı farklı tarihli yağma eylemleri için denetime olanak verecek şekilde ayrı ayrı uygulama yapılması yerine toplu uygulama yapılmak suretiyle 5271 sayılı Yasanın 232. maddesine aykırı davranılması, 2- Sanığın her bir olayda özgülenmiş kastının 2-3 TL gibi cüzi miktarlarla sınırlı olması karşısında; olay bazında 5237 sayılı TCK`nın 150/2. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediğinin karar yerinde tartışılması zorunluluğunun gözetilmemesi; 3- 5237 sayılı TCK`nın 61. maddesine aykırı olarak aynı Kanunun 168/3. Maddesinin, 31. maddesinden önce uygulanması ; 4- Mahkemece 5271 sayılı Yasa’nın 150. maddesi uyarınca, sanık savunmasını yapmak üzere zorunlu savunman görevlendirilmesi nedeniyle savunmana ödenen avukatlık ücretinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesindeki düzenlemeye açıkça aykırı biçimde, sanığa yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle istem gibi CMK 326/son maddesi uyarınca sanığın ceza miktarı itibariyle kazanılmış hakkı saklı kalmak kaydıyla BOZULMASINA, tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas 2015/1823 Karar 2018/1002 Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141/3. maddesinde; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır.” Buna paralel hüküm içeren tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı 34. maddesinde de “Hakim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil gerekçeli yazılır.” hükümleri yer almaktadır. Gerekçe; hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve maddi olaya uygun açıklamasıdır. Gerekçenin dosyadaki bilgi ve belgelerin yerinde değerlendirildiğini gösterir biçimde; geçerli, yasal ve yeterli olması gerekir. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi yasa koyucunun amacına uygun düşmez ve uygulamada keyfiliğe yol açar. Mahkumiyet hükmünün gerekçesinde gösterilmesi gereken noktalar ise CMK`nın 230. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre sırayla; a İddia ve savunma, bunların dayandırıldığı ve mahkemece toplanan kanıtların neler olduğu; b Kanıtların tartışılması, değerlendirilmesi ve reddedilen veya kanıtlama yönünden üstün tutulan ve kabul edilen kanıtlar ve nedenleri, c Tüm bunların ışığında ulaşılan kanı, sanığın suç oluşturduğu kabul edilen eylemi, bunun yasal unsurları ve nitelendirmesi, uygulanacak kanun maddesi d Cezayı ağırlatan ve hafifleten yasal ve değerlendirmeye bağlı nedenlerle cezayı kaldıran yasal nedenlerin bulunup bulunmadığı, bunlara ilişkin istemlerin kabul veya reddiyle temel cezanın belirlenmesine ilişkin nedenler, e Cezanın ertelenmesine, tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirinin uygulanmasına yönelik veya bu konulardaki istemlerin kabul veya reddine ilişkin dayanaklar gösterilecektir. Açıklanan bu usul kuralları buyurucu nitelikte olup, uyulmaması 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 308/7 5271 sayılı CMK`nın 289/1-e maddesi uyarınca mutlak bozma nedenlerini oluşturmaktadır. Bu açıklamalar ışığında dosya incelendiğinde; Somut olayda; Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK’nın 34, 230, 232 ve 289. maddeleri uyarınca, mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak sağlayacak şekilde açık olması ve Yargıtayın bu işlevini yerine getirebilmesi için kararın dayandığı tüm kanıtların, bu kanıtlara göre mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmelerin, sanığın eyleminin ne olduğunun açık olarak gerekçeye yansıtılması gerekirken bu ilkelere uyulmadan, gerekçeden yoksun olarak hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 14/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas 2017/3219 Karar 2018/407 Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip sanığın suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde düzeltme nedeni dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak; 1-TCK’nın 53. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının uygulanması bakımından, Anayasa Mahkemesi’nin tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren tarih, 2014/140 E. 2015/85 sayılı iptal kararının gözetilmesi lüzumu, 2-Silahlı terör örgütüne üye olma suçu mütemadi suçlardan olup temadi yakalanma ile kesileceğinden, “ olması gereken suç tarihinin, gerekçeli karar başlığında “2014” olarak gösterilmesi, 3-Temel cezanın belirlenmesi sırasında uygulanan kanunun karar yerinde gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 232/6. maddesine muhalefet edilmesi, 4-Silahlı terör örgütlerine uygulama imkanı bulunmayan 3713 sayılı Kanunun 7. maddesi yollamasıyla sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu hususların yeniden yargılama yapılmaksızın CMUK’nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısmının bütünüyle çıkarılarak yerine “Anayasa Mahkemesinin tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren tarih, 2014/140 E. 2015/85 sayılı iptal kararı doğrultusunda yürürlükte bulunan TCK’nın 53. maddesinin sanık hakkında uygulanmasına” ibaresinin eklenmesi; gerekçeli karar başlığında “2014” olarak yazılı olan suç tarihinin “ olarak değiştirilmesi; hükmün birinci fıkrasında yazılı olan “3713 sayılı yasa 7. maddesi yollaması ile” ibaresinin hüküm fıkrasından çıkartılması ve “314/2” ibaresinden önce “TCK’nın” ibaresinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas 2017/2381 Karar 2018/98 Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Dosya incelenerek gereği düşünüldü 1-Dosya içeriğinde bulunan ve hükmün esasını oluşturan kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm kısmında farklı uygulamalar yapılması suretiyle kararda çelişki oluşturarak 5271 sayılı CMK’nın 232/6. maddesine aykırı davranılması, 2-Yapılan UYAP sorgulamasında, sanıklar hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/95493 nolu dosyasında soruşturma yapıldığının anlaşılmış olması karşısında, silahlı terör örgütüne üye olma suçunun mütemadi suçlardan olduğu da gözetilerek, somut olayda temadinin kesilip kesilmediğinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde tespiti ve delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesinin sağlanması bakımından, anılan dosyanın … veya onaylı sureti getirtilip dava açılmış olması halinde mezkur dosyanın iş bu dosya ile birleştirilmesi ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden BOZULMASINA, tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas 2016/5777 Karar 2018/146 Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Sanık … müdafiinin duruşma talebinin ceza süresi bakımından CMUK’nun 318. maddesi uyarınca REDDİNE karar verilmiştir. Temyizin kapsamına göre, sanıklar ….ve…in mağdurlar …,…… ve …e yönelik olası kasıtla yaralama, mağdurlar …,… ve ..’e yönelik kasten öldürmeye teşebbüs, sanıklar … ve ….ın mağdurlar …,…ve ….’ya yönelik olası kasıtla yaralamaya yardım, mağdurlar …,… … ve… kasten öldürmeye teşebbüse yardım, sanıklar…ve …`in 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından kurulan hükümlere hasren yapılan incelemede; A-Sanıklar …ve…’in 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından kurulan hükümler yönünden yapılan incelemede, Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar …ve…in 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarının sübutları kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliği tayin, takdire ilişen cezayı azaltıcı sebebinin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde düzeltme nedeni dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık … müdafiinin sübuta, sanık … müdafiinin sübuta, ceza miktarına yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, Anayasa Mahkemesinin tarih, 2014/140 E-2015/85 K sayılı Kararı ile TCK’nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması bozmayı gerektirmiş, ancak; bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, TCK’nun 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin “Anayasa Mahkemesinin iptal kararındaki hususlar gözetilerek TCK`nun 53/1-2-3. maddelerinin tatbikine” şeklinde değiştirilmesine karar verilmek suretiyle DÜZELTİLEN, hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA, B- Sanıklar …ve …’in mağdurlar …,… ve …`e yönelik olası kasıtla yaralama, mağdurlar …, ……ve …’e yönelik kasten öldürmeye teşebbüs, sanıklar…ve ..’ın ,mağdurlar …,.. ve…’ya yönelik olası kasıtla yaralamaya yardım, mağdurlar …,… ve..’ı kasten öldürmeye teşebbüse yardım suçlarından kurulan hükümlerinin incelenmesinde ise, -Gerekçeli kararın Anayasa’nın 141. ve 5271 sayılı CMK’nun 34, 225, 230. ve 232. maddelerinde belirtilen nitelikleri taşıması gerektiği, gerekçe bölümünde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin açıkça gösterilmesi, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi, bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi, ulaşılan kanaat, sanıkların suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi ile buna göre her sanığın her eylemi ile ilgili olarak her mağdura karşı ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, sanıklar hakkında mağdurlara yönelik yaralama ve öldürmeye teşebbüs suçlarından, denetime imkan vermeyecek şekilde ayrı ayrı değerlendirme yapılmaksızın ortak hükümler kurulması, Bozmayı gerektirmiş olup, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeksizin öncelikle bu nedenle hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, hükmolunan ceza miktarı, temyiz incelemesi dışında tutuklulukta geçen süre ve bozmanın mahiyetine göre sanık … ve … müdafilerinin tahliye talebinin REDDİNE, 23/01/2018 gününde oybirliği ile karar verildi. YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas 2017/6534 Karar 2018/1153 Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; 1-Mahkemece sanık …un yüzüne karşı verilen tarihli ilk kararda yasa yolu başvuru süresinin gerekçeli kararın tefhiminden itibaren başlayacağının belirtilmesi gerekirken “tefhim veya tebliğden itibaren” başlayacağının belirtilmesi suretiyle yanıltıcı ifadenin kullanılması ve bu haliyle tefhimin Anayasa’nın 40/2, CMK’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde öngörülen yöntemlere uygun olarak yapılmayıp, gerekçeli kararın da sanığa tebliğ edilmediği anlaşıldığından, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmediği ve denetim süresinin işlemeye başlamayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde hükmün açıklanmasına karar verilmesi, 2-Kabule göre de; a-Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilirken denetim yükümlülüğü getirilmediği halde, 5271 sayılı CMK’nın 231/11 nci maddesinin 1 nci cümlesi gereğince hükmün açıklanmasıyla yetinilmesi yerine TCK’nın 51. maddesi ile erteleme kararı verilmesi, b-02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması, Bozmayı gerektirmiş, O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin HÜKMÜN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 22/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas 2017/14150 Karar 2018/517Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Gereği görüşülüp düşünüldü Sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; 1- Sanığın tanık olarak dinlendiği davaya konu olayda tebligat yapan posta dağıtıcısı sıfatıyla yer aldığı ve tebligatı usulüne uygun yapmadığı ve sahte düzenlediğini söylemesi durumunda kendisinin de TCK’da düzenlenen resmi belgede sahtecilik suçundan yargılanacağı sonucu çıkacağına göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu yöndeki uygulamaları ve 1982 Anayasası’nın “Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.” şeklindeki hükmü gözetilerek sanığın bu olayda 48. madde uyarınca tanıklıktan çekinme hakkı bulunduğu, kendisine bu yönde hatırlatma yapılması gerekirken hatırlatma yapılmadan beyanının alındığının anlaşılması karşısında 273/1…b maddesinin uygulanması gerekip gerekmediği tartışılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması, Kabule ve uygulamaya göre de; 2- olan suç tarihinin, 2013 olarak yanlış gösterilmesi suretiyle 232/2…c maddesine aykırı davranılması, Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, gününde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas 2017/3115 Karar 2018/11 Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Dosya incelenerek gereği düşünüldü Yasal şartları oluşmadığından, sanık müdafiinin duruşma isteminin CMUK’nın 318. maddesi gereğince REDDİNE, Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak; 1-Gerekçeli karar başlığında suç adının “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” yerine “Silahlı terör örgütüne üye olma” olarak yazılması, 2-Ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilirken uygulanan kanun maddesinin gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 232/6. maddesine muhalefet edilmesi, Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenlerle BOZULMASINA, bu hususların yeniden yargılama yapılmaksızın CMUK’nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, gerekçeli karar başlığındaki suç kısmından “silahlı terör örgütüne üye olma” ibaresinin çıkarılarak yerine “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” ibaresinin eklenmesi ve hükmün 1. fıkrasına “ceza verilmesine yer olmadığına” ibaresinden önce gelmek üzere “5271 sayılı CMK’nın 223/4 maddesi gereğince” ibaresi eklenmesi suretiyle diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas 2017/21524 Karar 2018/308 Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Gereği görüşülüp düşünüldü Sanığın yakalama emri üzerine yakalanmış olması ve bu nedenle kendiliğinden teslim olmadığının anlaşılması karşısında hakkında 293. maddesinin uygulanmasına dair tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir. Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen kanıtlara, mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine göre yerinde görülmeyen sair itirazların reddine, ancak; 1- Bursa 2. İnfaz Hakimliği’nin 2013…1438 E. sayılı tarihli kapalı cezaevine iade kararının sanığa tebliğine ilişkin tebligat evraklarının getirtilip, tebliğ sırasında 2 gün içinde cezaevine yada Cumhuriyet Başsavcılığına teslim olması gerektiğine dair ihtarat yapılıp yapılmadığı belirlendikten sonra hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi, Kabul ve uygulamaya göre de; 2- Sanık hakkında 292/1. maddesi uyarınca uygulama yapılırken bu hükme yollama yapan 5275 sayılı Kanunun 105/A…8. maddesinin gösterilmemesi suretiyle 232/6. maddesine aykırı davranılması, Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, gününde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas 2017/17395 Karar 2018/273 Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün tarih ve 2017/8986 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tarih ve KYB-2017/70294 sayılı ihbarname ile; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’na muhalefet etmek suçundan sanık …ın anılan Kanun’un 359/b-1 ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62. maddeleri gereğince üç kez 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Bakırköy 23. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/02/2017 tarihli ve 2014/472 esas, 2017/139 sayılı kararının “Sanık hakkında 2012, 2013 ve 2014 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme iddiasıyla açılan kamu davasında sanığın suçlamaları kabul etmemesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi bakımından sahte olduğu iddia edilen faturaları kullanan ilgili firma yetkilileri hakkında sahte fatura kullanmak suçundan karşıt inceleme yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise, karşıt inceleme raporlarının tamamının dosya arasına alınması, firma yetkilileri hakkında açılmış dava olup olmadığının araştırılarak, dava açıldığının tespiti halinde, dava dosyaları celp edilip incelenerek, özetlerinin duruşma tutanağına geçirilip, bu davayı ilgilendiren ve sahteliği belirleyen delillerin onaylı örneklerinin dava dosyasına intikal ettirilmesi, sanığın mal aldığı firmalar olarak tespit edilen … Ltd. Şti ve İ… isimli mükellefler hakkında vergi tekniği raporu olup olmadığının tespiti ile düzenlenmiş ise temini, yine bu iki mükellef hakkında dava açılmış ise, dava dosyasının getirtilerek incelenip, bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dosya içerisine konulması, faturaları kullanan şirketler ile sanığın yetkilisi olduğu şirkete ait defter ve belgeler ve sanığın mal aldığını beyan ettiği iki mükellefin defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapıtırılarak, faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının, mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim-tesellüm belgeleri, ödeme belgeleri ile satıcının kasasına ya da banka hesabına girip girmediğinin tespiti ve şirket yetkililerinden dava konusu faturaları kimden aldıkları sorularak, faturaları düzenleyen sanığın kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespitinden sonra sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme, vergi suçu raporu ve vergi tekniği raporunun tekrarından ibaret yetersiz bilirkişi raporu ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulmak suretiyle CMK’nun 230. maddesine muhalefet edilmesi, Kabule göre de; Hüküm başlığında suç tarihinin açık şekilde yazılmayarak CMK’nun 232/2-c maddesine muhalefet edilmesi, sanığın aynı takvim yılı içerisindeki farklı dönemlerde sahte fatura düzenlediklerinin iddia ve kabul olunması karşısında; koşulları bulunduğu halde hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43/1. maddesindeki zincirleme suç hükümlerinin uygulanmamasında isabet görülmediğinden” bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, bozulması istenilmiş olmakla, Dosya incelendi, gereği görüşüldü 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya muhakeme hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması talebini, kanuni nedenlerini de açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse talep reddedilecektir. Böylece ülke genelinde uygulama birliği sağlanacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmiş olacaktır. Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Buna göre bozma nedenleri; 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddesinin 4. fıkrasının a bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda, yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın b bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, c bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir. Aynı kanun maddesinin 4. fıkrasının d bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir. Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün hangi hallerde kanun yararına bozulabileceği, kanun yararına bozma kararının ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hâkim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hallerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Kanun yararına bozma, kesinleşen hüküm yönünden hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan gerek usul, gerekse maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılıkların giderilmesi ile sınırlıdır. Dava konusu olayda mahkemece kanıtların toplanıp değerlendirilmesi yapıldıktan sonra verilen hükümde, eksik incemeye dayalı olarak karar verildiğinden bahisle kanun yararına bozma yoluna başvurulması mümkün değildir. Zira böyle bir durumda ortada hukuka aykırılık hali bulunmamakta olup, varolan kanıtların mahkumiyete yeterli olup olmamasına ilişkin değerlendirme yanlışlığından kaynaklanan bir uyuşmazlık hali söz konusudur. Bu açıklamalar ışığında, incelenen dosya içeriğine göre; hükümlü … hakkında kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik, istemde belirtilen nedenlerin kanun yararına bozma yolunda ileri sürülemeyeceği anlaşıldığından, Bakırköy 23. Asliye Ceza Mahkemesinin tarih ve 2014/472 Esas-2017/139 Karar sayılı ilamına yönelik kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki istem yerinde görülmediğinden REDDİNE, mahalline gönderilmek üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas 2017/678 Karar 2018/101 Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine. Ancak; … Belediyesi gelir ve harcama yetkilisi olan sanık …ın belediye bütçesine intikal ettirmesi gereken TL bedeli belediye hesabına aktarmayarak zimmet suçunu değişik tarihlerde aynı suç işleme kararı kapsamında belediyenin zararına olarak müteselsilen işlediği ve bu suçun işlenmesine sanık …in gayri resmi olarak belediyede çalıştırdığı sanık … tarafından yardım edilerek icrasının kolaylaştırıldığı iddiasıyla yapılan yargılamada; sanık …nin tutmuş olduğu oluş ve olaya uygunluk arz eden ajanda içeriği, aşamalardaki parayı sanık … başkanına peyder pey teslim ettiğine dair beyanları, ihbarı yaparak olayı ortaya çıkaran tanık …ın söz konusu malzemelerin parasını sanıkların aralarında paylaştıklarına dair anlatımları, ajandada ismi geçen bir kısım tanıkların ajanda içeriği ile örtüşen beyanları, sanık …nin belediyeden emekli olmasına rağmen sanık … tarafından çalıştırılması ve belediye kepçe operatörü tanık …ı’nın kum ve çakıl yükleme işlerinde talimatı sanık …den aldığını ifade etmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde; ajandada …dan 15/05/2005 tarihinde tahsil edilip hakkındaki beraat hükmü kesinleşen …a teslim edildiği belirtilen TL, …den 30/10/2004 tarihinde tahsil edilip tanık Şeref Özçelik’e teslim ediliği belirtilen TL, …’ den 01/11/2004 tarihinde tahsil edilip tanık…e teslim ediliği belirtilen TL, açık kimlik bilgileri belirlenemeyen …dan 04/09/2004 tarihinde tahsil ediliği belirtilen 260 TL dışında …, …, …, …, … isimli şahıslardan verilen malzemeler karşılığı tahsil olunan ve belediye bütçesine intikal ettirilmesi gereken TL’nin belediye kayıtlarına alınmadan belediyenin para ve malları üzerinde koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan ve belediye başkanı olan sanık …a teslim edildiği, O’nun tarafından da paranın zimmete geçirildiği, sanık …nin de bu paranın karşılığı olan malzemelerin dağıtılması, paranın tahsili ve sanık …e verilmesi gibi eylemlerle yardım ederek suçun icrasını kolaylaştırdığı, fiilin …ın yapmış olduğu müracaat ve diğer tanıkların beyanlarının alınması, sanık … tarafından tutulan ajanda da yazılı bilgilerin incelenmesi neticesinde daire dışı bilgi ve araştırmayla saptandığı, bu nedenle sanık …in eyleminin zincirleme nitelikli zimmet, sanık …nin ise TCK’nın 40/2. maddesi uyarınca zincirleme nitelikli zimmet suçuna yardım etme niteliğinde olduğu gözetilmeden, yazılı şekilde suç vasfında yanılgıya düşülerek sanık … hakkında güveni kötüye kullanma, sanık … hakkında ise görevi kötüye kullanma suçundan hükümler kurulması, Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin 03/06/2005 ve öncesi yerine 22/03/2006 olarak gösterilmesi suretiyle CMK’nın 232/2-c maddesine muhalefet edilmesi, Kanuna aykırı, sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 11/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas 2017/11397 Karar 2018/120 Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Yargı çevresi dışındaki bir cezaevinde başka suçtan hükümlü olan ve savunması tespit edilen sanığın, yerel mahkemece duruşmada hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için duruşmaya getirilmemesine karar verilebileceğinden, hükmün tefhim edildiği duruşmada hazır bulundurulmaması 196. maddesine aykırılık oluşturmadığından tebliğnamedeki bozma isteyen görüşe iştirak edilmemiştir. Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen kanıtlara, mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine göre yerinde görülmeyen sair itirazların reddine; ancak, Tekerrür uygulamasında kazanılmış hakkın 5275 sayılı Yasanın 108/2. maddesi uyarınca sadece koşullu salıverilme süresine eklenecek ceza miktarına ilişkin olup, tekerrüre esas alınan ilamın kazanılmış hak oluşturmayacağı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi, Sanık hakkında 297/1. maddesi uyarınca fikri içtima uygulanırken dayanak yasal düzenlemenin aynı maddenin 1. fıkrasının 2. cümlesi olarak gösterilmesi gerekirken, aynı Yasanın 191. maddesi olarak gösterilmesi suretiyle 232/6. maddesine aykırı davranılması, Yasaya aykırı ise de; yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün 2. fıkrasındaki “191/1. maddesi” ibaresinin çıkarılarak yerine “297. maddenin 1. fıkrasının 2. cümlesi” yazılarak ve hükmün tekerrür uygulamasına ilişkin 6. paragrafının tamamen çıkarılarak yerine “sanığın mahkumiyetine ilişkin Kocaeli 6. Asliye Ceza Mahkemesinin tarih 2007/44 E., 2007/159 K. sayılı ilamı ile verilen 1 yıl 11 ay 10 gün süreli hapis cezasının tekerrüre esas alınmasına, sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı 326/son maddesi uyarınca aleyhe değiştirmeme ilkesi gözetilerek 5275 sayılı Kanunun 108/2. maddesi gereğince mükerrir olan sanık hakkında koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın Diyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesinin tarih 2004/2153 E. 2008/76 K. sayılı kesinleşme tarihli ilamının esas alınarak belirlenmesine” ibaresi yazılarak sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, gününde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas 2017/828 Karar 2017/551 Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan sanık …ın 5237 sayılı TCK’nun 85/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 5271 sayılı CMK’nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin, Bakırköy 26. Asliye Ceza Mahkemesince verilen gün ve 501-404 sayılı kararın kesinleşmesinden sonra, sanık müdafii tarafından 6008 sayılı Kanun ile CMK`nun 231/6. maddesine eklenen cümle uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının yeniden değerlendirmesinin talep edilmesi üzerine, dosyayı yeniden ele alan Bakırköy 26. Asliye Ceza Mahkemesince gün ve 501-404 sayı ile, sanığın bu defa 5237 sayılı TCK’nun 85/1, 62 ve 51. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hapis cezasının ertelenmesine ilişkin hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince gün ve 28656-15966 sayı ile; “…Yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak; 1- Sanığın ortağı olduğu … Tekstil ve İplik Sanayi Limited Şirketinde yaklaşık 10 yıldır işçi olarak çalışan ölenin, olay günü, yuvarlak örme makinesinde çalışırken kafasını makinenin kumaş sarma merdanesi ile ayağı arasına sıkıştırması neticesinde vefat etmesi olayı ile ilgili olarak, … Tekstil ve İplik Sanayi Limited Şirketinin kayıtlı olduğu ticaret sicil memurluğunda, olay tarihinde şirketin yönetiminden kimin sorumlu olduğuna ilişkin evraklar getirtilip sanığın şirkette fiili olarak görev yapıp yapmadığına ilişkin bilgisi olabilecek şirket çalışanlarının beyanı alındıktan sonra, maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve sanığın olayda kusurlu olup olmadığının kesin olarak tespiti bakımından, teknik üniversitelerin konu ile ilgili kürsülerinden seçilecek öğretim üyelerinden oluşacak bilirkişi heyetinden alınacak rapor sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm tesisi, 2- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun tarih ve 62-191 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde TCK’nun 61/1. maddesinin g bendinde yer alan failin güttüğü amaç ve saik` gerekçesine dayanılamayacağının gözetilmemesi; 3- 5237 sayılı TCK’nun 51/7. maddesi uyarınca denetim süresi içinde sanığın kasıtlı bir suç işlemesi ve kendisine yüklenen yükümlülüklere hâkimin uyarısına rağmen uymamakta ısrar etmesi halinde ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine, denetim süresi içerisinde işlenecek ikinci suçtan dolayı hüküm veren mahkeme tarafından karar verileceği gözetilmeden, infazı kısıtlar şekilde, denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi halinde cezanın tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilmesi” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir. 2 ve 3 nolu bozma nedenlerine uyan Bakırköy 26. Asliye Ceza Mahkemesi gün ve 477-895 sayı ile 1 nolu bozma nedeni yönünden önceki hükümde direnerek sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir. Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının gün ve 397918 sayılı “onama” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca gün ve 747-795 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince gün ve 71-3923 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI Sanık Ahmet Y… hakkında taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olup direnme kapsamına göre inceleme; sanık … hakkında taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır. Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, direnme hükmünün yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. İncelenen dosya kapsamından; Yerel mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılama sonucunda, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan, ilk hükümdeki gerekçenin tekrarlanması suretiyle direnme hükmü kurulduğu anlaşılmaktadır. Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK’nun 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacağında kuşku yoktur. Nitekim Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre de, bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkeme tarafından CMK’nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca yeniden usulüne uygun olarak hüküm kurulması, bunun yanında direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar ışığında önsoruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede; Yerel mahkemece, Özel Dairenin bozma kararı ile tamamen ortadan kalkan sanık hakkındaki ilk hükümde direnilirken, bu ilkeler doğrultusunda işlem yapılmamış, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan hüküm kurulmuştur. Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, saptanan bu usulü nedenden dolayı diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına ve bozma nedeni göz önüne alındığında bozmaya uyulan kısımların bu aşamada Özel Dairece incelenmesi gerekmediğinden dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir. SONUÇ Açıklanan nedenlerle; 1- Bakırköy 26. Asliye Ceza Mahkemesinin gün ve 477-895 sayılı direnme hükmünün, usul ve kanuna uygun direnme gerekçesi gösterilmeden karar verilmesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, 2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas 2017/3368 Karar 2017/4676 Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ Anayasa’nın 40/2, 5271 sayılı CMK’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddeleri uyarınca, hüküm fıkrasında, başvurulacak kanun yolunun, merciinin, süresinin, başvuru şeklinin ve bu sürenin başlangıcının açıkça gösterilmesi gerekmekte olup, sanığın yüzüne karşı verilen gün, 2005/789 esas ve 2006/146 karar sayılı hapis ve denetimli serbestlik tedbiri kararında başvurulacak kanun yolunun süresinin ne zamandan itibaren başlayacağı, mercii ve şekli belirtilmediği anlaşıldığından; tarihli kararın kesinleşmediği, buna bağlı olarak tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uyulmadığı gerekçesiyle verilen tarihli kararın hukukî değer taşımadığı ve sanığın tarihli temyiz isteğinin tarihli karara yönelik olduğu kabul edilerek yapılan incelemeye göre; Mahkûmiyet kararının verildiği tarihinden hükmün incelendiği tarihe kadar 5237 sayılı TCK’nın 66/1 - e maddesinde öngörülen 8 yıllık dava zamanaşımı süresinin dolduğu, zamanaşımını kesen bir nedenin tespit edilemediği anlaşıldığından; hükmün BOZULMASINA; 5320 sayılı Kanun’un 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak, 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi gereğince sanık hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas 2015/12685 Karar 2017/4747 Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipinin doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, aşağıda belirtilenler dışında sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak; 1 - Hükmedilen gün para cezasının, adli para cezasına çevrilmesine karar verilmesi sırasında 5237 sayılı TCK’nın 52/2. maddesinin gösterilmemesi suretiyle 5271 sayılı CMK`nın 232/6. maddesine aykırı davranılması, 2 - Sanık hakkında TCK’nın 53. maddesi uygulanırken Anayasa Mahkemesi’nin günlü Resmi Gazete`de yayımlanan tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının gözetilmesinde zorunluluk bulunması, 3 - İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü ve Adli Tıp Kurumu tarafından suç konusu maddelerden alınan tanık numunelerin müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, CMUK’nın 321. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA; ancak bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun`un 322. maddesi uyarınca giderilmesi mümkün bulunduğundan; 1 - Hükmün 2. fıkrasına “hükmolunan adli para cezasına esas 1 günün” ibaresinden sonra gelmek üzere “ 5237 sayılı TCK’nın 52/2. maddesi uyarınca” ibaresinin eklenmesine, 2 - Sanık hakkında TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümlerin hüküm fıkrasından çıkartılarak yerine “Anayasa Mahkemesinin günlü Resmi Gazete’de yayımlanan tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararı gözetilerek sanık hakkında, 5237 sayılı TCK`nın 53. maddesinin 1. ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının birinci cümlesinin uygulanmasına” ibaresinin yazılmasına, 3 - Hüküm fıkrasının müsadereye ilişkin bölümüne “İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü ve Adli Tıp Kurumu tarafından suç konusu maddelerden alınan tanık numunelerin TCK`nın 54/4 maddesi gereğince müsaderesine” ibaresi yazılmak suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas 2015/13622 Karar 2017/4529 Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içerisindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlere uyan suç tipi ile aşağıda belirtilenin dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine ancak; 1Hükümden sonra tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı karar ile 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması, 2Sanığa verilen 1458 gün adli para cezasının, günlüğü 20 liradan hesaplanmak suretiyle adli para cezasının belirlenmesi sırasında TCK’nın 52/2. maddesi yerine TCK’nun 52. maddesi yazılması suretiyle CMK`nın 232/6. maddesine aykırılıkta bulunulması, Kanuna aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan CMK`nın 321. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA; ancak bu aykırılıkların yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; 1 - TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümün hüküm fıkrasından çıkarılması ve yerine “sanıklar hakkında, Anayasa Mahkemesi’nin tarihli iptal kararından sonra oluşan duruma göre, TCK`nın 53. maddesinin 1 ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının birinci cümlesinin uygulanmasına” ibaresinin yazılması, 2 - Hüküm fıkrasının, sanığa verilen 1458 gün adli para cezasının günlüğü 20 liradan hesaplanmak suretiyle adli para cezasının belirlenmesine ilişkin bölümünde “TCK’nun 52. maddesi” ibaresinin çıkarılarak yerine TCK'nın 52/2. maddesi` ibaresinin yazılması, suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas 2015/1876 Karar 2017/6081 Tarih CMK 232. Madde Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü; 1- Takdiri indirim uygulanması sırasında ve adli para cezasının bir gün karşılığının belirlenmesi sırasında uygulama maddesinin ilgili fıkralarının gösterilmemesi suretiyle 232/6. maddesine aykırı davranılması, 2- tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Yasanın 5. maddesi ile yapılan değişiklikle, 5237 sayılı 50/6. madde ve fıkrasında yer alan “yaptırım” ibaresinin “tedbir” olarak değiştirilip, 5275 sayılı 106. maddesinin 4. ve 9., yine tarihli 6545 sayılı Yasanın 81. maddesi ile 3. ve 8. fıkralarındaki değişiklikler gözönüne alındığında, ayrıca 10. fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında, infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde adli para cezasının ödenmemesi halinde, ödenmeyen adli para cezasının hapis cezasına çevrileceğinin ihtarına karar verilmesi, 3- günlü 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi`nin tarih ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile 5237 sayılı 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, anılan maddenin yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, mahkum olduğu kısa süreli olmayan hapis cezası ertelenen sanık hakkında anılan maddenin 1. fıkrasının c bendinde yazılı hak yoksunluğunun, sanığın kendi altsoyu dışındaki kişiler üzerindeki velayet, vesayet veya kayyımlık yetkileri açısından cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, 4- Suçtan doğrudan zarar görmeyen ve katılma hakkı bulunmayan …`nin davaya katılan olarak kabul edilip lehine vekalet ücretine hükmolunması, Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden ve bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı 322. maddesi uyarınca, 1- Hükmün 2. fıkrasından “62.” 3. fıkrasından “52.” ibaresininin çıkarılarak yerlerine “62/1.” ve “52/1.” ibaresinin eklenmesi, 2- Hükümden “Yasal ihtarlara rağmen ödenmeyen adli para cezasının 52/4. maddesi uyarınca hapse çevrileceğinin, 5275 sayılı Yasanın 106/3. maddesi hükmü gözetilerek infazına karar verileceğinin sanığa ihtarına” şeklindeki bendinin çıkartılması, 3- Hükümden 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılarak yerine “ tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi`nin tarih ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı kararındaki iptal edilen hususlar gözetilerek, 5237 sayılı 53/ madde ve fıkralarının tatbikine,” ifadesinin eklenmesi, 4- Hüküm fıkrasından … lehine vekalet ücreti verilmesine ilişkin bendin çıkartılması ve sair kısımların aynen bırakılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, tarihinde oybirliğiyle karar verildi. UYARI Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Makale Yazarlığı İçin Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.
İcra dosyalarının nasıl kapanacağına dair yazımızda yazımız… haricen tahsil kavramına kısaca değinmiştik. Bu yazıyı yazmaktaki amacımızsa siz değerli okuyucularımızdan çok sık aldığımız haricen tahsile dair sorulara buradan yanıt vermektir. İcra dosyalarında bazen borçlu, İcra Dairesi’nin aracılığı olmaksızın doğrudan alacaklının vekiliyle ya da alacaklının kendisiyle görüşme yaparak uzlaşma sağlayabilir. Uzlaşma sonucu ödemeyi doğrudan alacaklı vekiline ya da alacaklının kendisine yapabilir, bu duruma haricen tahsil adı verilir. Borçlu ödemeyi doğrudan alacaklı vekiline ya da alacaklının kendisine yapar. Ödeme banka kanalıyla ya da elden gerçekleştirilebilir. Ancak, kanaatimizce borçlu mümkün mertebe ödemeyi banka kanalıyla yapmalıdır ve banka aracılığıyla ödemeyi gerçekleştirirken de dosya bilgilerini açıklama kısmına yazmalıdır. Eğer, borçlu ödemeyi elden gerçekleştirdiyse ödemenin yapıldığına dair bir makbuz veya bir belge düzenlenmesini talep etmelidir. Bu şekilde bir talepte bulunması borçlunun olası bir ihtilaf durumunda borcu ödediğini ispatlamasına yardımcı olacaktır. Her halükarda elden ya da bankadan borçlu ödemeyi yaptığında alacaklı ya da alacaklı vekilinden borcu kalmadığına ve dosyanın tamamen infaz edileceğine dair bir ibraname talep etmelidir. Haricen tahsilin gerçekleşmesi, İcra Dairesi tarafından doğrudan sonuç doğuran ve gözetilen bir durum değildir, çünkü haricen tahsil İcra Dairesi’nin bilgisi dışında gerçekleşir. Bu yüzden alacaklı vekili, ilgili İcra Dairesi’ne tahsilin haricen gerçekleştiğine dair bir feragat dilekçesi ile eğer varsa konulan hacizlerin kaldırılmasını başka bir deyişle hacizlerin fekkini talep etmelidir. Aksi halde dosyada resmi işlemlere devam olunabilir. Feragat dilekçesi ile birlikte İcra Dairesi tarafından feragat harcı kesilir. Alacaklı vekilinin feragat harcını ödemesi ile birlikte dosya haricen tahsil edilmiş sayılacağından resmi olarak da kapanır bir başka söylemle infaz edilir. Alacaklının feragat talebi vermemesi ihtimalinde, dosya açık kalmaya devam eder, icra konusu alacağa ilişkin faizlerin işlemesi durmaz ve eğer mevcutsa mal veya maaş üzerine konulan hacizler işlemeyi sürdürür. Bu durumda iki ihtimal mevcuttur, alacaklının veya alacaklı vekilinin bir yıl boyunca dosyada hiçbir işlem yapmaması üzerine dosyanın düşmesi beklenebilir veya borçlu menfi tespit davası açarak borcun ödendiğini elindeki evraklarla ispat edebilir. Hukuk Desteği iletisim [email protected]
Jandarma Sahil Güvenlik Akademisine nasıl girilir?Başvurular sadece, internet adresi ile, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Personel Temin Sistemi üzerinden e-Devlet kapısı vasıtasıyla yapılacaktır. İnternet ortamı dışında posta yoluyla veya şahsen yapılan başvurular dikkate Sahil Güvenlik başkanı kimdir?Jandarma ve Sahil Güvenlik AkademisiBağlılıkTürkiye Cumhuriyeti İçişleri BakanlığıBaşkanTuğgeneral Murat BulutKonumAnkara, TürkiyeWeb Sahil Güvenlik başvuru ne zaman?2022 Yılı İçin Sahil Güvenlik Komutanlığına Sözleşmeli Subay Temin Edilecektir. Başvurularınızı 24 Aralık 2021 – 09 Ocak 2022 Tarihleri Arasında İnternet Adresinden ve Sahil Güvenlik Akademisi kaç yıl?JSGF de toplam kaç yıl eğitim-öğretim verilmektedir? İlk yılı İngilizce Hazırlık Sınıfı olmak üzere toplam 5 yıl lisans düzeyinde eğitim için kaç net?Jandarma ve Sahil Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesine Temel Yeterlilik Testinden TYT 150 veya üzerinde puan almak kaydıyla 200 erkek öğrenci alınacak. Ayrıca, AYT testinde EA puan türünde en 250 bininci, SAY'da en 10 bininci, SÖZ'de en az 50 bininci sırada yer alan adayın puanına sahip olmak şartı subay alımı ne zaman?2022-MSÜ Başvurularının Alınması 2022-Milli Savunma Üniversitesi Askeri Öğrenci Aday Belirleme Sınavı 2022-MSÜ, 27 Mart 2022 tarihinde uygulanacaktır. Sınava başvurular, 13 Ocak – 09 Şubat 2022 tarihleri arasında ve Sahil Güvenlik ne iş yapar?Sahil Güvenlik Komutanlığı, Türkiye Cumhuriyetinin bütün sahillerinde, iç suları olan bölgelerde deniz güvenliğini, deniz emniyetini, asayiş ve kamu düzenini sağlamak, korumak ve kollamak, suç işlenmesini önlemekle görevli ve yetkilidir.
11 Nis Mahkeme Kararının Kesinleşmesi Ne Demektir? Karar Ne Zaman Kesinleşir?Mahkeme Kararları Ne Zaman Kesinleşir?Yargılama işlemi çok kapsamlı, birçok koldan oluşan ve en önemlisi de ciddi bir süreçtir. Bu nedenle yargılama noktasında hata yapılabileceği barizdir. Dolayısıyla da verilecek olan kararın da hatalı olabileceği düşünüldüğünden bir üst mahkemeye dosyayı taşıma işlemi olan temyiz kurumu Türk Hukukumuzda yer almıştır. İlk derece yani yerel mahkemelerinin vermiş olduğu kararlara itiraz hakkınız ile birlikte dosyayı temyiz etmiş olursunuz. Temyizde dosyayı ilk derece mahkemesine göre Danıştay veya Yargıtay incelemektedir. Yargılama süreci bu şekilde devam etmektedir. Yargılama sürecinin bitmesi ise kararın kesinleşmesi ile ortaya Kesinleşmesi Ne Anlama Geliyor?Kararın kesinleşmesi için hiçbir kanun yolunun kalmamış olması yani tüketilmiş olması gerekmektedir. Daha açık bir ifade ile temyiz edilmemiş karar temyiz süresi geçene kadar kesinleşmemiştir. Örnek olarak ağır ceza mahkemesinin vermiş olduğu karar verildiği anda kesinleşmemiştir. Temyiz süresi, kararın kesinleşip kesinleşmediğini belirlemektedir. Şayet temyiz süresi içinde karar temyiz edilmez ise kesinleşmiş olur, temyiz edilmesi durumunda ise Yargıtay’ın dosyayı incelemesi beklenmektedir. Bu incelemeden sonra verilecek olan karar kesin karar niteliğinde olabilecektir. Bazı kararlarda ise kanun yollarına yani temyize başka bir ifade ile dosyayı Danıştay’a veya Yargıtay’a taşıma imkanı kanun tarafından tanınmamıştır. Bunun nedeni ise basit konulardan dolayı yüksek mahkemelerin iş yükünü Nedir, Ne Demektir?İlam kısaca mahkemenin vermiş olduğu kararın yazılı olduğu kağıt demektir. Taraflara verilen bu kağıt imzalı ve mühürlü olmalıdır. İlamın son kısımlarında kararın kesinleşip kesinleşmediği, karar için hangi mercilere kaç gün içerisinde başvurulabileceği yazmaktadır. Yukarıda da değindiğimiz gibi yerel mahkemenin vermiş olduğu karar temyiz süresi içerisinde temyiz edilmemesi hallerinde kesinleşmektedir. Süresi içinde temyiz edildiği vakit kararın kesinleşmesinden Kesinleşmesini Nasıl Sağlayabilirim?Kararın kesinleşmesinin sağlanabilmesi için mahkemelere göre değişen bazı kriterler vardır. Bu kriterleri başlıklar halinde sıralamamız gerekir ise 1- Hukuk mahkemelerinde; kararın kesinleşmesi için taraflara tebliğ edilmiş olması gerekmektedir. Gerekçeli karar yazıldıktan sonra taraflardan herhangi birisinin isteği üzerine karar taraflara tebliğ edilir ve bu tebliğ tarihinden itibaren temyiz süresi işlemeye başlamaktadır. 2- İş, İcra ve Ceza mahkemelerinde; karar taraflara tefhim yani duruşma salonunda yüzüne söyleme olarak literatürde yer almaktadır edildi ise tefhim tarihinden tefhim edilmedi ise tebligatın ulaştığı tarihten itibaren süre işlemeye başlamaktadır. 3- İdare mahkemelerinde ise karar taraflara kendiliğinden tebliğ edilmektedir. Tarafların tebliğ için talep etmelerine gerek yoktur. Tebligatın ulaştığı tarihten itibaren süre işlemeye Nedir, Ne Demektir?Temyiz, hukuki bir işlemdir. Temyiz etmek demek ilk derece mahkemesinin yani yerel mahkemenin vermiş olduğu kararın doğru olup olmadığı, hukuka aykırı olup olmadığı konusunda bir üst derece mahkemelerinin incelemesini talep etmek demektir. Adli yargıda üst derece mahkemesi olarak Yargıtay, idari yargıda üst derece mahkemesi olarak ise Danıştay incelemeleri bir avukata ihtiyacınız var ise Alanya Avukatlık bürosu olarak hemen yardımcı olabiliriz!
Mahkûmiyet Hükmünün Yorumunda veya Çektirilecek Cezanın Hesabında Duraksama Değişik14/4/2020-7242/41 md. 1 a Mahkûmiyet hükmünün yorumunda duraksama olursa veya sonradan yürürlüğe giren kanun hükmünün Türk Ceza Kanununun 7 nci maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekirse, hükmü veren mahkemeden, b Çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa ya da cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülürse, infaz hâkimliğinden, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için karar istenir. 2 Birinci fıkra uyarınca yapılan başvurular cezanın infazını ertelemez. Ancak, mahkeme veya infaz hâkimliği olayın özelliğine göre infazın ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir. 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tam Metin İnfaz Kanunu Madde 98 Gerekçesi Madde ile infazı söz konusu olabilen yani kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararının yorumunda, içeriğinin belirlenmesinde veya çektirilecek cezanın hesabında tereddüt edilirse yahut hükümlünün adının yanlış yazılması gibi bir nedenle cezanın infaz olunmayacağı ileri sürülürse veya sonradan yürürlüğe giren kanun lehe ise yerine getirilecek cezanın belirlenmesi veya tereddütün giderilmesi için, bir karar alınmak üzere yargılama makamına başvurulması hususları düzenlenmiştir. Açıklama yargılaması da denilen bu kurum, medenî muhakemedeki hükümlerin tavzihi açıklanması ne benzemektedir. Açıklama yargılaması ancak mahkûmiyet kararları hakkında söz konusu olabilmektedir. Başvuruyu, infaza memur olan Cumhuriyet savcısı yapabileceği gibi hükümlü avukatı ve hakkında yanlışlıkla infaza geçilen kimse de yapabilir. Başvuru, yorumunda veya cezanın hesabında tereddüt edilen mahkûmiyet kararını vermiş olan mahkemeye yapılır. Açıklama yargılaması Yargıtay’ın ıslah ederek veya esas mahkeme olarak verdiği mahkûmiyet kararlarında da olanaklıdır. Maddenin üçüncü fıkrasında, bu başvurular nedeniyle infazın ertelenemeyeceği veya durdurulamayacağı açıklanmıştır. Ancak mahkeme infazın ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir. İnfaz Kanunu 98. Madde Emsal Yargıtay Kararları YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas 2018/2765 Karar 2018/6736 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde Elektrik hırsızlığı suçundan sanık …in, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 491/ilk, 522, 523 ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un 4. maddeleri uyarınca Türk lirası ağır para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının 647 sayılı Kanun’un 6. maddesi gereğince ertelenmesine dair Hatay 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 20/11/2002 tarihli ve 2002/2 esas, 2002/1044 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, hükümlünün arşiv kaydının silinmesi talebin üzerine, sanık hakkındaki ilâmın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/10. maddesi gereğince ortadan kaldırılmasına ve davanın düşürülmesine ilişkin Hatay 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/06/2017 tarihli ve 2002/2 esas, 2002/1044 sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 26/04/2018 gün ve 5595/2018 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09/05/2018 gün ve 2018/38832 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu. Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede; Dosya kapsamına göre; 1- Karar tarihinden sonra 05/07/2012 tarihli ve 28344 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava Ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un 82. maddesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun elektrik hırsızlığını düzenleyen 142/1-f maddesinin yürürlükten kaldırılması, 6352 sayılı Kanun’un 83. maddesi ile 5237 sayılı Kanun’un 168. maddesinde elektrik hırsızlığı suçunun yeniden düzenlenmesi karşısında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7/2. maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde, 2- 5237 sayılı Kanun’un 51/8. maddesinde yer alan, “Denetim süresi yükümlülüklere uygun veya iyi hâlli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır.” şeklindeki düzenleme karşısında, sanığın denetim süresini yükümlülüklere uygun veya iyi hâlli olarak geçirdiği, sanık hakkında mahkûm olduğu cezanın infaz edilmiş sayılacağı ve Cumhuriyet savcılığınca sadece yerine getirme fişi tanzim edilmesi gerektiği gözetilmeden, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmişçesine 5271 sayılı Kanun’un 231/10. maddesi gereğince ortadan kaldırılmasına ve kamu davasının düşürülmesine karar verilmesinde, isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur. GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Hükümlü hakkında Hatay 2. Asliye Ceza Mahkemesinin tarih ve 2002/2 E., 2002/1044 K. sayılı kararı ile 765 sayılı TCK’nın 491/ilk, 522, 523 ve 647 sayılı Kanun’un 4-6. maddeleri gereğince erteli TL ağır para cezası ile mahkûmiyete hükmedildiği ve temyiz edilmeden tarihinde kesinleştiği, bilahare hükümlünün tarihli dilekçe ile adli sicil kaydının silinmesini talep etmesi nedeniyle Hatay 2. Asliye Ceza Mahkemesinin tarihli ek kararı ile “CMK’nın 231/10 maddesi gereğince ortadan kaldırılmasına ve CMK’nın 231/10 ve 223/8. maddeleri gereğince sanık hakkındaki davanın düşürülmesine” karar verildiği anlaşılmış ise de; atılı suçun elektrik enerjisi hırsızlığına ilişkin olması nedeniyle hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasa’nın geçici 2. maddesinin 2. fıkrası uyarınca mahkemesince uyarlama yapılması gerekeceği, karşılıksız yararlanma olarak 5237 sayılı Yasa’nın 163/3. maddesi kapsamına alınan suçun, 6352 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş olması ve dosya kapsamına göre zararı tazmin ettiği anlaşılan hükümlü hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği hususu da belirlenmiş olup, bu yönden de kanun yararına bozma isteminde bulunulup bulunulmayacağının takdiri için dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE, tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas 2016/12154 Karar 2018/6740 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde Sanıklar … ve … hakkında 18/09/2008 tarihinde verilen mahkumiyet kararının sanık … tarafından temyiz edildiği, diğer sanık …ın yokluğunda verilen karar tebliğ edildiği halde temyiz etmemesine karşın, Horasan Cumhuriyet Başsavcılığının 06/07/2009 tarihli talebine istinaden, mahkemece 08/07/2009 tarihli bir ek karar ile “hükümlülerin iştirak halinde işledikleri bir suçtan mahkum oldukları anlaşıldığından, CMK’nın 306. maddesi gereğince sanıklar … ve … hakkında verilen infazların 5275 sayılı Kanun’un 98/3. maddesi uyarınca tedbiren durdurulması ve her iki sanık için dosyanın temyiz incelemesi amacıyla Yargıtay’a gönderilmesine karar verildiği, sanıklardan sadece … hakkında temyiz incelemesi yapan 6. Ceza Dairesi tarafından hüküm 27/10/2014 tarihinde onandığı halde, mahallinden gönderilen dosyanın mahkemenin 16/12/2014 tarihli yazısı ile, “sanık … yönünden değerlendirme yapıldığı sanık …yönünden bir karar verilmediğinden bahisle dosyanın temyiz incelemesi için yeniden Yargıtaya gönderildiği anlaşılmakla; o yer Cumhuriyet savcısının talebi üzerine mahkemenin 16/12/2014 tarihli, 2007/69 E. sayılı yazısı ile sanık …in temyiz kapsamına diğer sanık …ın da dahil edilmesine yönelik atıfta bulunduğu 08/07/2009 sayılı ek kararının, “hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi” başlıklı CMK’nın 306. maddesine göre hüküm sanık lehine bozulmuş ise ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşcasına hükmün bozulmasından yararlanırlar” şeklindeki düzenlemenin hükmün bozulması hali ile sınırlı olduğu da dikkate alınarak, hukuken geçersiz olduğundan, dava dosyasının incelenmeksizin mahalline iade edilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE, 23/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas 2017/22772 Karar 2018/466 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede; Her ne kadar soruşturma aşamasında müştekiye uzlaştırma teklifi yapılmış ise de, söz konusu teklifin yapıldığı tarihte sanığın üzerine atılı tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunmadığı anlaşılmakla, bu uzlaştırma teklifinin hukuken geçerli olmadığı değerlendirilerek yapılan incelemede Dosya kapsamına göre sanığın üzerine atılı tehdit suçunun, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un 253/1-b-3. bendine göre uzlaştırma kapsamına alındığı, söz konusu suçun uzlaşma hükümlerine bağlı bulunması karşısında, 5271 sayılı Kanun’un 253. maddesine göre öncelikle uzlaştırma bürosuna gönderilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır. TÜRK MİLLETİ ADINA I-Olay Basit yaralama, tehdit ve hakaret suçlarından şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 23/03/2017 tarihli ve 2017/5640 soruşturma, 2017/8562 esas, 2017/6419 sayılı iddianamenin iadesine dair İstanbul 63. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/03/2017 tarihli ve 2017/89 sayılı kararına yönelik itirazın kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına ilişkin merci İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/04/2017 tarihli ve 2017/306 Değişik İş sayılı kararının, dosya kapsamına göre sanığın üzerine atılı tehdit suçunun, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un 253/1-b-3. bendine göre uzlaştırma kapsamına alındığı, söz konusu suçun uzlaşma hükümlerine bağlı bulunması karşısında, 5271 sayılı Kanun’un 253. maddesine göre öncelikle uzlaştırma bürosuna gönderilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır. II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı Uzlaştırma işlemlerinin gerçekleştirilmediği gerekçesiyle verilen iddianamenin iadesine ilişkin kararın yerinde olup olmadığının ve bu bağlamda anılan karara yönelik itirazın kabulüne dair mercii kararında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir. III- Hukuksal Değerlendirme 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun iddianamenin iadesine ilişkin 174. maddesi; “1 Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle; a 170 inci maddeye aykırı olarak düzenlenen, b Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen, c Önödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen, İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir. 2 Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez. 3 En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır. 4 Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez. 5 İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30/10/2007 tarihli ve 2007/4-200 esas, 2007/219 sayılı ilâmında belirtildiği üzere, uzlaştırma kurumu her ne kadar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 253 ve 254. maddelerinde hüküm altına alınarak usul hukuku kurumu olarak düzenlenmiş ise de, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabileceği, bu uygulamanın sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacağı, 5237 sayılı Kanun’un 7/2. maddesindeki “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.”şeklinde düzenleme karşısında, kesinleşen hükümlerde de uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06/12/2016 tarihli, 2014/13-194 esas ve 2016/466 karar sayılı ilamında açıklandığı üzere, 5237 sayılı TCK’nın zaman bakımından uygulama’’ başlığını taşıyan 7. maddesinin 2. fıkrasındaki suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanıp, infaz olunacağına’na dair düzenleme ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun Mahkûmiyet hükmünün yorumunda ve çektirilecek cezanın hesabında duraksama başlığını’’ taşıyan 98/1. maddesinde Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.’’ amir hükmü uyarınca, bu hususun infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı kabul edilmiştir. tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının b bendine mevcut 2 ve 3 numaralı alt bentlerden sonra gelmek üzere 3, 5 ve 6 numaralı alt bentler bentlere göre, tehdit madde 106, birinci fıkra, hırsızlıkmadde 141, dolandırıcılık madde 157 suçları uzlaşma kapsamına alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında yer alan “etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile “ibaresi madde metninden çıkarılmış, 09/07/2009 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanunun 8. maddesiyle fıkraya eklenen ikinci cümlesinde yer alan “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması halinde uzlaştırma hükümleri uygulanmaz”şeklindeki düzenlemede bir değişiklik yapılmamıştır. Soruşturma aşamasında uzlaştırma CMK’nın 253. maddesinde, kovuşturma aşamasında uzlaştırma ise anılan Kanunun 254. maddesinde ayrıntılarıyla düzenlenmiştir. Uzlaştırmanın asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, kovuşturma aşamasında uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının ise istisnai olarak Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde mümkün olduğu kabul edilmelidir. İncelenen dosyada; Şüpheli … hakkında, 19/09/2016 tarihinde şikayetçi Nidanur Bulduk’a karşı gerçekleştirdiği iddia olunan tehdit, hakaret ve kasten yaralama eylemleri nedeniyle soruşturma başlatıldığı, 23/09/2016 tarihinde düzenlenen uzlaşma formlarından şüphelinin uzlaşmak istediği, yaşı küçük şikayetçi Nidanur Bulduk’un babası olan Yunis Bulduk’un ise uzlaşmak istemediği, Cumhuriyet savcısı tarafından 07/02/2017 tarihinde dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesine, uzlaştırma bürosu tarafından da 13/03/2017 tarihinde “Usul hukuku kuralları ve bu kurallarda yapılan değişiklikler yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren uygulanabildiklerinden ve geçmişe yönelik olarak uygulanmaları mümkün olmadığından ve daha önceki usul hukuku kurallarına göre yapılmış bulunan bütün işlemler ve kararlar geçerliliklerini koruyacağından ve 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren ve uzlaşma kapsamındaki suçları genişleten ve uzlaşma teklifinin yapılış şeklinde değişiklik yapan 6763 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden öncede uzlaşma kapsamında bulunan suçlarla ilgili olarak yürüklükte bulunan usul kurallarına uygun olarak yaşı küçük mağdur ve velisi müştekiye uzlaşma teklifinde bulunulduğu ve bu teklifi kabul etmedikleri anlaşıldığından ve bu durum karşısında yeniden uzlaşma teklifinde bulunulamayacağından ve Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü Alternatif Çözümler Daire Başkanlığının 13/12/2016 tarih ve sayılı genelgesinde de bu tür soruşturma dosyalarının uhdesinde bulunan Cumhuriyet Savcısı tarafından muktezaya bağlanması gerektiğinden” biçimindeki gerekçeyle dosyasının soruşturma bürosuna gönderilmesine karar verildiği, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 23/03/2017 tarihli ve 2017/5640 soruşturma, 2017/8562 esas, 2017/6419 sayılı iddianame ile şüphelinin “Olay tarihinde müşteki ile şüpheli arasında Gültepe Endüstri Meslek Lisesi yanında tartışma çıktığı, tartışma esnasında şüpheli …ın “sen patlaksın kız değilsin elaleme ver sen ancak sikeceğim okullar açılınca seni okulun önünde dövmessem orospu çocuğum eğer benden özür dilemezsen feriştahı gelse elimden alamaz sana özür diletme amacım sana gıcık oluyorum sevdiğim çocuğa çok yakınsın elini bile tutuyorsun” diyerek hakaret ve tehdit ettiği, daha sonra şüpheli …ın tekme ve yumrukla vurmak suretiyle mağduru kasten yaraladığı…” biçiminde tanımlanan eylemleri nedeniyle TCK’nın 86/2, 53, 106/1-1 cümle, 53 ve 125/1-4, 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı, düzenlenen iddianamenin İstanbul 63. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/03/2017 tarihli ve 2017/89 sayılı kararıyla uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmediği gerekçesiyle iadesine karar verildiği, bu karara Cumhuriyet savcısı tarafından süresinde itiraz edildiği, merci İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/04/2017 tarihli ve 2017/306 Değişik İş sayılı kararıyla iddianamenin iadesine dair İstanbul 63. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/03/2017 tarihli ve 2017/89 sayılı kararının kaldırılmasına kesin olarak karar verildiği anlaşılmıştır. Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; Suç tarihi itibariyle şüpheli …a isnat olunan ve TCK’nın 106/1-1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunmadığı, yine şüpheliye isnat olunan TCK’nın 86/2 ve 125/1. maddelerinde düzenlenip müstakilen uzlaştırma kapsamında olan hakaret ve kasten yaralama suçlarının, suç tarihi itibariyle 5271 sayılı CMK’nın 253/3-son cümlesi uyarınca tehditle birlikte işlenmesi nedeniyle uzlaştırma kapsamında bulunmadığı, her ne kadar 23/09/2016 tarihinde uzlaştırma formları düzenlenmiş ise de, suç tarihi itibariyle anılan suçların uzlaştırma kapsamında bulunmamaları nedeniyle yapılan uzlaştırma işlemlerinin hukuki değerden yoksun olduğu, 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 ve 35. maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’un 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde şüpheliye …a isnat olunan tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alındığı, yeni düzenlemeyle tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması nedeniyle şüpheliye isnat olunan hakaret ve kasten yaralama suçlarının da uzlaştırma kapsamına girdiği, bu nedenlerle de her üç suç yönünden uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesinin gerektiği anlaşılmıştır. Bu nedenlerle de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 23/03/2017 tarihli ve 2017/5640 soruşturma, 2017/8562 esas, 2017/6419 sayılı iddianamenin iadesine dair İstanbul 63. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/03/2017 tarihli ve 2017/89 sayılı kararına yönelik itirazın reddine karar verilmesi gerekirken, anılan kararın kaldırılmasına ilişkin merci İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/04/2017 tarihli ve 2017/306 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunmamaktadır. IV-Sonuç ve Karar Yukarıda açıklanan nedenlerle, Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, merci İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/04/2017 tarihli ve 2017/306 Değişik İş sayı ile verilip kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre, sonraki işlemlerin, CMK’nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde merci mahkemesince yerine getirilmesine, 11/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas 2017/18090 Karar 2017/19361 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde Tehdit suçundan sanık …ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1 ve 43. Maddeleri gereğince 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Düzce 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/06/2013 tarihli ve 2013/71 esas, 2013/459 sayılı kararının infazına geçilmesini müteakip, hükümlü tarafından yapılan 02/12/2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hükümlerinden faydalanma talebinin kabulü ile hükmün infazının durdurulmasına, infaz evraklarının bila infaz iadesinin istenilmesine, infaz evrakları iade edildiğinde uzlaştırma kapsamına giren suçla ilgili olarak gerekli uzlaştırma işlemlerinin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253 ve 254. maddeleri uyarınca yerine getirilmesi için dosyanın Düzce Cumhuriyet Başsavcılığı uzlaştırma bürosuna gönderilmesine dair Düzce 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/01/2017 tarihli ve 2013/71 esas, 2013/459 sayılı ek kararına karşı O Yer Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan itirazın kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına ilişkin mercii Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/01/2017 tarihli ve 2017/37 değişik iş sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün gün ve 94660652-105-81-3393-2017-Kyb sayılı istemleri, ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26/05/2017 günlü ve 2017/32240 sayılı tebliğnamesiyle bozma düşüncesiyle daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi, Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30/10/2007 tarihli ve 2007/4-200 esas, 2007/219 sayılı ilâmında belirtildiği üzere, uzlaştırma kurumu her ne kadar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 253 ve 254. maddelerinde hüküm altına alınarak usul hukuku kurumu olarak düzenlenmiş ise de, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabileceği, bu uygulamanın sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacağı, 5237 sayılı Kanun’un 7/ “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” şeklindeki hüküm uyarınca, kesinleşmiş kararlar bakımından da uzlaştırma hükümlerinin uygulanması gerektiği cihetle, hükmün infazının durdurularak 5271 sayılı Kanunu’nun 253. maddesindeki esas ve usullere göre uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi gerektiği gözetilmeksizin, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır, TÜRK MİLLETİ ADINA 1-OLAY Dosyanın incelenmesinde, sanık …ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1 ve 43. Maddeleri gereğince 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Düzce 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/06/2013 tarihli ve 2013/71 esas, 2013/459 sayılı kararının kesinleşerek infazına geçilmesini müteakip, hükümlü tarafından yapılan 02/12/2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hükümlerinden faydalanma talebinin kabulü ile hükmün infazının durdurulmasına, infaz evraklarının bila infaz iadesinin istenilmesine, infaz evrakları iade edildiğinde uzlaştırma kapsamına giren suçla ilgili olarak gerekli uzlaştırma işlemlerinin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253 ve 254. maddeleri uyarınca yerine getirilmesi için dosyanın Düzce Cumhuriyet Başsavcılığı uzlaştırma bürosuna gönderilmesine dair Düzce 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/01/2017 tarihli ve 2013/71 esas, 2013/459 sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın kabulüne dair mercii Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/01/2017 tarihli ve 2017/37 değişik iş sayılı kararında isabet görülmediğinden kararın kanun yararına bozulması istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. 2- -Hukuksal Değerlendirme, Dosya kapsamı ve kanun yararına bozma istemi incelenerek birlikte değerlendirildiğinde, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30/10/2007 tarihli ve 2007/4-200 esas, 2007/219 sayılı ilâmında belirtildiği üzere, uzlaştırma kurumu her ne kadar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 253 ve 254. maddelerinde hüküm altına alınarak usul hukuku kurumu olarak düzenlenmiş ise de, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabileceği, bu uygulamanın sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacağı, 5237 sayılı Kanun’un 7/2. maddesindeki “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.”şeklinde ve kesinleşen hükümlerde de uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerektiğinin anlaşılması, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06/12/2016 tarihli ve tarih, 2014/13-194 Esas ve 2016/466 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere, 5237 sayılı TCK’nın zaman bakımından uygulama’’ başlığını taşıyan 7. maddesinin 2. fıkrasındaki suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanıp, infaz olunacağına’na dair düzenleme ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun Mahkûmiyet hükmünün yorumunda ve çektirilecek cezanın hesabında duraksama başlığını’’ taşıyan 98/1. maddesinde Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.’’ amir hükmü uyarınca, bu hususun infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı kabul edildiğinden, kesinleşen hükmün infazı sırasında 6763 sayılı Kanun değişikliğiyle getirilen uzlaşma düzenlemesinin hükümlü yönünden yeniden değerlendirilmesi talebinin kabul edilerek dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesine dair Düzce 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/01/2017 tarihli kararına itiraz üzerine merci Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesinin itirazın reddi yerine kabulüne karar vermesinde isabet görülmediğinden kanun yararına bozma isteminin yerinde olduğu anlaşılmaktadır. 3- Sonuç ve Karar Yukarıda açıklanan nedenlerle, Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/01/2017 tarihli ve 2017/37 D. İş sayı ile verilip kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre, sonraki işlemlerin, CMK’nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas 2017/879 Karar 2017/4715 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde I. İTİRAZ OLUNAN KARAR Adana Kapatılan 7. Ağır Ceza Mahkemesinin tarih ve 2005/100-2007/109 sayılı kararının onanmasına ilişkin Yargıtay 9. Ceza Dairesinin tarih ve 2008/7656-2010/2864 karar sayılı ilamıdır. II. İTİRAZ NEDENLERİ Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarih, 2017/991 sayılı müzekkeresi ile hükümlü ve hükümlü müdafiinin itirazlarını belirtip hükümlünün aynı okulda okuduğunu iddia ettiği…e özgeçmiş vermesi şeklindeki eyleminin terör örgütü üyeliği için yeterli olmayacağı, hükümlünün özgeçmiş verme ile dosyada belirtilen eylemlerinin bir bütün halinde 765 sayılı Kanunun 169. maddesinde belirtilen terör örgütüne yardım suçunu oluşturduğu, Dosya kapsamından anlaşıldığından hükümlü hakkında 765 sayılı TCK’nın 169. maddesi uyarınca karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde mahkumiyet hükmü kurulması nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 308/3. maddesi gereğince itiraz yoluna başvurulmuştur. III. DOSYADAKİ DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME Hükümlü … hakkında Adana Kapatılan 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2005/100 Esas sayılı dosyasında Hizbullah terör örgütü üyesi olma suçundan 5237 sayılı TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5. maddeleri gereğince cezalandırılması için kamu davası açılmıştır. Hükümlü, kolluk ve Cumhuriyet savcısı aşamasında 1993-1999 yılları arasında örgütsel faaliyetlere katıldığını 1997 yılında ev toplantısında pelur kağıda kendi el yazısıyla yazdığı özgeçmiş raporunu ….e verdiğini 1999 yılı içinde bir camide ders alırken yakalanıp yaş küçüklüğü sebebiyle serbest kaldığını, faaliyetlerinin örgütsel nitelikte bulunmadığını bildirmiş duruşmada ise suçlamaları kabul etmemiştir. Yapılan yargılama sonucunda hükümlünün TCK’nın 314/2 maddesi uyarınca silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan cezalandırılmasına karar verilmiş, kararın temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin tarih ve 2008/7656-2010/2864 sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir. Yargıtay 9. Ceza Dairesi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında suçun vasıflandırılması yönünden bir ihtilaf söz konusudur. Hükümlü … doğumludur. tarihinde Hizbullah terör örgütü lideri olan ….’nun yakalanması için yapılan operasyonda örgütsel dokümanlar ele geçirilmiş olup, bu dokümanlar içinde hükümlüye ait tarihli özgeçmiş raporu da mevcuttur. Rapor içeriğine göre; hükümlünün önceleri Mithatpaşa Camisinde Kur’an dersi aldığı, 1997 tarihinden itibaren ders vermeye başladığına yer verilmiştir. Hükümlü tarihli kolluktaki anlatımında; 1993 yılında Tarsus… Lisesi orta kısmında öğrenci iken aynı okulda öğrenci olan…. …., …K, … Uzunselvi, …. ile ismini tam olarak hatırlayamadığı on kişilik bir grupta Mithatpaşa Mah. ve Gazipaşa mah. Camiinde kuran kursunda toplantılar yaptığı 1993-1999 yılları arasında bu faaliyetlere katıldığını, özgeçmiş raporunu…e verdiğini beyan etmiştir. Hizbullah terör örgütünün eleman kazanma yöntemi olarak mensupları tarafından Camilerde Kur’an dersi verildiği, ders alan öğrencilerden örgüte sempati duyan ve örgüt hiyerarşisine girebilecek kişilerin tespit edilmek suretiyle örgüte kazandırıldığı bilinmektedir. Hükümlü hakkında da aynı yöntemin izlendiği anlaşılmaktadır. Ancak hükümlünün camide ders almaya başladığı tarihte 11 yaşında olduğu, özgeçmiş raporunu verdiği tarihte yaşının 14 yıl 11 ay 16 günlük olduğu, aksi ispat edilemeyen samimi anlatıma göre; 1999 yılı itibariyle örgütle irtibatını tamamen koparmış olduğu anlaşılmaktadır. Kişinin, terör örgütünün hiyararşisine dahil olup, örgütsel amaç doğrultusunda süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylemlerde bulunması halinde, örgüt üyesi olarak kabul edileceği yerleşik yargısal kararlardandır. Kişinin terör örgütüne özgeçmiş raporu vermesi, örgüt hiyararşisine dahil olduğuna ilişkin karine teşkil edebilir ise de, o tarihte suça sürüklenen çocuk konumunda bulunduğu, zira raporu vermiş olduğu tarihte 15 yaşından küçük olduğu, ceza ehliyeti mevcut olsa dahi tam ehliyetli olmayan suça sürüklenen çocuğun örgüte katılma iradesi ile hareket ettiğinin kabul edilemeyeceği, 15 yaşından sonra 18 yaşını bitirmeden önce örgütsel mahiyette ders alıp ders vermesinin örgüte yardım olarak kabul edilmesinin gerekeceği, zira bu faaliyetin çeşitlilik ve yoğunluk içermemesi karşısında örgütün sair üyesi olarak kabul edilmesine olanak sağlamayacağı, dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun kabul edildiğinden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı yerinde görülmüştür. Suça sürüklenen çocuğun 1999 yılının hangi ay ve gününde örgüte yardım eylemine son verdiğinin belirlenememesi karşısında şüpheden sanık yararlanır ilkesi doğrultusunda bu tarihin öncesi olduğunun kabulü gerektiğinden hükümlü hakkında 4616 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmiştir. HÜKÜM Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE, 2-Yargıtay 9. Ceza Dairesinin tarih ve 2008/7656-2010/2864 sayılı onama kararının 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Hükümlünün eyleminin lehe bulunan 765 sayılı TCK’nın 169 maddesi kapsamında silahlı terör örgütüne yardım suçu kapsamında kaldığından, 4616 sayılı Kanunun 1/4 maddesi gereğince Kamu davasının kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi, Kanuna aykırı olup, hükümlü ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan Adana Kapatılan 7. Ağır Ceza Mahkemesinin tarih ve 2005/100-2007/109 sayılı hükmün BOZULMASINA, 4-Hükümlü hakkında bir hak kaybının oluşmaması açısından 5275 sayılı CGTİH Kanunun 98 ve devamı maddeleri gereğince İNFAZIN DURDURULMASINA, başka suçtan tutuklu ya da hükümlü değilse derhal salıverilmesi için Adana Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas 2017/285 Karar 2017/1652 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 06/04/2006 tarihli ve 2004/150 esas, 2006/80 sayılı kararı ile teşekkül halinde uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 188/3, 188/5, 188/4 ve 62. maddeleri uyarınca 22 yıl 6 ay hapis ve Türk lirası adli para cezası ile Van 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/03/2007 tarihli ve 2002/13 esas, 2007/118 sayılı kararı ile uyuşturucu madde ticareti suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 188/3, 188/4 ve 62/1. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis ve Türk lirası adli para cezası ile hükümlü …in, almış olduğu cezaların 32 yıl 6 ay hapis ve Türk lirası adli para cezası olarak içtimasına dair Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/01/2009 tarihli ve 2009/63 sayılı kararını müteakip, söz konusu içtima kararına dayanılarak Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen 16/03/2016 tarihli müddetnameye karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/07/2016 tarihli ve 2004/47 esas, 2006/2 sayılı ek kararına yönelik itiraz üzerine, Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 06/04/2006 tarihli kararının infazına yönelik kısmının reddine, Van 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/03/2007 tarihli kararı yönünden ise, mahkemesinden karar istenmesi gerektiğinden bahisle karar verilmesine yer olmadığına dair Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 02/08/2016 tarihli ve 2016/507 değişik iş sayılı kararı ile ilgili olarak; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 98/1. maddesinde yer alan “Mahkumiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.” şeklindeki düzenleme uyarınca hükümlü müdafiinin müddetnamede hesaplanan cezanın infaz şekline yönelik itirazı hakkında karar verme görev ve yetkisinin içtima kararını veren mahkeme olan Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilmeden, Van 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/03/2007 tarihli kararı yönünden mahkemesinden karar istenmesi gerektiğinden bahisle karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün gün ve 94660652-105-01-13069-2016-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesi ile Dairemize ihbar ve dava evrakı gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü; TÜRK MİLLETİ ADINA Kanun yararına bozma talebine dayanılarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına göre yerinde görüldüğünden, Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 02/08/2016 tarihli ve 2016/507 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZULMASINA, diğer işlemlerin yapılabilmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas 2016/14454 Karar 2017/3669 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde Hakaret, görevi yaptırmamak için direnme ve 6136 sayılı Kanuna aykırı davranma suçlarından sanık … hakkında yapılan yargılama sonunda, Manisa 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen, tarih ve 2008/90 Esas, 2008/411 Karar sayılı erteli hapis cezalarının, sanık tarafından temyiz edilmediği gerekçesiyle, tarihinde kesinleştirildiği, sanığın, denetim süresi içerisinde işlediği silahlı tehdit suçu nedeniyle, Manisa 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin, tarihli ek kararıyla, erteli hükümlerin aynen infazına karar verildiği, anılan ek karara yönelik olarak süresi içerisinde yapılan itiraz üzerine, Manisa 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin, tarihli ek kararıyla, sanık hakkında verilen ilk hükmün tebliğinin ve kesinleştirmesinin usulsüz olduğu, dolayısıyla aynen infaz kararına yönelik yapılan başvurunun, temyiz başvurusu olarak kabulü suretiyle, dosya Dairemize gönderilmiş olup, Dairemizin gün ve 2015/23151 Esas, 2016/6192 Karar sayılı kararıyla; “Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü TCK’nın 51. maddesi gereğince ertelenmiş hapis cezalarının kısmen veya tamamen çektirilmesine ilişkin karara karşı, 5275 sayılı Kanunun 98, 101/3. maddeleri gereğince, yalnızca itiraz yolu açık ve dolayısıyla başvurunun bu doğrultuda değerlendirilmesinin gerekli bulunduğu, Anlaşıldığından, sanık …ın, tebliğnameye aykırı olarak, temyiz davası isteği hakkında bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA ve dosyanın incelenmeksizin karar mahkemesine GERİ GÖNDERİLMESİNE”, Karar verilmiştir. I- İTİRAZ NEDENLERİ Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 17/06/2016 tarih ve 2016/213194 sayılı yazısı ile; Sanık … hakkında Manisa Ceza Mahkemesinin 18/09/2008 tarihli ve 2008/411 sayılı kararına ile görevli memura görevi yaptırmamak için direnme suçundan neticeten 5 ay hapis cezası, 6136 SKM suçundan 5 ay hapis cezası ve 375,00 TL. Adli para cezası, görevli memura hakaret suçundan 1 yıl 2 ay 18 gün hapis cezası vermiş, tüm suçlardan 2 yıl denetim süreli olarak 51/1 maddesi gereğince ERTELEMİŞ, hüküm sanığın adresine tebliğ edilmek istendiğinde “adres yıkıldığından yeni adresi tespit edilemediğinden” 17/10/2018 tarihli dağıtıcı şerhi ile İADE edilmiş, sanığın yeni adresi araştırılmaksızın ve daha önce Tebligat Kanunu uyarınca usulünce yapılmış bir tebligatın dosya arasında olmamasına rağmen, aynı adrese Tebligat Kanunu 35. Maddesine göre çıkartılmış ve 26/12/2008 tarihinde hüküm KESİNLEŞTİRİLMİŞTİR. Denetim süresi içerisinde 18/12/2009 tarihinde sanığın işlediği silahla tehdit suçu nedeniyle Manisa Ceza Mahkemesince 2009/155-2009/425 Karar sayılı ilamı ile verilen 1 yıl 8 ay hapis cezasının kesinleşmesi ve erteli hükmün infazı için ihbar edilmesi üzerine Manisa Ceza Mahkemesi tarafından 20/09/2013 tarihli Ek Karar ile ERTELİ CEZALARIN AYNEN İNFAZINA karar verilmiş, adı geçen ek karar 07/10/2013 tarihinde cezaevinde başka suçtan olan sanığa tebliğ edilmiş, sanık Ek Karara süresi içerisinde 08/10/2013 tarihli dilekçe ile İtiraz/Temyiz etmiştir. Talebi inceleyen Manisa Ceza Mahkemesi 24/10/2013 tarihli Ek Karar ile “sanık hakkında verilen ilk hükmün tebliğinin ve kesinleştirilmesinin usulsüz olduğu, düşüncesi ile İNFAZIN DURDURULMASINA VE DOSYANIN TEMYİZ İNCELEMESİNE GÖNDERİLMESİNE” karar vermiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımızca ilk hükme yönelik yapılan inceleme sonucunda özetle; “Görevi yaptırmamak için direnme ve 6136 SKM. Suçlarından ONAMA, görevli memura hakaret suçundan ise bulunulan ortamın aleni olmadığı ve sanık aleyhine 125/4 maddesinin uygulanamayacağı düşünceleri ile BOZMA” düşüncesi ile tebliğname düzenlenmiştir. Ancak; Yargıtay 28/03/2016 gün ve 2015/23151 K. Sayılı ilamı ile sanık hakkındaki Ek kararın temyize geldiği düşüncesi ile “ uyarınca verilmiş kararlar itiraz yasa yoluna tabi bulunduğundan temyiz isteminin reddi ile incelenmeksizin dosyanın geri gönderilmesine” karar vermiştir. Sanık hakkında ilk hükmün Tebligat Kanunu hükümlerine göre usulsüz tebliğ edilerek kesinleştirildiği, ortada sanığın erteli cezanın aynen infazına dair ek karar üzerine öğrendiği, yasal süresinde bir temyiz başvurusunun olduğu, ek kararın yok hükmünde olduğu kabul edilerek 1. Hükmün temyiz incelemesine tabi tutulması ve 11/12/2014 tarihli 2013/356090 nolu tebliğname gereğince inceleme yapılarak karar verilmesi gerekmektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1- İtirazımızın KABULÜNE, 2- Dairenizin 28/03/2016 gün ve 2015/23151 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın itirazen incelenerek 11/12/2014 tarihli 2013/356090 nolu tebliğnamemizdeki düşünceler yönünde bir karar verilmesi, 4- İtirazımızın yerinde görülmemesi durumunda dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, karar verilmesi itirazen arz ve talep olunur”, biçiminde isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü II- İTİRAZIN KAPSAMI İtiraz; görevi yaptırmamak için direnme, hakaret ve 6136 sayılı Kanuna aykırı davranma suçlarından, sanık hakkında verilen erteli mahkumiyet kararlarına yönelik başvuru hakkında, karar vermeye yer olmadığına dair, Dairemizin 28/03/2016 tarihli kararına ilişkindir. III- Manisa 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nce sanığın yokluğunda verilen, tarih ve 2008/90 Esas, 2008/411 Karar sayılı erteli hapis cezalarının, sanığın duruşmada bildirdiği adresinde tebliğ edilmek istendiğinde, “adres yıkılmış, yeni adres tespit edilemediğinden, evrak merciine iade” biçimindeki şerhle, tebligatın aynen Mahkemeye iade edildiği, bunun üzerine Mahkemece, sanığın adresinin tespitine yönelik bir araştırma yapılmadan ve evvelce bu adrese yapılmış başka bir tebligat da dosya arasında bulunmamasına karşın, yıkık adreste Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebligatın yapıldığı, dolayısıyla yapılan tebligat usulsüz olup, erteli hapis cezalarının aynen infazına dair ek karar yok hükmünde kabul edilerek, öğrenme üzerine yapılan başvurunun, temyiz başvurusu olarak kabulü gerekmiştir. Bu gerekçelerle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE, Dairemizce verilen, 28/03/2016 gün ve 2015/23151 esas, 2016/6192 Karar sayılı; KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA DAİR KARARIN KALDIRILMASINA, Manisa 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen tarih ve 2008/90 esas, 2008/411 karar sayılı hükümlerin yeniden incelenmesi sonucu Zamanaşımının son kesme nedeni olan, sanık hakkında mahkumiyet hükümlerinin kurulduğu tarihine göre, temyiz süreci içerisinde, TCK’nın 66/1-e ve 67. maddelerinde öngörülen, 8 yıllık olağan dava zamanaşımının gerçekleştiği, Anlaşıldığından, sanık …ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, itiraz yazısına aykırı olarak, KAMU DAVALARININ DÜŞMESİNE, tarihinde oy birliğiyle karar verildi. YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas 2016/3031 Karar 2017/1492 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde 117/03/2016 tarihinde sanık ve müdafiinin yüzüne karşı verilen “ek ceza verilmesine yer olmadığına” ilişkin kararın bir haftalık temyiz süresi içerisinde temyiz edilmemesi üzerine 25/03/2016 tarihinde kesinleştiği, sanık hakkında “hükmedilen 5 yıl 2 ay 15 gün hapis cezası ve 100 TL adli para cezasının, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2006/446 esas ve 2007/107 karar sayılı ilamı ile verilen 6 yıl hapis cezası ve TL adli para cezasının altında kaldığından, ek ceza verilmesine yer olmadığına” karar verildiği halde; “5 yıl 2 ay 15 gün hapis ve 100 TL adli para cezasına” mahkûmiyete ilişkin kesinleşme şerhi ve ceza fişi düzenlenmesi ve sözkonusu cezanın infazına başlanması üzerine, sanık müdafiinin 06/05/2016 tarihli “hükmün tavzihi ve tashihi” konulu dilekçesinde, sanık hakkında “ek ceza verilmesine yer olmadığına “ karar verildiği halde, sanığın “5 yıl 2 ay 15 gün hapis ve 100 TL adli para cezasına mahkûm edildiğine” ilişkin kesinleşme şerhi ve ceza fişi düzenlenmesi ve infazına başlanması nedeniyle, yapılan maddi hatanın düzeltilmesini talep ettiği, dolayısı ile sanık müdafiinin 06/05/2016 tarihli dilekçesinin, mahkemesinin 09/05/2016 tarihli ek kararında yer alan kabulünün aksine, “temyiz ve/veya eski hale getirme” yönünde irade beyanı içermediği anlaşılmakla; bu hususta KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 217/03/2016 tarihli, 2016/3 esas ve 2016/132 karar sayılı “ek ceza verilmesine yer olmadığına” ilişkin kararın 25/03/2016 tarihinde kesinleşmesinden sonra, sanık müdafiinin 06/05/2016 tarihli “hükmün tavzihi ve tashihi” konulu dilekçesi üzerine verilen 09/05/2016 tarihli “cezanın infaz edilip edilemeyeceğine ilişkin tereddüt oluştuğundan infazın durdurulmasına” ilişkin ek kararın, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98. maddesi kapsamında olduğu ve aynı Kanun’un 101. maddesinin 3. fıkrası uyarınca itiraz yoluna tabi bulunması nedeniyle, itirazla ilgili olarak gerekli kararın yetkili ve görevli itiraz merciince verilmesi için, dosyanın incelenmeksizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na İADESİNE, 317/03/2016 tarihinde sanık ve müdafiinin yüzüne karşı verilen hükmün, sanık müdafii tarafından yasal süresi geçtikten sonra 13/05/2016 tarihli dilekçe ile temyiz edildiği anlaşıldığından; 5320 sayılı Kanun’un 8/1. ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca sanık müdafiinin temyiz isteğinin REDDİNE, 02/03/2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi. YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas 2017/1220 Karar 2017/1252 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde Hükümlü hakkında 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçundan hükmolunan kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı 50/1-f madde ve fıkrası uyarınca kamuya yararlı bir işte çalıştırma seçenek yaptırımına çevrilmesine ilişkin tarihinde verilen ve tarihinde kesinleşen hükmün seçenek yaptırımın gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle, seçenek yaptırıma çevrilen 5 ay hapis cezasının aynen infazına dair; Uşak 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin gün, 2014/1412-2015/235 esas-karar sayılı ek kararın süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi hükümlü tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelendi Mahkemece sanığa verilen hürriyeti bağlayıcı cezanın 50/1-f maddesi uyarınca kamuya yararlı bir işte çalıştırma seçenek tedbirine çevrilmesine ilişkin hükmün kesinleşmesinden sonra aynı maddenin 6. fıkrası uyarınca seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmemesi nedeniyle, verilen infaza yönelik ek kararlar; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 98 ve 101. maddeleri uyarınca itiraza tabi olup temyiz yasa yoluna başvurulması olanaklı bulunmadığından hükümlünün temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı 317. maddesi gereğince REDDİNE, mercide yanılma nedeniyle 264. maddesi gözetilerek istemin itiraz olarak kabulüyle gereğinin mahallinde yerine getirilmesi için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, gününde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas 2014/27426 Karar 2017/3221 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde Sanık … hakkında, Nevşehir 2. Sulh Ceza Mahkemesinin tarih ve 2011/126 karar sayılı ilamıyla tehdit suçundan 5237 sayılı TCK’nın 106/ 62/1 maddeleri uyarınca verilen 5 ay hapis cezasının, aynı Kanunun 51. maddesi ile ertelenmesine, 1 yıl denetim süresi belirlenmesine karar verildiği, kararın temyiz edilmeyerek kesinleştiği, sanığın, hükmün kesinleşmesinden sonra denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkum olduğu, ihbar üzerine de Nevşehir 2. Sulh Ceza Mahkemesinin dosyayı yeniden ele alarak tarihli ek kararla erteli 5 ay hapis cezasının aynen infazına karar verdiği, karara sanık tarafından yapılan itiraz üzerine Nevşehir 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/335 Değişik İş sayılı ve tarihli kararıyla “ Yargıtay Ceza Genel Kurulunun tarih, 2005/3-162-173 ve tarih, 2006/5-182/182 sayılı kararlarında belirtildiği üzere; sonraki yasa ile suçun unsurlarının veya özel hallerinin değiştirilmesi, cezanın tayin ve takdiri ile artırım ve indirim oranlarının belirlenmesi, seçimlik cezalardan birinin tercihi ve seçenek yaptırımların uygulanmasını ya da cezanın kişiselleştirilmesini gerektiren hallerde duruşma açılıp yargılama yapıldıktan sonra kanunun uygun gördüğü tüm esasları içeren bir karar verilmesi gerekeceğinden müşteki sanık …ın yargılamasının yeniden yapılarak ve seçimlik cezalar ve seçenek yaptırımlarda uygulanarak cezanın kişiselleştirilmesi gerektiğinden bu nedenle sanık …ın itirazının kabulüne karar vermek gerekmiştir.” biçimindeki gerekçeyle itirazın kabulüne 23/07/2012 tarihli ek kararının kaldırılmasına karar verildiği, bu karar üzerine de; Nevşehir 2. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından duruşma açıldığı, sanık dinlenerek tarihli kararla sanığın, TCK`nın 106/1-1 cümle, 62, 50/1-a uyarınca neticeten 3000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği ve sanık tarafından temyiz edildiği anlaşılmaktadır. 5237 sayılı TCK’nın 51. maddesi gereğince ertelenmiş cezada; hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hakimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi halinde, ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine dair kararın, 5275 sayılı Kanun`un 98, 101/3. maddeleri gereğince temyizi kabil olmayıp itirazı mümkündür. Yapılan itiraz üzerine de itiraz makamı tarafından, erteli cezanın aynen infazına karar verilmesinin TCK`nın 51/7. maddesine uygun olup olmadığı denetlenmelidir. İncelemeye konu dosyada, Nevşehir 2. Sulh Ceza Mahkemesinin tarihli erteli 5 ay hapis cezasına ilişkin ilamından sonra, tehdit suçu yönünden sanık açısından herhangi bir lehe yasal düzenleme getirilmemesine karşın, Nevşehir 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/335 Değişik İş sayılı ve tarihli kararıyla yasal olmayan gerekçeyle Nevşehir 2. Sulh Ceza Mahkemesinin tarihli erteli 5 ay hapis cezasının aynen infazına ilişkin ek kararının kaldırılmasına karar verildiği, bu karara karşı kanun yararına bozma yoluna gidilmesi gerekirken, Nevşehir 2. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından duruşma açılarak tarihli ek kararla verilen, sanığın TCK`nın 106/1-1 cümle, 62, 50/1-a maddeleri uyarınca neticeten 3000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin kararın, hukuki değerden yoksun olduğu ve temyiz incelemesine konu bir hükmün bulunmadığı, Anlaşıldığından, sanık …`ın temyiz davası isteği hakkında bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA, dosyanın incelenmeksizin mahkemesine GERİ GÖNDERİLMESİNE, 06/02/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas 2016/5025 Karar 2017/824 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde Keşinleşen hükümlerde 1 Haziran 2005 tarihinden sonra yürürlüğe giren Yasaların hükümlü lehine olup olmadığının belirlenmesi için yapılan uyarlama yargılanmasının, 5252 sayılı Yasanın 9. maddesi kapsamında bulunmayıp Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun gün ve 2011/3-66 esas, 2011/96 sayılı kararında belirtildiği üzere, 5275 sayılı Yasanın 98. maddesinin uygulanması gerektiği ve verilen karar aynı Yasanın 101/3. maddesi uyarınca itiraza tabi olduğundan temyiz yasa yoluna başvurulması olanaklı bulunmadığından; katılan vekili ve Cumhuriyet Savcısının isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı 317. maddesi gereğince REDDİNE, mercide yanılma nedeniyle 264. maddesi gözetilerek katılan vekili ve Cumhuriyet Savcısının isteminin itiraz olarak kabulüyle gereğinin mahallinde yerine getirilmesi için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, gününde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas 2016/6178 Karar 2017/97 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde 6136 sayılı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna muhalefet suçundan sanık …in, anılan Kanunun 15/1 ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu`nun 62/1, 50/1-a. maddeleri uyarınca 180 gün ve 25 gün adli para cezaları ile cezalandırılmasına, 5237 sayılı Kanunun 52/2. maddesi gereğince cezaların toplanarak 205 gün karşılığı cezasının günlüğü Türk lirasından Türk lirası adlî para cezasına çevrilmesine dair Kargı Asliye Ceza Mahkemesinin 01/10/2015 tarihli ve 2014/64 esas, 2015/186 sayılı Kararı ile anılan kararın kesinleşmesini müteakip, Kargı Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan hapis cezasından çevrilen adli para cezası ile doğrudan verilen adli para cezasının toplanarak infazının ne şekilde yapılacağına ilişkin tereddüdün giderilmesi talebinin reddine ilişkin aynı Mahkemenin 01/12/2015 tarihli ve 2014/64 esas, 2015/186 sayılı ek Kararı ile ilgili olarak; Kargı Asliye Ceza Mahkemesinin 01/12/2015 tarihli ve 2014/64 esas, 2015/186 sayılı ek Kararı yönünden yapılan incelemede; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 98. ve 101. maddeleri gereğince cezaların infaz aşamasında oluşan duraksamanın hükmü veren Mahkemece verilecek ek karar ile giderilebileceği gözetilmeden Kargı Cumhuriyet Başsavcılığının 27/11/2015 tarihli talebinin kabul edilerek infazda oluşan duraksamanın giderilmesi konusunda bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde talebin reddine karar verilmesinde, Kargı Asliye Ceza Mahkemesinin 01/10/2015 tarihli ve 2014/64 esas, 2015/186 sayılı Kararı yönünden yapılan incelemede; 1- Kargı Asliye Ceza Mahkemesince verilen 07/06/2012 tarihli karar ile sanığın 6136 sayılı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 15/1 ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 62. maddeleri uyarınca 5 ay hapis ve 20 gün adli para cezası karşılığı Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş olup, verilen bu kararın sadece sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine bozulmasının ardından yeniden kurulan hükümde 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın dikkate alınması gerektiğinin gözetilmemesinde, 2- 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda para cezalarının içtimasının düzenlenmediği gibi doğrudan verilen adli para cezası ile hapisten çevrilen para cezalarının infaz rejiminin farklı olduğu gözetilmeden hapisten çevrilen 180 gün karşılığı adli para cezası ile doğrudan verilen 25 gün karşılığı adli para cezasının toplanarak yazılı şekilde karar verilmesinde, İsabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 02/11/2016 gün ve 94660652-105-19-15471-2015-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesi ile Dairemize ihbar ve dava evrakı gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü; TÜRK MİLLETİ ADINA Kanun yararına bozma talebine dayanılarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına göre yerinde görüldüğünden, Kargı Asliye Ceza Mahkemesinin 01/12/2015 tarihli ve 2014/64 esas, 2015/186 sayılı ek Kararı ile 01/10/2015 tarihli ve 2014/64 esas, 2015/186 sayılı Kararının 5271 sayılı CMK`nun 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZULMASINA, diğer işlemlerin yapılabilmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23/01/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas 2013/10852 Karar 2016/4289 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde Hükümden sonra 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesi ve aynı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun`a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası uyarınca uyarlama yapılması mümkün görülmüştür. 30/11/2010 tarihinde 2010/1267 esas ve 2010/1882 karar sayı ile verilen ve kesinleşen mahkûmiyet hükmünün infazı aşamasında, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranılmaması nedeniyle, karar tarihi itibarıyla 5237 sayılı TCK’nın 191/7. maddesi uyarınca verilen “hükmolunan cezanın infazına” ilişkin 21/03/2013 tarihli kararın 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98. maddesi uyarınca verilen bir karar niteliğinde olması ve aynı Kanun’un 101/3. maddesi uyarınca itiraz yoluna tabi bulunması karşısında, sanığın karara yönelik itiraz talebinin İzmir 11. Asliye Ceza Mahkemesi`nin 02/04/2013 tarihli ve 2013/36 değişik iş sayılı kararı ile reddine karar verildiği anlaşıldığından, sanık hakkında bu gerekçeyle yasaya uygun olarak verilen 08/05/2013 tarihli temyiz isteğinin reddine ilişkin kararın ONANMASINA, tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas 2016/3150 Karar 2016/3353 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde A Konuyla İlgili Bilgiler 1- Hükümlü A.. A.. hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama neticesinde tarih, 2014/..esas ve 2014/..karar sayılı ilamla, TCK’nın 188/3, 62, 52/2,53 ve 54. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis ve 80 TL adli para cezası ile birlikte sanığın tekerrüre esas bulunan Aydın 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2013/..esas ve 2014/.. karar sayılı ilamı nedeniyle cezasının TCK`nın 58/6. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği, 2- Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin söz konusu kararı temyiz üzerine Yargıtay 10. Ceza Dairesi`nin tarih, 2014… esas ve 2015/..karar sayılı ilamıyla onanarak kesinleştiği, 3- Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hükümlü hakkındaki söz konusu hükmün infazı sırasında Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermiş olduğu tarihli talebinde; Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tarih, 2014/..esas ve 2014/..karar sayılı ilamıyla hükümlü hakkında tekerrüre esas alınan Aydın 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2013/.. esas ve 2014/.. karar sayılı ilamında da TCK`nın 58. maddesinin uygulandığı, bu nedenle hükümlü hakkında ikinci defa mükerrirlik olduğuna karar verilmesinin istendiği, 4- Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tarih, 2014/.. esas ve 2014/… sayılı ek kararla A.. A..`ün cezasının TCK 58/6. maddesi gereğince ikinci kez mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği, 5- Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı`nca tarihli talebinde; söz konusu ek kararın yasaya aykırı olduğu, eğer hükümde ikinci kez mükerrirlik durumu açıkça belirtilmemişse bu durumun ek kararla düzeltilemeyeceğinden bahisle ek karara itiraz edildiği, 6- Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce tarih, 2014/.. esas ve 2014/.. karar sayılı ek kararı ile, Aydın Kapatılan 3. Ağır Ceza Mahkemesi`nin tarih, 2014/.. esas ve 2014/.. karar sayılı ilamı ile verilen cezanın 5275 sayılı yasanın 108/3. maddesine göre infazına karar verildiği, 7- Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı`nca tarihli talebinde; ek kararla ikinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilemeyeceğini belirterek tekrar itirazda bulunduğu, 8- Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce tarih, 2014/.. esas sayılı kararıyla, verilen kararda değişiklik yapılmasına yer olmadığına karar verilerek itirazın incelenmek üzere Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesi`ne gönderildiği, 9- Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesi`nce tarih ve 2016/711 değişik iş nolu kararı ile itirazın reddine karar verildiği, Anlaşılmıştır. B Kanun Yararına Bozma Talebi Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, …Dosya kapsamına göre sanık hakkında, tarih, 2014/..esas ve 2014/.. sayılı ilamında ikinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması koşulları gerçekleşmesine rağmen Mahkemesince bu konuda herhangi bir karar verilmediği, bu durumun ise Yargıtay 15. Ceza Dairesinin tarihli ve 2012/.. esas, 2013/.. sayılı, Yargıtay 13. Ceza Dairesinin tarihli ve 2011/.. esas, 2013/.. sayılı ilamlarında belirtildiği üzere, hükümlü lehine kazanılmış hak teşkil ettiği, bu nedenle hükümlü hakkındaki ikinci kez tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağı gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir» denilerek, Aydın Ceza Mahkemesi`nin tarihli ve 2016/…değişik iş nolu kararının kanun yararına bozulması istenmiştir. C Konunun Değerlendirilmesi Kesinleşen bir hüküm, ancak yargılamanın yenilenmesi veya sonradan yürürlüğe giren ve sanık lehine olan kanun gereğince uyarlama yapılması veya Yargıtay tarafından kanun yararına bozulması ya da kanunun açık bir hükmü gereğince değiştirilebilir. Böyle bir durum olmadan, mahkemenin daha önce verdiği hükmü değiştirmesi ya da ortadan kaldırıp yeni bir hüküm kurması halinde, hukuki geçerliliği olmayan bu hüküm yok hükmündedir. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98. maddesinde belirtilen nitelikte bir karar olmayıp, 5271 sayılı CMK`nın 223. maddesi kapsamına giren bu hüküm, hukuki geçerliliği bulunmadığından yok hükmündedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun gün ve 452/57 sayılı kararında da açıklandığı üzere, 5237 sayılı TCK`nın 58. maddesinde düzenlenmiş bulunan ve güvenlik tedbirlerine ilişkin bölümde yer alan tekerrürün, hükümlülüğün yasal sonucu olmaması nedeniyle, tekerrür koşullarının bulunup bulunmadığının ve kaçıncı kez tekerrür hükümlerinin uygulanacağının kararda gösterilmesi zorunlu olup, bu konuda 5275 sayılı Yasanın 98 ve devamı maddeleri uyarınca infaz aşamasında karar alınmasına yasal olanak bulunmadığından, Mahkemece ikinci kez tekerrür hükümlerinin uygulanması talebinin yukarıda zikredilen gerekçelerle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi ve itiraz merciince itirazın bu gerekçelerle kabulüne karar verilmesi yerine reddine karar verilmesi yasaya aykırı olduğundan, kanun yararına bozma talebi içeriği itibariyle yerinde olsa da geçerli olmayan bir hükme yönelik olarak kanun yararına bozma talebinde bulunulması mümkün değildir. D Karar Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nce ikinci kez tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilen tarih, 2014/..esas ve 2014/.. ek kararı ve bu karara itiraz üzerine verilen kararlar ile nihai olarak itirazın reddine dair verilen Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tarih ve 2016/..değişik iş sayılı kararının hukuki geçerliliğinin bulunmaması ve yok hükmünde olması nedeniyle, geçerli olmayan bir hükme yönelik olarak kanun yararına bozma talebinde bulunulması mümkün bulunmaması nedeniyle, açıklanan nedenlerle; Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tarih ve 2016/.. değişik iş sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma talebinin REDDİNE; dosyanın Adalet Bakanlığı’na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı`na gönderilmesine, 31/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas 2016/13242 Karar 2016/15967 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde Hakaret suçundan sanık … hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu`nun 125/1-3-a, 125/4, 43, 62/1 ve 51. maddeleri uyarınca 1 yıl 2 ay 17 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, verilen hapis cezasının ertelenmesine ve denetim süresinin 1 yıl olarak belirlenmesine dair, …Sulh Ceza Mahkemesinin 14/02/2014 tarihli ve 2013/844 esas, 2014/88 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23/05/2016 gün ve 198574 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi İstem yazısında; 1- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu`nun 51/3. maddesinde yer alan Cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı, mahkûm olunan ceza süresinden az olamaz.” şeklindeki düzenleme nazara alınmadan, sanığın mahkum olduğu 1 yıl 2 ay 17 gün hapis cezasından az olacak şekilde 1 yıl süre ile denetime tabi tutulmasına karar verilmesinde, 2- Dosya kapsamına göre, Mahkemece sanık hakkında hakaret suçundan aynı suçun aynı mağdura karşı birden fazla kez işlendiği kabul edilerek 5237 sayılı Kanun`un 43/1. maddesi uyarınca artırım yapılmış ise de; anılan kanunun 43. maddesinin uygulanabilmesi için, bir suç işleme kararıyla, değişik zamanlarda aynı kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi gerekli olup, somut olayda, sanık savunması, müşteki beyanı ve tanık ifadelerinden, sanık ile müşteki arasındaki hakaret içeren görüşmelerin 5 dakika arayla gerçekleştiğinin anlaşılması karşısında, araya belli bir zaman aralığı girmeksizin aynı eylemin devamı niteliğindeki sözlerden dolayı sanık hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanarak fazla ceza tayininde,? denilmektedir. Hukuki değerlendirme; 1- Sanık hakkında hakaret suçundan hüküm kurulurken TCK`nın 43/1. maddesi uyarınca artırım yapılması açısından; 5237 sayılı TCK`nın Zincirleme Suç” başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrasında; Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır? şeklinde zincirleme suç tanımlanmıştır. Buna göre zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, bir suç işleme kararının icrası çerçevesinde bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi veya birden fazla kişiye karşı aynı suçun tek bir fiille işlenmesi gerekmektedir. İnceleme konusu somut olayda; mahkemece sanık hakkında hakaret suçundan aynı suçun aynı mağdura karşı birden fazla kez işlendiği kabul edilerek TCK`nın 43/1. maddesi uyarınca artırım yapılmıştır. TCK`nın 43/1. maddesinin uygulanabilmesi için, bir suç işleme kararıyla, değişik zamanlarda aynı kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi gerekli olup, somut olayda, sanık savunması, müşteki beyanı ve tanık ifadelerinden, sanık ile müşteki arasındaki hakaret ve tehdit içeren görüşmelerin 5 dakika arayla gerçekleştiğinin anlaşılması karşısında, araya belli bir zaman aralığı girmeksizin aynı eylemin devamı niteliğindeki sözlerden dolayı sanık hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanarak fazla ceza tayini hukuka uygun bulunmamıştır. 2- Sanık hakkında hakaret suçundan verilen erteli hapis cezasına ilişkin belirlenen denetim süresi açısından; 5237 sayılı TCK’nın 51. maddesinin 3. fıkrasında Cezası ertelenen hükümlü hakkında, 1 yıldan az, 3 yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı mahkum olunan ceza süresinden az olamaz` hükmüne yer verilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun tarih ve 4/87-112 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; aleyhe değiştirme yasağı münhasıran cezalar? ile ilgili olup; cezalar da 5237 sayılı TCK`nın 45. maddesinde; hapis ve adli para cezaları olarak sayıldığından, cezalar arasında sayılmayan güvenlik tedbirlerinin ve diğer müesseselerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceği kabul edilmektedir. Bu nedenle ertelemenin yasal sonucu olmasından ötürü zorunlu olarak hükmedilmesi gereken denetim süresi`ne ilişkin hataların, infaz aşamasında ve 5275 sayılı Kanun hükümleri uyarınca düzeltilmesi mümkün olduğundan, bu husus aleyhe değiştirme yasağına? konu oluşturmayacaktır. Ayrıca kanun yararına bozma yoluna başvurulması için hukuka aykırılığın başka bir yol ile giderilmesine imkan bulunmaması gereklidir. Hukuka aykırılığın olağan kanun yolları ile denetlenip giderilmesi imkanının bulunması durumunda kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacaktır. 5275 sayılı İnfaz Kanunu`nun Mahkumiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama başlıklı 98. maddesinde; Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir. hükmüne yer verilmiş, aynı Kanunun 101. maddesinde de duruşma yapılmaksızın verilecek bu kararlara karşı itiraz yolunun açık olduğu düzenlenmiştir. Yukarıda yer verilen Ceza Genel Kurulu kararında da açıklandığı üzere, denetim süresinin mahkûmiyetin yasal sonucu olması, kazanılmış hakka konu olmaması ve infaz aşamasında bu konuda karar alınma olanağının bulunması karşısında, bu hususa yönelik talebin kanun yararına bozma yoluyla incelenmesi olanaklı görülmemiştir. SONUÇ VE KARAR; Yukarıda açıklanan nedenlerle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce kısmen yerinde görüldüğünden, 1- Hakaret suçundan sanık … hakkında, … Sulh Ceza Mahkemesinin 14/02/2014 tarihli ve 2013/844 esas, 2014/88 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK`nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 2- Karardaki hukuka aykırılık aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrasına göre, sanığa daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmekle, hakaret suçundan TCK?nın 125/3-a maddesi uyarınca, mahkemece hapis cezasının tercih edilmiş olduğu da gözetilerek, 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, 3- TCK`nın 125/4. maddesi uyarınca takdiren 1/6 artırım yapılarak 1 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 4- TCK`nın 62. maddesi uyarınca takdiren 1/6 indirim yapılarak 11 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5- TCK`nın 51. maddesi uyarınca verilen hapis cezasının ertelenmesine, 6- Denetim süresinin eksik belirlenmesine yönelik hukuka aykırılığın, infaz sırasında alınacak kararla giderilebilecek nitelikte bulunması, hakaret suçunda ertelemede çelişki oluşturan hükmün 1 yıl denetim süresi belirlenmesine? ilişkin kısım ise, yazım hatası olup mahallinde düzeltilebileceğinden bu konudaki 1` nolu kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 7- Kararın diğer yönlerinin olduğu gibi bırakılmasına, oybirliği ile karar verildi. YARGITAY 21. CEZA DAİRESİ Esas 2016/6302 Karar 2016/4988 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde Gerekçeli karar başlığına yanlış yazılan suç tarihinin, defter ve belgelerin ibrazı için verilen sürenin bitimini izleyen “ tarihi olarak mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak; 1- Sanık hakkında hükmolunan temel cezanın suç tarihinde yürürlükte bulunan 213 sayılı Yasanın 359/a-2. maddesinde öngörülen 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasından alt sınırın üzerinden mi yoksa tarihinde yürürlüğe giren 5904 sayılı Kanunun 23. maddesi ile değişik 213 sayılı Yasanın 359/a-2. maddesinde öngörülen 18 aydan 3 yıla kadar olan hapis cezası esas alınmak suretiyle mi tayin edildiğine dair gerekçeden yoksun şekilde hüküm kurulması, 2-Tekerrüre esas sabıkası olan sanık hakkında TCK`nun 58. maddesinin uygulanmaması, Yasaya aykırı, 3- Anayasa Mahkemesi’nin TCK’nun 53. maddesine ilişkin olan 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanmış olmasından kaynaklanan zorunluluk, Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK`nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, tekerrür hükümleri nedeniyle kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, gününde oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OY YAZISI 5237 sayılı TCY’nın 58. maddesinde düzenlenmiş bulunan ve güvenlik tedbirlerine ilişkin bölümde yer alan tekerrür müessesesinin` infaz hukukundan daha çok maddi ceza hukukuna ilişkin bir kurum olduğu görülmektedir. Hükümlülüğün yasal sonucu olmaması nedeniyle 5275 sayılı Yasanın 98 ve devamı maddeleri uyarınca infaz aşamasında bu konuda karar alınması mümkün değildir. Hangi mahkûmiyetin tekerrüre esas alındığı, tekerrür koşullarının bulunup bulunmadığı, hükümlü hakkında kaçıncı kez tekerrür hükümlerinin uygulandığı ve tekerrür nedeniyle hükümlünün ceza evinde kalacağı süreye eklenecek sürenin belirlenmesi için mahkûmiyet hükmünde açıkça hangi hüküm nedeniyle kişinin mükerrir sayıldığı ve hangi mahkûmiyetin tekerrüre esas alındığının belirtilmesi gerekmektedir. TCK’nun 58. maddesinin; 6 Tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. 7 Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir” hükümleri bulunmaktadır. TCK’nun 58/6. fıkrasının ikinci cümlesinin açık anlatımından, sanık hakkında hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi yeterlidir. Mükerrir sanık hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirine de açıkça hükmolunmaması ve aleyhe temyiz olmaması halinde, bu husus 1412 sayılı CMUK`nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/son maddesi uyarınca aleyhe değiştirmeme ilkesi kapsamında değerlendirilemeyecektir. Zira mükerrir olan sanık hakkında cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması, hakkındaki cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesinin zorunlu bir sonucudur. Ancak tüm bunlar mahkemece tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesi halinde geçerli olup, tekerrür hükümlerinin hiç uygulanmaması ve aleyhe temyiz olmaması halinde ise artık “aleyhe değiştirememe ilkesi”nin gözetilmesi gerektiği kabul edilmelidir. Nitekim benzer husus Ceza Genel Kurulunun gün ve 71-98 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında da kabul edilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2012/8-364/180, 2012/3-1328/310, 2012/3-1372/329, 2013/8-54/307 sayılı kararlarında da açıklandığı gibi; ““Reformatio in pejus” olarak adlandırılan ve doktrinde “cezayı aleyhe değiştirmeme ilkesi” veya “aleyhte düzeltme yasağı” gibi kavramlarla ifade edilen ilkenin amacı; hükmün aleyhe de bozulabileceğini düşünen sanığın, bazı olaylarda Yargıtay’a başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek, kanun yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır. Bu kural, 1412 sayılı CMUK`nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlüğünü koruyan 326. maddesinin son fıkrasında;“Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” şeklinde ifade edilmiştir. Şu halde, “tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmediği” durumda, “aleyhe değiştirememe ilkesi”nin gözetilmesi gerektiği kabul edilmelidir. Buna göre, adli sicil kaydında tekerrüre esas hükümlülüğü bulunan sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre infazına karar verilmemiş olması ve aleyhe yönelen temyizin de bulunmaması halinde 1412 sayılı CMUK’nun 326/son maddesinde belirtilen, lehe temyiz davası üzerine cezanın aleyhe değiştirilmemesi kuralı uyarınca, hükmün tekerrür hükümlerinin uygulanmaması isabetsizliğinden bozulması mümkün değildir.” Bu nedenlerle tekerrüre esas sabıkası olduğu halde mahkemece hakkında 58. Maddesinin uygulanmasına karar verilmeyen sanığın temyizi üzerine yapılan inceleme sonucunda sayın çoğunluğun 2 nolu tekerrür hükümlerinin uygulanması gerektiğine ilişen bozma düşüncesine katılmamaktayım. YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas 2014/17363 Karar 2014/20586 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde Kasten yaralama, genel güvenliği tehlikeye atma, ruhsatsız silah taşıma ve tehdit suçlarından sanık M. D.’nın, Ezine Asliye Ceza Mahkemesinin tarihli ve 2013/91 değişik iş sayılı içtima kararı kapsamındaki 2 yıl 7 ay hapis cezasını infaz ettiği sırada, yasal temsilcisi eşi Z. D. tarafından yapılan infazın ertelenmesi talebi üzerine, hükümlünün 5275 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun`un 17/ belirtilen şartları taşımadığı gerekçesiyle erteleme talebinin reddine dair Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığının tarihli ve 2013/3730 ilamat sayılı kararına yönelik itiraz hakkında karar verme görev ve yetkisinin infaz hakimliğine ait olmadığından bahisle talebin reddine ilişkin Çanakkale İnfaz Hakimliğinin tarihli ve 2013/1607 esas, 2013/1583 sayılı kararına karşı yapılan itirazın keza reddine ilişkin ÇANAKKALE Ağır Ceza Mahkemesinin tarihli ve 2013/962 değişik iş sayılı kararı aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığından verilen gün ve 77401 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının gün ve KYB. 2013-406567 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu. Mezkür ihbarnamede; İnfaz dosyasına göre, infazın başlamasından sonra hükümlünün yasal temsilcisi tarafından yapılan infazın ertelenmesi talebinin Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından reddedilmesi üzerine, bu karara yönelik itiraz Çanakkale İnfaz Hakimliği tarafından, infaza ara verilmesi ve infazın ertelenmesi talepleri hakkında karar vermenin infaz hakimliğinin görev ve yetkileri arasında olmadığından dolayı talebin reddine karar verilmiş ise de, 5275 sayılı Cezaların infazı Hakkında Kanun’un 17/ göre cezanın infazına başlandıktan sonra, fıkrada sayılan zorunlu ve ivedi hallerde Cumhuriyet Başsavcılığınca 6 ayı geçmeyen sürelerle infaza ara verilebileceği şeklinde düzenleme bulunduğu, fakat talebin reddi halinde bu karara karşı itiraz edilip edilemeyeceği, itiraz edilecekse hangi merciye itiraz edilebileceği hususunda özel bir düzenleme bulunmadığı, 4675 sayılı infaz Hakimliği Kanunu’nun hükümlülerin cezalarının infazı… gibi işlem ve faaliyetlere ilişkin şikayetleri inceleme ve karara bağlama görevinin infaz hakimliğinin görevleri arasında sayıldığı, kanun koyucunun bazı özel durumlarda infaza ilişkin meselelerde hüküm veren mahkeme tarafından karar verilmesini de istediği, örneğin 5275 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un uyarınca, aynı Kanun’un 98 ila gereğince verilecek kararların hüküm mahkemesince verileceğinin hüküm altına alındığı, keza göre sadece hastalık sebebiyle cezanın ertelenmesinin gerektiği hallerde hüküm mahkemesinin karar vereceği şeklinde düzenleme bulunduğu nazara alındığında, 5275 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un 17/ göre cezanın infazına başlandıktan sonra, fıkrada sayılan zorunlu ve ivedi hallerde Cumhuriyet Başsavcılığınca infaza ara verilmesi talebinin reddi halinde, bu işleme karşı genel hüküm niteliğinde olan 4675 sayılı Kanun`un 4 ve gereğince infaz hakimliğine şikayet yoluna başvurulabileceği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya atfen ihbar olunmuş bulunmakla Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesinin gün ve 2013/962 Değişik iş sayılı kararının, 309/4-a maddesi uyarınca BOZULMASINA , müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yapılmasına, oybirliğiyle karar verildi YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas 2014/24215 Karar 2014/22171 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde Hükümlüler hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararından sonra deneme süresi içerisinde suç işlenmesi nedeniyle, hükmün açıklanmasına ilişkin kararlar, 5728 sayılı Yasanın geçici 1/2. madde ve fıkrası ile 5275 sayılı Yasanın 98. ila 101. maddeleri uyarınca itiraza tabi olup temyizi mümkün buljmmadığı gibi, itiraz üzerine verilen kararın da kesin olması nedeniyle hükümlünün temyiz isteminin REDDİNE, mercide yanılma nedeniyle 264. maddesi gözetilerek hükümlünün isteminin itiraz olarak kabulüyle gereğinin mahallinde yerine getirilmesi için dosyanın Yargıtay tevdiine, oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas 2007/5557 Karar 2007/5170 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde Kredi Kartının Kötüye Kullanılması suçundan sanık Vedat’ın yapılan yargılaması sonunda; Mahkumiyetine dair ANKARA 20. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen gün ve 2006/227 Esas, 2006/312 Karar sayılı hükmün kesinleşmesinden sonra hükümlü ve müdafiinin, tarihinde yürürlüğe giren 5560 Sayılı Yasanın 11. maddesi ile 5237 Sayılı 245. maddesine eklenen hükmü gereğince aynı kanunun 168. maddesinin uygulanmasının talep edilmesi üzerine, mahkemece dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda istemin reddine dair, gün ve 2007/91 sayılı karara hükümlü müdafiince süresi içersinde itirazda bulunulduğu, itiraz mercii olan ANKARA Ceza Mahkemesi gün ve 2007/527 sayı ile kararın itiraza değil, temyize tabi olduğu belirtilerek incelemenin Yargıtay tarafından yapılması gerektiğine karar verilmesi üzerine dava evrakı Yargıtay dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesini isteyen tarihli tebliğnamesiyle gönderilmekle incelenerek gereği görüşüldü 5237 Sayılı Türk Ceza Yasasının yürürlüğe girmesinden sonra tarihinde işlenen suç nedeniyle anılan yasa hükümleri uygulanmak suretiyle verilen mahkumiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra, hükümlü ve müdafiince sonradan yürürlüğe giren 5560 Sayılı Yasayla değişik 245/5 maddesi yollamasıyla 168. maddesinin uygulanması taleplerinin, 5560 Sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra tazmin veya zararın giderilmesine ilişkin olmayıp, soruşturma aşamasında yakalandığından hükümlünün üzerindeki telefonların istirdat edilmesi ve yargılama sürecinde şikayetçinin zararının bizzat hükümlü tarafından giderilmemesi nedeniyle talebin reddine dair evrak üzerinde verilen kararı, 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 98/1 maddesi uyarınca “….sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi” niteliğinde olduğu, aynı kanunun 101/1 maddesi gereğince mahkemenin incelemeyi dosya üzerinden yapması gerektiği ve maddenin hükmü uyarınca da bu kararın itiraza tabi olduğu anlaşılmakla, itiraz mercii olan Ankara Ceza Mahkemesince hükümlü müdafiinin itirazı konusunda bir karar vermesi gerektiğinden, Dosyanın merciince incelenmek üzere MAHALLİNE İADESİ için Yargıtay TEVDİİNE , oybirliği ile karar verildi. YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas 2017/20509 Karar 2018/13 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde 5237 sayılı TCK’nin 50/6. maddesinde5237 sayılı TCK’nin 50/6. maddesinde kısa süreli hapis cezasına mahkum olan ve bu cezası aynı Yasanın 50/1-f maddesindeki seçenek yaptırıma çevrilen hükümlünün, tebligata rağmen seçenek yaptırımın gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması nedeniyle, hapis cezasının 5237 sayılı TCK’nin 50/6. maddesi uyarınca aynen infazına dair karar 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 98/1, 101/3. maddesi gereğince itiraz yasa yoluna tabi olup, temyizi mümkün olmadığından, dosyanın incelenmeksizin itiraz mercii tarafından incelenmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, gününde oy birliğiyle karar verildi. YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas 2013/8-451 Karar 2015/6 Tarih - İnfaz Kanunu 98. Madde 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık N. A.’ın 13/1, 5237 sayılı TCK’nun 62,, 52, 58. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 500 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin, Samsun 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen gün ve 1423-611 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince gün ve 9472-36570 sayı ile; “… Sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilirken ayrıca denetimli serbestliğe hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır. Sanığın bir sebebe dayanmayan temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine, ancak TCK’nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın c bendinde yazılı sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet hakkı ile vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverilmeye, altsoyu dışında kalanlarla ilgili hak ve yetkilerden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hiçbir ayrım yapılmaksızın koşullu salıvermeye kadar hak yoksunluğuna hükmolunması, Yasaya aykırı ise de, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümden 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölüm çıkarılarak yerine 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın c bendinde yazılı sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet hakkından, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan ise 2. fıkra gereğince cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına’ denilmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün düzeltilerek onanmasına…”, Oybirliğiyle karar verilmiş, Daire üyesi C. Aras; “Sanık hakkında hükmolunan cezanın 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği halde denetimli serbestlik’ tedbirine hükmolunmaması kazanılmış hak teşkil etmez” görüşüyle eleştiriye yönelik olarak karşıoy kullanmıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise gün ve 290083 sayı ile; “… 58. maddesinde düzenlenmiş bulunan ve güvenlik tedbirlerine ilişkin bölümde yer alan tekerrür’ infaz hukukundan daha çok maddi ceza hukukuna ilişkin bir kurumdur. Hükümlülüğün yasal sonucu olmaması nedeniyle 5275 sayılı Kanunun 98 ve devamı maddeleri uyarınca infaz aşamasında bu konuda karar alınması mümkün değildir. Tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinin sonucu olarak; hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi ve hükümlü hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması gerekmektedir. TCK’nın 58/6. maddesine göre; Sanık hakkında tayin olunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine’ şeklinde bir ifade yazılmasından sonra, kararın devamında Mükerrir sanık hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına’ şeklinde bir ifadenin yazılmamış olması sanık açısından kazanılmış hak oluşturmaz. Hükmü aleyhe değiştirememe ilkesine değinecek olursak; Ayrıntılarına Ceza Genel Kurulunun gün ve 48-74, gün ve 71-98 sayılı kararlarında da yer verildiği üzere Cezayı aleyhe değiştirmeme ilkesinin amacı; hükmün aleyhe de bozulabileceğini düşünen sanığın, bazı olaylarda Yargıtay’a başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek, yasa yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır. Bu kural, 1412 sayılı CMUK’nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326. maddesinin son fıkrasında; Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz’ şeklinde ifade edilmiştir. Şu halde, tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmediği’ durumda, aleyhe değiştirememe ilkesi’nin gözetilmesi gerektiği kabul edilmelidir. Buna göre, adli sicil kaydında tekerrüre esas hükümlülüğü bulunan sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde TCK’nın 58. maddesinin 6, 7. fıkralar 6 ve 7. fıkralarının uygulanmasına karar verilmemiş olması ve aleyhe yönelen temyizin de bulunmaması halinde, 1412 sayılı CMUK’nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/son maddesinde belirtilen, lehe temyiz davası üzerine cezanın aleyhe değiştirilmemesi kuralı uyarınca, hükmün tekerrür hükümlerinin uygulanmaması isabetsizliğinden bozulması imkan dahilinde değildir. Buna karşın; tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejimine göre cezanın çektirilmesine karar verildikten sonra, infaz sonrası sanık hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanması yönünde bir karar verilmemesi halinde, aleyhe temyiz bulunmadığından ve sanık hakkında bu hususun kazanılmış hak oluşturacağından bahisle eleştiri konusu yapılmasından ziyade, Mükerrir sanık hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına’ şeklinde bir ifadenin hükme eklenmek suretiyle kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmektedir. Aleyhe değiştirmeme ilkesi, 58. maddesinin hiç uygulanmamış olduğu haller için geçerlidir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Adli sicil kaydındaki hangi mahkumiyet ilamının esas alındığı belirtilerek TCK’nın 58. maddesi uyarınca cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi karşısında, buna ilişkin karar cümlesinin sonuna ayrıca mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına’ şeklinde bir ibare eklenmesi suretiyle hükmün bu husustan da düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eleştiri yapılarak hükmün sadece TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümünün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur…”, Görüşüyle itiraz kanunun yoluna başvurmuştur. CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince gün ve 1760-14488 sayı ile; itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır Karar Sanığın 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 5237 sayılı TCK’nun 58. maddesinin uygulanmasına karar verilen hallerde, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilip, ayrıca cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirine hükmolunmamasının kazanılmış hakka konu olup olmayacağının belirlenmesine ilişkindir. Tekerrür, 765 sayılı cezanın artırım nedeni olarak öngörülmüş iken, yeni sistemde şartlı salıverilme süresini de etkileyecek şekilde bir infaz rejimi olarak düzenlenmiştir. 5237 sayılı TCK’nun 58. maddesi5237 sayılı TCK’nun 58. maddesi uyarınca önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanacaktır. Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun kesinleşmeden sonra işlenmesi yeterli olup, cezanın infaz edilmiş olmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak kanun koyucu tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki cezanın infaz edilmesi şartını aramadığı halde, infazdan sonra belirli bir sürenin geçmesi halinde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Buna göre, beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına mahkûmiyet halinde ise cezanın infaz tarihinden itibaren üç yıl geçmekle tekerrür hükümleri uygulanmayacaktır. 5237 sayılı TCK’nun 58. maddesi5237 sayılı TCK’nun 58. maddesi uyarınca kişinin mükerrir sayılması için ilk hükmün kesinleşmesinden sonra ikinci suçun işlenmesi yeterli olup, ilk suçun 1 Haziran 2005 tarihinden önce veya sonra işlenmesinin mükerrirlik açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinin sonucu olarak; mükerrir sanık hakkında, sonraki suç nedeniyle kanun maddesinde seçimlik ceza olarak hapis veya adli para cezası öngörülmüşse hapis cezasına hükmolunması, hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi ve hükümlü hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması gerekmektedir. TCK’nun 58. maddesinin 6, 7. fıkralarında; “6 Tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. 7 Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir” hükmü bulunmaktadır. TCK’nun 58/6. fıkrasının ikinci cümlesinin açık anlatımından, sanık hakkında hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi yeterlidir. Mükerrir sanık hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirine de açıkça hükmolunmaması ve aleyhe temyiz olmaması halinde bu husus 1412 sayılı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326 /son maddesi uyarınca aleyhe değiştirmeme ilkesi kapsamında değerlendirilemeyecektir. Zira mükerrir olan sanık hakkında cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması, hakkındaki cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesinin zorunlu bir sonucudur. Nitekim Ceza Genel Kurulunun gün ve 54-307 sayılı kararı başta olmak üzere pek çok kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır. Bu açıklamalar ışığında somut olaydaki uyuşmazlık değerlendirildiğinde; Sabıka kaydında tekerrüre esas olan geçmiş hükümlülüğü bulunan sanık hakkında yerel mahkemece cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirine hükmolunmadan, sanığa verilen cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi yeterli olup cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesinin zorunlu bir sonucu olan “cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” açıkça hükmolunmaması aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlendirilemez. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire düzeltilerek onama kararından, “Sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilirken ayrıca denetimli serbestliğe hükmedilme gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır” eleştirisinin çıkarılmasına karar verilmelidir. Sonuç Açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, 2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin gün ve 9472-36570 sayılı düzeltilerek onama kararından, “Sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilirken ayrıca denetimli serbestliğe hükmedilme gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır” eleştirisinin ÇIKARILMASINA, 3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, günü yapılan müzakerede oybirliği ile, karar verildi. UYARI Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Makale Yazarlığı İçin Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.
kesinleşme ve varsa infaz sonrası dosya kapatıldı